Üçüncü İntifadanın ayak sesleriyle karşı karşıyayız. Birinci İntifada, Afgan cihadi gibi mücadelelerin akis ve yansımasından ibaretti. Ya da Afgan cihadından mülhem olarak 1987 tarihinde başlamış,  Saddam’ın Kuveyt’e girişine dek aralıklarla devam etmiştir. İkinci İntifada ise 28 Eylül 2000 tarihinde Şaron’un bin kişilik polis gücü eşliğinde Mescid-i Harem’e ayak basmasıyla patlak vermiştir. Böylece Napolyon’un sömürgecilik çığırını ihya etmiştir. Napolyon da Mısır hamlesi sırasında atlarıyla birlikte Ezher’e girmiştir.  Şaron’un bu baskını,  densizliği Filistin tarafında haklı infiale yol açmış ve yeni bir intifadanın fitilini tetiklemişti.   

2000 yılında Arafat ile Ehud Barak arasında yapılan Camp David II müzakerelerinin sonuçsuz kalması üzerine bölgenin ufku kararmış ve tıkanmanın aşılamaması üzerine bir de Şaron’un Mescid-i Aksa tahriki eklenince İkinci İntifada patlak vermişti.  

Ehud Barak, Arafat'ın müzakerelerle vermediğini  Şaron'un baskını modeli üzerinden  fiiliyatla,  oldu bitti ile alacakları mesajını vermiştir. Bu İkinci intifada ise yaklaşık 2005 yılına kadar devam etmiştir. Şaron bu intifadanın akabinde Gazze Şeridi’ni boşaltmıştır.  

İkinci İntifadayı tetikleyen bütün unsurlar tekamül etti.  John Kerry’nin arabuluculuğunda ilerleyen dolaylı görüşmeler 9 ayın sonunda çökmüştür. İsrail yönetimi, son esir grubunu serbest bırakmaktan vazgeçmiş ve Nisan ayında (2014) inkitaya uğrayan görüşmelerden sonra yeni kışkırtmalara imza atmış ve yeni yerleşim yerleri kurmak için harekete geçmiştir. Onun ötesinde Gazze’ye saldırmıştır. Bu nedenle yeni bir intifada istim üzerine idi.

*

Merhum Mu’tez el Hicazi tarafından enselenen fanatik ve aşırı sağcı Haham Yehude Glick, Harem-i Şerif’i basmayı itiyat haline getirmiş ve burasını yol geçen hanına çevirmişti. Hatta polis marifetiyle Filistinliler kutsal mekandan uzak tutulurken yine polis marifetiyle Yahudiler ve yerleşimciler mabede tahrikler eşliğinde sokulmuştur.

Şaron’a özenen Kudüs Belediye Başkanı Nir Barkat da yine Mescid-i Aksa’yı basanlar arasında yer almıştır.  Böylece gerginlik had safhaya ulaşmıştır.  Üçüncü İntifada için bütün şartlar oluşmuştur. Lakin İsrail’in elinde oyuncak olan Mahmut Abbas ve adamları şimdiye kadar üçüncü intifadayı sabote etmişler, durdurmuşlardır.

Her ne kadar adı Filistin Yönetimi olsa da Filistinliler adına bir yönetim yoktur. Yönetim bütçesini ve memurlarının maaşını kendi imkanlarıyla değil Batı ve İsrail’den gelen paralarla karşılamaktadır. Filistin Otoritesi, İsrail’e bağımlı bir yapı haline gelmiştir.   İsrail’den önce Filistin yönetimi yeni bir intifadayı kaldıracak durumda değildirYeni bir intifada olursa çökmekten korkmaktadır.  Zira,  artık Araplar İsrail’i kınama  ihtiyacı bile hissetmiyorlar.  Filistin bir avuç kadın dışında kimsenin umurunda bile değildir.

*

Tam bu vasatta yeni bir intifadanın başlayıp başlamayacağı tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdooğan bu ihlallerin ve baskınların yeni bir intifadayı tetikleyeceği uyarısında bulunmuştur. Gelişmelerden yeni bir intifadanın ayak seslerini görmüş ve okumuştur.  Bununla birlikte son olaylar karşısında yeni bir intifadanın fiilen başladığına inananlar var.  

Onlara göre Üçüncü İntifada ete kemiğe bürünmüştür. Bu yeni intifada veya Üçüncü İntifada bu iddiayı dile getirenlere göre ilk ikisinden farklı bir zeminde gelişmekte ve seyretmektedir. Tarzları farklıdır. Zaten ilk ikisi de birbirinden farklı olmuştur.    

Üçüncü intifadanın fiilen ve örtülü bir biçimde başladığına inananlardan birisi Bir Zeit Üniversitesinden  Neşet Aktaş adlı akademisyen olup Üçüncü İntifadanın  ateşinin fiilen tetiklendiğini ve geri dönüşü olmadığını ifade ediyor.  Neşet Aktaş’a göre, artık mesele bir beklenti ve tahmin meselesi olmaktan çıkmış gelişmeler hakiki bir intifadaya bürünmüştür.  İntifada hakkındaki uyarı faslı geride kalmış ve süreç fiilen başlamıştır. İlan edilmemiş yeni bir intifada ile karşı karşıya bulunuyoruz. Mesele, Mescid-i Aksa’nın bekası ve İslam ümmetinin geleceğidir.