Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Suriyeli mevkidaşı Beşşar Esad'ı Mayıs ayı içerisinde Kahire'de ağırlayacak. Suriye lideri dört yıl içinde ilk ziyaretini, Hüsnü Mübarek'in Mart ayında Almanya'da yapılan başarılı safra kesesi ameliyatından sonra işte bu geçmiş olsun ziyaretiyle yapmış olacak.
Üst düzey ziyaret, iki ülke arasında 2005 yılında başlayan gerilimi yok etmeyi ve 2008 yılında İsrail'in Gazze saldırısı sırasında iyice dibe vuran ilişkileri iyileştirmeyi de amaçlıyor. Suriyeliler, Gazze Şeridi'ndeki Hamas'ın gayretli destekçileri iken, Kahire, başında batı yanlısı el Fetih hareketinin bulunduğu Batı Şeria'daki rakip hükümete yakın durmuştur.
Mübarek 2006 yılından beri Hamas-Fetih arasında aracı rolünü oynasa da Hamas'ın Gazze'de zafer kazanma ihtimalinden her daim kaygı duydu. Hamas'ı İran nüfuzunun Arap dünyasındaki uzantısı olarak gördü. Şayet Hamas Gazze'den zaferle çıkarsa, bunun anlamı Mısır'ın Filistinle değil İran'la sınırdaş olmasıydı. Mısır-İran ilişkileri, İslam Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1979'dan beri bu yüzden zayıftır.
Mübarek, Hamas ile Mısır'daki muhalif Müslüman Kardeşler arasındaki bağlardan da korkmuştur. Müslüman Kardeşler 1981'den beri Mübarek rejimine muhaliftir ve şimdi de Mübarek'in Ulusal Partisi'nin üst düzey bir yetkilisi olan oğlu Cemal'e muhalefet etmektedir. Dolayısıyla da bir Hamas zaferi, Kahire'deki Müslüman Kardeşleri güçlendirecektir.
Suriyeliler ise bir zamanlar, 1978'de Mısır-İsrail barış anlaşmasından evvel bayraktarlığını Mısır'ın yaptığı Arap ulusçuluğunun liderliğini üstlenerek Hamas'a oynadılar.
Şam-Kahire arasındaki gerilimin üçüncü bir nedeni de doğrudan Suriye-S.Arabistan ilişkileriyle ilgilidir; iki ülke arasındaki ilişkiler, 2005-2010 arasında Lübnan yüzünden sorunlu bir seyir izledi.
Mısır, Şam'la arasının açık olması için bugün hiçbir sebep görmüyor. Mübarek, 2008 Mart ayında Suriye'de düzenlenen Arap zirvesine katılmamıştı ama bir yıl sonra Suriyeliler Kuveyt'te yapılan zirvede S. Arabistanla aralarındaki farklılıkları derleyip toparlamışlardı. Kral Abdullah, iki ülke Lübnan ve Irak konusunda aralarındaki farklılıkları hallettikten sonra, geçen Ekim ayında Şam'ı ziyaret etti.
Suudiler, Suriye'den uzak durmanın, Suriye'nin Arap dünyasının geri kalanıyla ilişkileri pahasına Suriye-İran ittifakını güçlendireceği kanaatini taşırlar. Mısır'ın aksine, Riyad, Şam-Tahran ittifakını parçalamak yerine ondan istifade etmeye bakmıştır. Suudiler, Suriye'nin İran'daki üst düzey yetkililerle yakın bağlar tesis ettiğini ve ağırlığını kullanarak İran'ın davranışını etkileyebilecek durumda olduğunu düşünmüşlerdir. Suriye-İran ittifakına ABD Başkanı Barack Obama gibi Suudiler de işin sonunda hayır vardır diyerek bakıyorlar. Mısırlılar ise kendi İran algıları yüzünden Suriye-İran eksenini hazmetmekte zorlandılar ve bu ittifakı karartmak için çokça çalıştılar.
Artık bu da mâzide kaldı.
Mübarek, Esad'ın Kahire'yi ziyaretini birkaç nedenden dolayı istiyor. Birincisi, 2011'de Kahire'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Arap muhitindeki gerilimi azaltma arzusu. 82 yaşındaki Mübarek'in aday olmayacağı ve Ulusal Parti'nin, siyasi komite başkanı 45 yaşındaki Cemal'i cumhurbaşkanlığı için aday göstereceği konuşuluyor. Eğer durum buysa, Mübarek – baba ve oğul – bu senaryo için güçlü bir Arap desteği arayışında demektir.
Mübarek, ABD ile ilişkilerde de zorluklarla karşı karşıya. Washington'daki karar alıcılar, 1979'dan beri ABD'den milyarlarca dolarlık iktisâdi ve askeri yardım alan bir ülkeyle yani Mısır'la ilgili yapılması gerekenler hakkında halen ayrılık içindeler. Savlardan birine göre ABD yardımı keserek demokratişlemesi için Mübarek'e baskı uygulamalıdır.
ABD Kongresi bir süre önce, demokratikleşme ve eğitim reformuna öncelik verilmesi gerektiği iddiasıyla Mısır'a yapılan yardıma ayar vermeye çalışmıştı. Mısırlı yetkililer, kapalı kapılar ardında, daha fazla demokrasinin yalnızca İslamcıları güçlendireceğini savunuyorlar ve 2006 yılında Hamas'ın seçimlerden zaferle çıktığı Filistin'deki duruma işaret ediyorlar. Ve Amerikalılar, Mübarek'in İsrail-Filistin arasındaki Ortadoğu barış sürecinde ve Filistinli iki hizip arasındaki görüşmelerde kolaylaştırıcı, müzakereci ve aracı olarak ne denli önemli roller oynadığını kabul ediyorlar.
İsrail, Doğu Kudüs'te 1.600 inşaatın başlamasına izin verip Batı Şeria'daki 75.000 Gazzeliyi sınır dışı etme yetkisi veren kanunu meclisinden geçirirken, Obama yönetimi bu cephede Mübarek'i destekleyemedi.
Mübarek, ülkesinin ABD ile ilişkilerini muhafaza etmek istiyor ve bunun kendi döneminin izlerine ve oğlunun kariyerine yardımcı olacağını düşünüyor. Mısır, İsrail-Filistin barış sürecinde ABD'nin kendisine neredeyse hiç yardım etmediğini söyleyerek çok az şey yapmakla yetiniyor ve sadece kozmetik siyasi reformlar yapıyor.
Mısır Cumhurbaşkanı, ABD'nin kendisine yaptığı baskından hoşnutsuz. Örneğin, Mısır'da demokrasiyi teşvik eden Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü üyesi bir kişinin yerel bir gazetenin kendisiyle yaptığı röportajda, Mısır'ın ciddi demokratik değişim için yeterince ciddi çaba sarfetmediğini söylemesi üzerine enstitü'nün Mısır'daki faaliyetlerine 2006 Haziran'ında son vermişti.
Mısır Cumhurbaşkanı'nın bazı seçenekleri var. Bunlardan biri, Suriye'yle kucaklaşarak, kendisini Mısır sokaklarındaki Arap ulusçularına sevdirmesi ve batı yanlısı politikalarından kaynaklanan baskının bir kısmını yok etmesidir. Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la çekilmiş bir fotoğraftan başka hiçbir şey Mübarek'in imajını bu denli parlatamaz.
İkincisi, ılımlı kamp ile Suriye ve İran arasındaki ip üzerinde yürümek, ABD'ye karşı caydırıcı olmak üzere her iki taraf arasındaki farklılıkları azaltmak.
Bir üçüncüsü, Amerikalıları hiçe saymak – zor görünüyor – yönünü, Mısırla ticareti son yıllarda yüzde 5'ten fazla artarak 18.2 milyar dolara ulaşan Avrupa'ya dönmek.
Yahut da Arap-İsrail çatışmasında bilhassa da Hamas-Fetih arasında oynadığı aracılık rolünün hayâti olduğunu farkederek sadece oturup izlemekle yetinebilir. Onun durduğu yerden bakınca, Ortadoğu için felâkettir bu.
En iyi seçenek, Mısır-Suriye-S.Arabistan'ın, titanların ittifakını canlandırmaktır; bu ittifak, 2005-2010 arasında geçen yıllar hâriç, 50 yıldan daha fazla bir süre Arap dünyasında hâkim güç olmuştur. Bu üç ülke, Arap zenginliğinin, askeri gücünün, siyasi hüner ve meşruiyetinin toplamını ifade eder. George W. Bush döneminde çözülen bu ittifak bugün tekrar canlandırılmalıdır zira bu üç Arap devletini kendi bölgelerinde güçlendirebilir ve ABD yönetiminin barış sürecine mesafe aldıramadığı gerçeğine bakınca, Ortadoğu'nun ihtiyaç duyduğu siyasi şemsiyeyi sunabailir.
İttifakın 2005 yılında çökmesine yol açan nedenler bugün artık yok. Suriye Cumhurbaşkanı'nın bu ay yapacağı Kahire ziyareti belki de bu doğrultuda ele geçen bir altın fırsattır.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı