Görevinden el çektirilen tartışmalı Avustralya Müftüsü Taceddin Hilali bir hutbesinde: "Dışarıda bırakılan eti kedi kapar. Eti murdar eder. Kadınlar da etlerini namahrem gözler için teşhir etmesinler. Mahrem yerlerini namahremden sakınsınlar" demişti ve bunun üzerine 'laik' kesimler 'istemezük' naralarıyla yeri göğü inletmişlerdi. İslam dünyası da bu açıklamasına çok tepki göstermişti. Kraldan fazla kralcılık yapmıştı. Bu konuşmadan sonra Avustralya'yı ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu da Müftü'nün uslubunu yadırgatıcı bulduğunu söylemiş ve eleştirmişti. Aslında Ali Bardakoğlu'nun astlarından olan Sakarya Müftüsü Ahmet Şark da benzeri bir konuşma yaptığından dolayı Hürriyet gazetesinin manşetine misafir edilmişti. Artık bu tür suçluları Mamak gibi yerler yerine manşetlerde ve haberlerde ağırlıyorlar. Manşetlerde veya sutunlarda teşhir ediliyor. Müftü'nün ne dediğine ise bakan olmadı. Müftü şunu söylemişti: "Aslında erkeği tahrik eden ve davetiye çıkartan kadındır. Kadının mefatin denilen kışkırtıcı yerleri vardır. Buralar aynı zamanda mahremidir. Buraları muhafaza etmesi halinde erkeklerin tasallut veya kem nazarlarından da sakınmış olur..." Maalesef Müftü'nün bu uyarıları azgın feminen topluluklar tarafından bastırıldı ve güme gitti. Halbuki ontolojik ve onun uzantısı sosyolojik bir gerçek olarak elbette iğfal veya tevacüz tek kişinin olsa da zina iki kişinin hatasıdır. Burada ayartıcı taraf veya insiyatif kadından veya yaklaşımından gelir. Bu itibarla, 'el badiu azlam' yani başlatan daha zalimdir sırrıyla mahrem veya yasak ilişkiyi ilk başlatan taraf diğerine nazaran daha da suçludur. Burada da uyarıcı davetiye kadından gelmektedir. Zina iki tarafın yasak arzularının bir mahsülü olduğu gibi bazen tecavüzde kadının aktif olarak katılımı olmasa bile pasif olarak katılımı sözkonusudur. Kur'an fiziken üstün taraf erkek olduğundan dolayı hırsızlıkta erkeğin sorumluluğuru öne çıkartıyor 'es sariku ves'sarikatu' diyor yani 'hırsız erkek ve kadın' diye başlıyor. Halbuki zina meselesinde; kışkırtmada veya iğvada ve cazibede üstün tarafı kadın temsil ettiğinden dolayı 'vezzaniyetü vezzani/zinakar kadın ve zinakar erkek' diyerekten kadının rolünü öne çıkarıyor. Zira kadın mefatin yerleriyle birlikte ayartma üstünlüğüne sahiptir. Taceddin Hilali de buna dikkat çekmek istemiştir. Ama günümüzde feminen toplumlarda bu hakikat anakronik hale geldiğinden dolayı kendisini Müftülük makamının dışında bulmuştur.
***
Halbuki Taceddin Hilali'den çok değil 100 yıl kadar önce Toltsoy kadın ruhu (Kroyçer Sonat) adlı kitabında aynı şeyleri anlatır. Bu erkeği ayartma üzerine kurulu kadın halini iyi analiz eder. Kadın açıldıkça aslında hem kendisini hem de erkeği kaybediyor. Öncelikli olarak kaybettiği kendisine saygısı, ikinci kademede de erkeğin saygısı ve sevgisi oluyor. Kur'an ifadesiyle erkeğin meveddet ve rahmetini kaybediyor. Sadece şehvet aracı veya figürü haline geliyor. Açıldıkça kadının öteki yönü yani şefkati ve anneliği bastırılıyor, kayboluyor. En azından ikinci planı itiliyor. Enaniyeti ve çelkiliciliği arttıkça tezad bir şekilde kendisine yönelik saygı da azılıyor. Belki zamanla erkeğin ilgisinden de mahrum kalıyor. Bunu sadece Müslüman toplumlara özgü addetmek kadının fıtratını tekzip etmektir. Nitekim modern toplumlar da durumu böyle okuyor. 28 nisan 2007 tarihli Sabah gazetesinin bir haberi de bunun böyle olduğunu ortaya koymaktadır :"Norveç'te erkeklerin yüzde 48'i cüretkâr kıyafet giyen kadınlara tecavüz edilmesini normal buluyor.. Norveç'te yapılan bir araştırma Avrupa'yı şaşkına çevirdi. "Reform Örgütü" tarafından yapılan araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 48'i kadınların uğradığı taciz ya da tecavüzde suçlu olduğunu söylerken, yüzde 28'i de dekolte ya da cüretkâr giyinen kadınları sorumlu tuttu. 5 erkekten biri de bir çok erkekle flört eden kadınların içkili bir mekânda "başına bir şey gelmesinden" sadece erkeklerin sorumlu olmadığını söyledi. Geniş tabanlı bir araştırmanın sonucunda taciz, hatta tecavüzden kadınların sorumlu olduğu sonucuna ulaşılması ülkedeki insan hakları ve kadın derneklerini ayaklandırdı.
BAŞBAKAN 'KORKUTUCU' DEDİ
Norveç'teki Uluslararası Af Örgütü Başkanı John Peder Egenaes, "Bu araştırma sonuçları korkutucu. Genç kız babasıyım. Norveçli erkeklerin kendileriyle biraz flört eden bir kadına tecavüz etmeyi normal karşılıyor oluşu kabul edilemez" diye konuştu. Araştırmayı manşetten yayımlayan Aftenposten gazetesine konuşan Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg, "Erkeklerin kadına karşı bakışının bu şekilde olduğunu görmek kokutucu" diye konuşmuş..."
Bence kadını sokağa çıkartanlar ve onu sokağa ayartanlar kadınlığının onurunu ve şerefini ayaklar altına almışlardır. Ahirzamanla ilgili bir hadisi şerifte ahirzamanda kadınların bollaşacağını yani değersizleşeceğini ve matalaşacağını haber veriyor ve 50 kadına bir kayyım düşeceğine dikkat çekiyor. Burada 50 kadına bir eş denmiyor ama kayyım deniliyor. Buradaki kayyımın karşılığını günümüzde erkete ifadesi karşılasa gerektir. Gerçekten de bugün, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar ifadesinin de çağrıştırdığı gibi Ali Bulaç da buna dikkat çektiği bir konuşmasında: "Günümüzde bilgiye ve kadına ucuz ve kolay ulaşılıyor' dediği için neredeyse aforaz edilmiştir. Hilali'nin başına gelenler bir şekilde onun da başına gelmiştir. Günümüzde bu mesele bir tabu haline gelmiştir. Kadının igvasından veya kışkırtmasından bahsedemiyorsunuz. Onun metalaştırıldığını söyleyemiyorsunuz. Bu konu tabu haline geldi. Günümüzde Batı'da anti semitizm Türkiye'de ise müesses ideoloji veya pradigma sorgulanamıyor. Yani tabudur. Kadın da öyle olmuştur. Tandoğan'dan sonra Çağlayan'da da yine aynı tabunun karşımıza çıktığını görüyoruz. Ahirzaman sürecinde bahsedilen Deccal'ın iki taifesinden birisinin, karşı cinse indirgenmiş modern kadının olma ihtimali tesadüf olmasa gerek.
Allah akibetimizi hayreyleye.