Gazzelilerin sınırı yarıp Mısır'a akın etmesi, siyasi sembolizm açısından Kızıldeniz efsanesini andırıyordu. ABD'nin Gazze'deki durumla 'yaratıcı' bir biçimde başa çıkma çağrısı da, ahlaki bir kitle imha silahı, hukuki ve yapıcı siyasi uzlaşmadan kaçmak yönünde umutsuz bir teşebbüs

Olan bitenler zulüm gören, esir bir halkı kurtuluşa götüren bir Kızıldeniz yarılması değilse de tam olarak, siyasi sembolizm bakımından bu efsaneye epey benzerdi. Bu hafta Filistinliler Mısır-Filistin sınırında, İsrail'in Filistinlileri Gazze'ye hapsetmek için inşa ettiği duvarda delikler açtı ve yüz binlercesi Mısır'a akın etti. Başlıca amaçları, İsrail'in son dönemde Gazze ve halkına yönelik uyguladığı topyekûn tecrit ve boğma politikasına takılan basit günlük ihtiyaçlarını karşılamaktı.

Gazze'de yaşananların ölçeği ve sembolizmi, tarihsel, siyasi ve coğrafi bağlamı (ve belki, ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın duyarsızlığı ve Gazze'nin durumuyla nasıl başa çıkılacağına dair 'yaratıcı düşünmek' konusunda yaptığı çağrı sayesinde, ahlaki bağlamı) içinde Filistin meselesine dair bazı gerçekleri de açığa kavuşturuyor.

Mübarek ve Abbas zarar gördü

İbranilerin Mısır'daki azaptan farksız hayatlarından kaçıp mucizevi biçimde yarılan Kızıldeniz'den geçerek doğuya, özgürlüğe yol almalarının üzerinden 3 bin 500 yıl geçmişken, yüz binlerce Filistinlinin İbranilerin (Gazze'deki boyun eğdirilmiş ve insanlıktan çıkarılmış Filistinlilerin Firavunu rolünü şimdi onlar oynuyor) modern muadilleri misali kaçmak zorunda kalması ironik, fakat beklenmedik değil. Tersine dönmüş coğrafya siyasi olarak çok çarpıcı ve her iki taraf için de trajik.

Ne var ki katmerli bir ironi var: İki durumda da bölge sakini olan Filistinliler en ağır bedeli ödüyor. Fi tarihinde Mısır'dan kaçan İbraniler Filistin'i fethedip oraya yerleşmiş, Filistinlilerin ataları sayılabilecek olan (tıpkı İbranilerin bugünkü İsraillilerin ve Yahudilerin ataları sayılabileceği gibi) Kenanlıları ve diğerlerini yerlerinden etmişti.

Daha da kayda değer olan, İsrail'in komşu Arap devletleri Filistinli mültecileri kontrol sorumluluğunu kabul etmeye zorlama ve Filistin milliyetçi direnişine boyun eğdirme çabalarının sürmesi -ki ikisi ve paralel sürgün ve Filistin işgali İsrail'in eseri.

Bilhassa iki Arap lideri bu krizden siyasi zarar görüyor: Mısır Devlet Başkanı Mübarek ve Filistin Yönetimi lideri Abbas. İsrail ve ABD'nin bu ikisini hem Gazze'yi kontrol edip hem Hamas'ın yükselişini bertaraf etmek için kullanma çabası başarısız oldu; tıpkı Ürdün ve Lübnan hükümetlerini benzer hedeflere ulaşmak için kullandıkları gibi.

Fakat Mübarek ve Abbas, Gazze'deki Filistinliler konusunda İsrail'in taşeron gardiyanı, celladı ve aç bırakanı rolünü oynayamaz; bunu yaparlarsa kendi halklarının veya diğer Arapların gözünde itibarları sıfırlanır. Bir Arap lideri Filistinlilere hayvan muamelesi yapmak açısından İsrail ve ABD'nin ajanı ve vekili gibi davranmakla Filistinlilerin temel insani ihtiyaçlarına destek vermek arasında sıkışıp kaldığında, tercihi Filistinlilere yardım etmek olacaktır. ABD ve İsrail'den gelen maddi yardıma ve anlamsızlaşan siyasi onaya çaresizce sarılmaya da çalışacaklardır. Mübarek ve Abbas bu hafta, esas rollerinin Arap, İsrail veya Amerikan önceliklerinden hangisini uygulamak olduğu konusundaki kendi savunulamaz kafa karışıklıklarıyla sarsıldılar.

Aynı ölçüde sersemlemiş Amerikan tutumu yansımasını, Rice'ın Gazze'deki durumla 'yaratıcı biçimde' başa çıkmak yönündeki ürkütücü çağrısında buldu. Niye 'yaratıcı'? Patates baskısı yapılan bir kreşten mi söz ediyoruz? Gazze'ye niye, yasallık, meşruluk ve insanlık gibi daha saygın kriterler temelinde yaklaşılmıyor?

ABD'nin Gazze'yle başa çıkmak konusundaki 'yaratıcılık' çağrısı, ahlaki bir kitle imha silahı. Dünyanın çoğunun Amerikan dış politikasına yönelik küçümseme, korku ve tiksinti dolu bakışını yaygınlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Rice'ın yaratıcılık çağrısı, İsrail'in Gazze'de on yıllardır yürüttüğü vahşetin ve Washington'un Hamas'ın geçen yıl kazandığı seçim zaferinin gerçekliğiyle yüzleşmeyi reddetmesinin ahlaki, siyasi ve hukuki sonuçlarının etrafından dolaşmak yönünde ucuz bir çabadır.

Yapılacaklar besbelli

İsrail ve ABD, Hamas da dahil bütün Arapların çoktan ortaya koyduğu mantıklı tavizler konusunda ellerini taşın altına sokmayı reddediyor. Yapılacaklar belli halbuki: Bütün Filistinlilerle temas kurup müzakere etmek, uzun vadeli ateşkes ve bunun sonucunda herkes için adil olan, hem Filistinlilere hem İsraillilere barış ve onur içinde yaşama şansı veren kalıcı bir barış. 'Yaratıcılık' çağrısı, hukuk, ahlak, insanlık onuru ve yapıcı siyasi uzlaşmadan kaçmak yönünde umutsuz bir teşebbüs. Adlarına konuşulan bütün Amerikalıları alçaltan ahlaki bir hakaret.

Bu hafta, binlerce çaresiz, aşağılanmış insanın, insanlıklarının peşine düşüp zulüm ve vahşetten kaçarak Sina'ya akın etmesinin bir başka biçimine, 3 bin 500 yıl öncesinin esir İbranilerinin bugünün İsrailli zalimlerine dönüşmüş olmasına tanıklık etmemizin bir nedeni de bu. Şaşılacak bir durum yok; siyaset ve insanlık (veya bunların yokluğu) normal seyrinde gidiyor işte. Buna verilecek cevap 'yaratıcılık' değil. Cevap karşılıklı saygıda, hukuka riayet etmekte ve hepsinin ötesinde, insanlık namusunda.

Kaynak: Radikal