Cumartesi akşamı, Gazze'ye savaş konusunda tek taraflı ateşkes ilan ederlerken ne İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in ne de Savunma Bakanı Ehud Barak'ın yüzlerinde mutluluk ifadesi okunmuyordu. Zira bu savaşın onlar açısından gerçekleştirdiği şeyler çok azdı; hatta utanç vericiydi. Yüzlerce çocuk, kadın ve sivil katledilmiş, bazı evler, mescitler ve hükümet binaları yıkılmıştı. 

Bayan Tzipi Livni de Gazze Şeridi'ndeki dengelerin değişeceğinden ve direniş gruplarının silineceğinden bahsediyordu. Kendisi bu hedeflerden birincisinde elbette başarılı oldu; ama beklediğinin tam tersi yönünde! İkincisinde ise kuşkusuz başarısız oldu. Arap bölgesindeki tüm kartlar karışmıştı. Ancak beklenilen değişimin gerçekleşmesi hususunda ümitvar olanların beklemediği bir biçimde! 

Karşılaşmanın üzerindeki toz perdesi kalkıp, İsrail tanklarının ve gemilerinin füze ve top atışları şehitlerin bedenlerini parçalamayı durduğunda, binlerce cesedin fosfor bombalarıyla yakılmasına ara verildiğini şunu itiraf etmek gerekir: Gazze Şeridi'nin evlatları bu savaşta, en gözde üyeleriyle büyük bir bedel ödemişlerdir.  

Hiç kimse İsraillilerin vahşetinin bu noktaya varmasını; bu şekilde kana susamış olmalarını, evleri kuşatma altındaki aç sahiplerinin başlarına yıkmalarını beklemiyordu. Ancak tüm bu kurbanlar, İsraillileri tüm dünyanın karşısına, istikrarsızlık ve dünya güvenliğini tehdit eden terör sebebi olarak çıkarmıştı. 

Savaş asla birbirine denk iki taraf arasında olmamıştı. Nasıl böyle olabilir ki?! Resmi Arap rejimleri gözlerini yummuş ve düşmanla işbirliği yapmış, kimi zaman suskunluğuyla düşmanın görevini kolaylaştırmış, kimi zaman da görevlerini tamamlamalarına vakit sağlayacak "şüpheli" diplomatik girişimlere imza atmıştı. 

*      *      *      * 

Bu savaşın kazananlarını saymak belki de zor bir iştir. Bunun da ötesinde tartışmalıdır. Zira kuşatılmış küçük Gazze topraklarının elem veren görüntüsü ortadadır ki uydu kanalları bu görüntüleri korkunç ayrıntılarıyla aktarmıştır. Ancak kaybedenleri belirlemek, en azından bizim bakış açımıza göre daha kolaydır ve bunu şu şekilde özetleyebiliriz: 

Birincisi: En büyük kayıp İsrail'in kaybıdır. Bunun askeri olmadığını söylesek bile siyasi olduğu hususu kesinlik kazanmıştır.  

(a) Üç hafta sonra direnişçiler tünellerden beyaz bayraklarla çıkıp onlardan ateşkes istememiş, füze saldırılarını durdurmamıştır.

(b) Gazze Şeridi halkı, yaşadığı o büyük faciaya rağmen, yıkılmış evlerinin enkazları arasında yürüyüşe geçip Hamas yönetiminin kovulmasını ve Ramallah yönetimi ile adamlarının geri gelmesini istememiştir.

(c) İsrail liderleri bölgenin en büyük gücü olan Washington'a gitmiş, güvenliğini sağlamak amacıyla Gazze'ye silah kaçakçılığının gözlenmesi hususunda bir anlaşma imzalamıştır.

(d) İsrail, dostlarının da eşit olmadığını kabul ettiği bu savaşta tüm dünyaya sevilmeyen, savaşta çocuk ve sivil kurbanların kanına susamış olduğunu göstermiştir.

(e) İsrail, uluslar arası kamuoyunun büyük desteğini kaybettiği gibi Arap dostlarını da kaybetmiş, barış sürecini öldürmüştür.

(f) İsrail, bölgede radikalizmi tetiklemiştir. Belki de "terör"ü ilke edinmekte tereddüt etmeyecek Filistinli ve İslamcı yapılanmaların taban bulmasına, Arap kamuoyunda yaygın olan tükenmişliği fırsat bilerek –binlerce olmasa bile- yüzlerce genci örgütlemelerine yardımcı olmuştur.  Nitekim 1967 Haziran yenilgisinden sonra da böyle olmuştur. 

İkincisi:  Mısır rejimi bu savaşta Arap ülkeleri çapında kaybeden en büyük ülkedir:  

(a) Mısır, bölgesel güç olma niteliğini kaybettikten sonra şimdi de arabulucu rolünü kaybetmiştir.

(b) Mısır, en yakın müttefikleri Amerika ve İsrail'in ölümcül ve aşağılayıcı darbelerine muhatap olmuştur.

       * İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, Amerikalı meslektaşı ile Gazze Şeridi'nin Mısır'la olan sınırının gözlenmesi konusunda Mısır'a danışmadan bir anlaşma yapmış, hatta bu anlaşmanın detaylarını Mısır'a haber bile vermemiştir. Bu da Mısır rejiminin fonksiyonunun, saygın bir stratejik müttefik değil karşılığını alarak hizmet veren bir tabi olduğunu göstermiştir.

       * İsrail yönetimi, Mısır'ın ateşkes inisiyatifine aşağılayıcı bir biçimde arkasını dönmüştür. Bunu yaparken de Mısır'ın iki hafta güçlendirmek için çaba harcadığı ve bağlantılarını kullandığı, hatta bu amacı gerçekleştirmek uğuruna Arap saflarından ayrıldığı inisiyatife itibar etmemiştir.  

Üçüncüsü: Ramallah'taki Filistin yönetimi (a) feci şekilde arka plana düşmüştür. Bu sadece bizim görüşümüz değildir; Filistinli yetkililerin görüşü de bu doğrultudadır.

(b) Filistin yönetimi en az Arapların yarısının ve Türkiye, İran ve Endonezya gibi büyük İslam ülkelerinin desteğini kaybetmiştir.

(c) Filistin yönetiminin Gazze Şeridi'ne geri dönme rüyası gerçekleşmemiştir.

(d) Filistin yönetiminin Gazze Şeridi'nde şu anki yapısıyla devamı şüphe konusu olmuştur. Yönetim Başbakanı Mahmud Abbas'ın Şarm'eş Şeyh'teki konuşması bu gerçeğin açık bir göstergesidir. Bu konuşta, yapılan tüm konuşmalar içerisinde en zayıf ve en eksik olanıdır.

       * Abbas, Gazze evlatlarının acılarından bahsetmemiştir.

       * Abbas, sınır kapılarının açılmasını talep etmemiştir.

       * Abbas, barış süreci konusundaki hayal kırıklığını ve bu sürece olan güveninin başarısızlığa uğradığını ortaya koymamıştır. 

Dördüncüsü: Ilımlı Arap ekseni denen mihver, (a) gerçekçiliği yahut bu gerçekçilik iddiasından geri kalanı noktasında kendi vatandaşları karşısında acı verici bir darbe almıştır.

       * Ilımlı Arap ekseni, hiçbir fiili adım atamamıştır.

       * Ilımlı Arap ekseni, düşmanla işbirliği yapan bir katılımcı görüntüsü vermiştir.

       * Uluslar arası Güvenlik Konseyi'ne krizi ihraç ederken yahut acil Arap Zirvesi'ni engellerken bu görüntüyü pekiştirmiştir.

       * Ilımlı Arap ekseninin Mısır inisiyatifine dayanması İsrail tarafından çöpe atılmış ve İsrail hem bu inisiyatife hem de sahiplerine sırtını dönmüştür. 

Beşincisi: Arap Birliği Genel Sekreteri Sayın Amr Musa Gazze savaşının bireyler düzeyindeki en bariz kurbanlarından bir olmuştur.

(a) Bu adam aynı anda birden fazla ipte oynamayı deneyerek düşmekten kendini korumaya çalışmıştır. Ancak tüm çabaları başarısız olmuştur.

(b) Ilımlı Arap ekseni taraftarı oluşunu direniş ve karşı koyma yanlışı terennümleriyle ustalıkla gizleyen Musa'nun, bu eksenin taraftarı olduğu deşifre olmuştur.

(c) Amr Musa'nın halk desteği tamamen ortadan kalktı ve Arap kamuoyundaki az olan kurşunu da dramatik bir biçimde tükendi. Musa'nın bu süreçte aynı adımlarla kolay kurtulamayacağını düşünüyoruz. Sayın Musa'nın kariyerinin bir bölümünü bu şekilde kaybetmesi üzücüdür. 

Altıncısı: Ilımlı eksene bağlı medya büyük bir kayıp verdi. (a) Amerika'nın Irak işgaline taraftar olan bu medyanın kaybettiği inandırıcılığı tekrar kazanma fırsatına olan ümitler tükendi. (b) İşgal karşıtı cephe medyası ise sayısal olarak az olmasına ve imkanlarının kısıtlı olmasına rağmen Arap kamuoyundaki varlığını güçlendirdi. 
 

*      *      *      * 

Gazze Şerifi halkının iradesi, mucizelerin az yaşandığı bir dönemde mucize yarattı. Tabi ki bu iradenin verdiği bedelin ağırlığını biz de kabul ediyoruz. Tüm dünya şu anda İsraillilerin himayesi ve güvenliği için seferber olmuş, kuşatma altındaki irade sahibi insanlara silah kaçırılmasını engellemek için yollar aramaktadır. 

Gazze halkının ilkelerine bu derece bağlılığı ve teslimiyeti reddetmesi İsrail'i, yönetimini ve halkını korkutmuştur. Eğer bu kimseler üç hafta dimdik durmuşsa, hiçbiri ekrana çıkıp direnişi kötülememişse, Hamas yönetiminin icra güçlerinin siper arkasına geçmesine ve şehir ve yaralı sayısının bu kadar artmasına rağmen böyle davranmışsa, bu halkın gelecek herhangi bir karşılaşmadaki rolü asgari savunma silahına sahip olması durumunda şok edici nitelikte olacaktır. Yeni nesli oluşturan Gazze evlatları, babalarına, annelerine, kardeşlerine, bacılarına yönelik katliamları izleyecek çocuklar daha yırtıcı olacaktır ve asla unutmayacaktır. Sanıyoruz ki asla bağışlamayacaktır. 

Gazze savaşı (a) Filistin davasını tekrar ön plana çıkarmış, (b) evvelki içi boş pazarlıkların, sahte barış sürecinin ve iki devletli çözüm denen şeyin esamisini silip süpürmüştür. (c) Bu savaş, direniş kültürünü güçlendirmiş, direnişçi Filistin halkının güçlü zeminini ortaya koymuş, (d) Arap kamuoyuna tekrar hayat vermiş, Arap evlatların merkezi davanın çevresine kenetlenmesini sağlamış, (e) halk ile diktatör ve aciz Arap rejimlerinin arasındaki mesafeyi genişletmiş ve bu rejimlere hâkim irade ve egemenlik yoksunluğunu deşifre etmiştir. 

Şarm'eş Şeyh Konferansı tiyatrosu, resmi Arap rejimlerini yaşadığı krizden kurtaramayacaktır. Bu rejimler, meşruiyet ve inandırıcılıklarını bu şekilde tekrar elde edemezler. Zira bu rejim, Gazze şehitleri kendilerinden onur ve meşruiyeti çekip almasının ardından bu özelliğini yitirmiştir. Çoğunluğu oluşturan şerefli insanların "muhafaza altındaki" Mısır'da ve diğer Arap başkentlerindeki tepkileri de bu gerçeği pekiştirmektedir. 

Not: Yazı içerisindeki rakamlar ve alfabetik sıralamalar çevirmene aittir.

Dünya Bülteni için çeviren: Furkan Torlak