Henry Kissinger'in siyasi ve ideolojik şakirtlerinden Savunma Bakanı Rebort Gates Eylül ayında (2007) Irak'taki vaziyetleriyle ilgili değerlendirme yapacaksa da genel eğilimin kalmak yönünde olduğuna dikkat çekmiş. Hem de ne kalmak! 50 yıl daha Irak'tan çekilmek istemiyorlarmış. Demek ki bıraksanız adamlar ebedi kalacaklar. Sanki babalarının mülkü. Talabani ve Barzani gibilerini de arkalarına alarak: Biz çekilirsek Türkiye gelir diyerekten de bahane üretiyorlar. Saddam döneminde kitle imha silahları bahanesi gibi. Bu ne utanmazlık ya Rabbi. Aslında bu söyledikleri sürpriz gibi gelse de yeni değil. Adamlar kıvırtma payını kullandıktan sonra aslında hep aynı şeyi söylüyorlar. Yeni söyledikleri hiçbir şey yok. Zaman zaman kıvırma paylarını kullandıkları için yeni bir şey söylediler gibi geliyor insana. Ama değil. Kissinger, Perle ve Wolfowitz gibi balçık ve çukur adamlar hep aynı nakaratı tekrarlıyorlar. Yeter ki derin analiz edin. ABD'nin Irak'tan 2008'de çekilmesi beklenirken Gates tam da bunun aksini söylüyor ve 2057 yılına kadar Irak'ta kalacaklarını söylüyor. Önce bir çivileme yapalım: Aç tavuk kendisini darı ambarında görürmüş. İkincisi, aynen Kissinger gibi Irak'taki durumlarını ve pozisyonlarını Vietnam'la mukayese edecekleri yerde Güney Kore ile mukayese ediyorlar. The Guardian gazetesinin aynı doğrultuda Perle'ü sıkıştırması üzerinde adam pişkin pişkin: "Vietnam'ın nesi vardı? Çekilmeden önce Saygon'a gitmiştim pekâlâ orada savaş havası görmedim. Bunlar medyanın eseriydi" diyor.
Wolfowitz'in de Şaha Rıza ile ilgili skandalını medyaya ihale etmesi gibi. Oysa ki Gates biraz daha çelebi birisine benziyordu. Gates Zeki Yamani'nin de belirttiği gibi bu 50 yıllık süreye galiba iki zaviyeden bakıyor. Birincisi, Wolfowitz'in bir ara Singapur'da söylediği gibi, petrol üzerinde yüzen Irak. İkincisi, İsrail'in 50 yıllık bekası. Ve Irak'ı Güney Kore ile mukayese etmesi Gates'in hala Soğuk Savaş kafasıyla ve kalıplarıyla düşündüğünü ortaya koyuyor. Hâlbuki asimetrik bir zaman diliminde yaşıyoruz. Vietnam'a benzememek bir tarafa belki Vietnam'ı bile arayacaklar. Pentagon'un başında bile olsa bu işlere aklı ermez ve yetmez. Yetseydi öyle konuşmazdı.
***
Kissinger de Sabancı Center"da müridi Gates gibi konuşmuş. 'Irak'tan hemen asker çekelim diyorlar. Ben bunu kabul etmiyorum' diyor. Ve devamında şunları da söylüyor: "Çekilme, krizi daha kötü duruma dönüştürür.. Kriz diğer ülkelere de sıçrar. Etkisi, Fas'dan Endonezya'ya kadar hissedilir..." Bunları daha önce de söylemişti. Ürdün ve Türkiye gibi ülkelerin de bu durumdan etkileneceklerini öngörmüştü. Cheney de ayın şekilde ikide bir şöyle diyordu :" Biz gidersek Kaide ideolojisi gelir. Bağdat'ta kurulacak bir hilafet bölgeyi altüst eder..." İhdas ettikleri kaostan da düzeni yine kendileri çıkarmak istiyorlar. Buna 'yaratıcı kaos' diyorlar. Kissinger ebedi barışın bu kaos ortamından doğacağını Kant'ı da görüşlerine alet ederek söylüyor :" Irak'ta doğacak sonuçlar ünlü Alman filozof Kant'ın söylediği şeye dayanıyor. Kant, 'Bir gün evrensel barış olacak. Ama yegâne mesele: bu nasıl olacak? İnsanların fikriyle ve sağduyusuyla mı yoksa bir dizi felaketler sonucu mu şekillenecek?' demişti. Biz de şimdi böyle bir seçenekle karşı karşıyayız. BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleriyle birlikte eğer bir çözüm üretilebilirse, bir uluslararası çerçeve kurulacak olursa, böylece bir sükûnet temin edilebilir. İç savaş sona erer ve Irak'taki insanlar kendi geleceklerini tayin edecek bir konuma gelebilir. Ama bu çok zor görünüyor. Bu konuda birçok toplantı düzenlendi ama nafile. Türkiye aslında benim tarif ettiğim şeyi şekillendirebilir. Böyle bir imkân var..."
Bu sözleri bana iki şeyi hatırlattı. Bunlardan birisi Clinton'ın yine bir Türkiye ziyaretinde sarfettiği sözleri. Osmanlı'nın sona ermesi 20'inci yüzyılı belirledi ve Türkiye'nin kazanacağı yeni bir mecra da 21'inci yüzyılı şekillendirecektir. Kissinger'in Kant'a atfen söylediği sözler de Erbakan Hoca'nın çok tepki çeken ' kanlı mı olacak, kansız mı olacak?' sözlerini hatırlat mıyor mu? Belki, tıpkısı. Ama kimse Kissinger'e ' ne demek istediniz?' diye sormuyor bile. Kissinger şunları da söylüyor: "ABD hiçbir dönemde dünyada bu kadar tutarlı bir rol oynamadı!"
***
Daha önce Irak'la ilgili yaptıklarından pişmanlık duyduğuna dair Vanaty Fair dergisine itirafta bulunsa da Perle'ün bu vicdan sızlaması tez geçmiştir. Şimdi ise: "İran'a hava darbesinin vaktinin gelip gelmediği bir tarafa ama başka seçenek kalmazsa İran'a darbe vurmak ahlaki bir seçenek olacaktır..." demektedir. Bu adamlar ahlakı da dillerinden düşürmüyorlar. Irak savaşına karşı çıkanları ahlaksızlar olarak suçlamıştı. Kanın kınında ve damarında kalmasını isteyenler ahlaksız oluyor da milyonların ölümünden sorumlu olanlar ahlaklı oluyor. Leş kargalarının ve sırtlanların dünyası! Şimdi bilânçosu ortada. Ama pişmanlığı çabuk geçmiş ve ne Bağdat'ın ne de Saygon'un bir felaket yaşamadığını söylüyor. Netice itibarıyla Kissinger, Gates ve Perle şimdi Irak'ta ebedi olarak kalmanın yollarını arıyor ve hesaplarını yapıyorlar. Vietnam modeli yerine Güney Kore modelini benimsiyorlar. Tabii ki ellerindeki Irak modeli var ama Güney Kore hayali görüyorlar. Şapşallar. Hâlbuki Irak Güney Kore'ye uzaktan yakından benzemez. ABD Güney Kore'de hamiydi, işgalci değildi. ABD Seul'de Soğuk Savaş'ın ve kutuplaşmanın meyvesini devşirdi. Irak'ta bunların hiçbirisi yok. Üstelik Irak'ta işgalin ebediliğine onay veren hiçbir hükümet ayakta kalamaz. İşgalciler direniyorlar ama zamanları tükeniyor. 2057 yerine 2016'nın bir muhasebesini ve öngörüsünü yapalım. 2016'da Allah'ın izniyle Ortadoğu'da Türkiye olacak ama ABD olmayacaktır. ABD'nin ufulunun boşluğunu Türkiye dolduracaktır. Bunun için tek tarihi bir simetriye atıf yetecektir.
Amerikalı tarihçi Paul Kennedy'nin ve Iraklı Reb'i Hafız'ın deyimiyle ABD'nin Irak'taki varlığı İngilizler gibi sadece tarihi bir parantezden ibarettir. Ve bu parantez Vietnam bozgunundan uzun sürmeyecektir. Zira 1516'da başlayan Osmanlı'nın bölge ile beraberliği 1916'da kesintiye uğramış ve tarihçi Tonybee'nin deyimiyle durdurulmuştur (arrested) ve bu bir tarihi parantezden ibarettir. Bu durdurulan tarih simetrisinde yeniden harekete geçecektir. Bu kesinti döneminde İngilizler sıralarını savdılar şimdi sıra Amerikalılar da. Onlar da savacaklar. Ve Türkiye 1916'nın simetrisinde 2016'da yeniden bölge lideri olacaktır. Amerika'nın ve İsrail'in rağmına. ABD'nin ise tahtı tacı sallanacaktır. Tarihten sonra zaman da hakemimiz olsun...