Bu hafta Ortadoğu’daki tatlı telaş -hükümet koalisyonları, mülteci akını, parlamento seçimleri, anayasa değişiklikleri ve her yerde haklarını arayan insanlar- işitiyor musunuz? Dikkatle dinleyin, çünkü işittikleriniz, tüm Ortadoğu’da sağlam ve duyarlı yönetim sistemleri kurmaya çalışan vatandaşların tatlı telaşıdır. Süreç hem telaşlı hem karmaşıktır –ve doğası gereği yavaştır da. Önemli olan, Birinci Dünya Savaşı dönemi civarında sözde egemen Arap devletlerin hatalı doğumundan yaklaşık yarım asır sonra, Ortadoğu insanlarının, hak ve ihtiyaçlarına şimdiye kadar olandan daha etkili şekilde karşılık verecek yönetim sistemleri kurmak için azimle çalışıyor olmalarıdır.
Bölgemizde bu hafta meydana gelen önemli olaylara bir bakalım. Bu olaylar derin bir değişimin ortasındaki siyasi hayatı gösteriyor. Bu konuda katedilecek yola dair hem olumlu hem olumsuz işaretler var. Lübnan’da Başbakan Necib Mikati, beş ay süren sıkı siyasi pazarlıklardan sonra nihayet hükümet kurdu. Mikati, parlamentoda Hizbullah ve müttefiklerinin oluşturduğu çoğunluk tarafından destekleniyor. Suriye’de, kuzeydeki Cisr El Şuur kasabasındaki binlerce kişi, hükümetin, kendisini rahatsız eden ve giderek ülke çapında yayılan halk isyanına karşılık olarak devlet tarafından gerçekleştirilen askeri operasyondan kaçarak sığınma talebiyle Türkiye sınırına akın etti. Türkiye’de de genel seçim yapıldı Adalet ve Kalkınma Partisi art arda üçüncü kez zafer kazandı. Bu da ülkenin askeri idareden istikrarlı bir şekilde sivil demokrasiye geçişinde bir başka dönüm noktasına işaret ediyor. Ürdün’de de Kral Abdullah, vatandaşların talepleri üzerine, başbakanın, sadece parlamentonun seçilmiş alt kanadındaki çoğunluğun dilekleriyle belirleneceği ya da görevden alınacağı bir sistem tesis edeceğini duyurdu.
Mısır, Filistin Irak ve diğer Arap ülkeleri de kendi siyasi değişimlerinin ortasındalar. Bu ülkeler de koalisyonlar, anayasa değişiklikleri, seçimler ve modern Arap dünyasını yarım asırdır tanımlayan güvenlik ağırlıklı iğrençlikler yerine sağlam ve dürüst yönetim sistemleri oluşturmak için diğer bazı işlerle boğuşuyorlar.
Değişim sürecinin karmaşık ve yıpratıcı bir süreç olması bekleniyor. Ortadoğu'daki insanlar ve hükümetler, ülkelerini, ekonomilerini ve ruhlarını kötü şekilde etkileyen birkaç büyük stres kaynağıyla eş zamanlı olarak boğuşuyorlar. Buna siyasi otoriterlik, şiddetli iktisadi uyumsuzluk, sosyal adaletsizlikler, iç savaşlar ve yabancı güçler tarafından sürekli bir biçimde yapılan müdahaleler de dâhil. 500 milyon vatandaşının, yarım asırdır hükümetlerinin çalışması üzerinde genelde hiç söz hakkına sahip olmadığı bir bölgenin tamamının hem de bütünüyle değişmesi, toplumda, iktidarda hak iddia eden gerçek demokratlar ve eski tarz askeri diktatörlerle doldurulacak yeni yerler açar.
Bugünlerde Ortadoğu’da meydana gelen değişikliklerin en önemlisi Tunus ve Mısır’da olanlardır. Buralarda tüm halk, diktatörlerini kovdu ve şimdi anayasal garantilerle sağlama bağlanan yeni bir sosyal sözleşme ve siyasi yönetim sistemi oluşturmaya çalışıyor. Bu iki ülkede de bu sene yapılacak seçimler, şimdiki zihniyetlerini kavramamız için ilginç ipuçları sağlayacak. Ama yeni parlamentoların seçilmesi ve çoğunluğun arzularına uygun olarak siyasi yönetimin tüm altyapısının oluşturulmasından birkaç sene sonra dönüşüm için gerçekten zor bir çalışma başlayacak.
Türkiye, şimdiki etkileyici siyasi devlete, İslamcılar, askeri yetkililer, milliyetçiler ve diğerlerinin siyasi alanın kontrolü için sürekli mücadele etmesiyle onlarca sene ileri geri hareket ederek ulaştı. Türkiye’de istikrarlı, sivillerin hâkimiyetindeki demokratik ve anayasal sisteme geçilmesi yıllar aldı. Mısırlıların bugün tecrübe ettikleri de buna çok benziyor.
Bu arada, Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Suriye; kaba kuvvet, parlamenter seçim, baskı uygulama, Bizans pazarlıkları ve nihayet bir sonraki kriz gelinceye kadar gelecek birkaç yılı sakin geçirmemizi sağlamak üzere yapılan anlaşmalar, siyasi savaş makinesi, müzakereler ve bir kez daha vites yükseltecek anlaşmaların karışımıyla, Ortadoğu’da hâkim siyaset ve güç örnekleridir. Bugün çeşitli iktidar yapıları ve siyasi dinamiklerle bu gayet karmaşık siyasi manzara, en ileri anayasal demokrasilerden en kötü ve çirkin polis devletine kadar insanların tüm siyasi hayatını kapsar. Her ülke, gücün ne şekilde kullanılacağı ve vatandaşların seslerini nasıl duyurmaya çalışacakları hususunda farklı bir model sağlıyor.
Önemli olan şu ki, onlarca yıl süren durgunluktan sonra nihayet bunlar tarihi değişikliklerin içindeler. Belli ki başlayan bu süreç yıllarca devam edecek. Bu süreçte belki de Birinci Dünya Savaşı’ndan Sovyetler Birliği’nin çökmesine kadar Avrupa demokrasisindeki yavaş fakat istikrarlı gelişmeye benzer şekilde ilerlemeler ve gerilemeler yaşanmasını beklememiz gerekiyor. Gerçekçi olmayan ve aceleci beklentiler, bugün Ortadoğu’daki dönüşümün karşı karşıya kaldığı en tehlikeli engeller arasındadır.
Kaynak: Agence Global
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas