Bazılarına göre diplomatik yanılgı, bazılarına göre zararlı bir girişim; bazıları için ise fazlasıyla uzlaşmaz olarak görülen İsrail hükümetine baskı kurabilmek için son vasıta.
Bir Filistin devletinin tanınması için BM'de bir güç sınanmasına girişmenin yararı konusunda derin bir bölünme söz konusudur.
Tarafların pozisyonlarını ve BM'de başlayan görüşmelerin içeriğinin tartışmasına girmeksizin -birçok İsrailli entelektüel ve önemli kişi gibi- İsrail için "Filistin devletine kucak açmanın" hiçbir zaman bu kadar hayatî görünmediğini belirtelim. Çünkü henüz kırılgan olsa da, "Arap Baharları" sömürgelerin bağımsızlaşması sürecinden miras alınan dengeler değişiyor. Eski otoriter seçkinler yerlerini özgürlük isteyen ve demokrasi talep eden yeni bir kuşağa bırakmaya başlıyor.
Bu oluşum bir yandan İsrail için, komşularının yeni yöneticilerinin kendilerine daha yakın bir siyasi kültürü içinde olacağından, 1948'den beri süren çatışmalar dizisinin biçimlendirdiği kuşakların mensuplarından olmayacağından, yepyeni bir fırsat olabilir. İsrail tarafından, ardından iki ülke arasında sınırların belirlenmesi için görüşmelerin geleceği, bir Filistin devletinin tanınması barışın ve İsrail'in Arap ve Müslüman devletler tarafından tanınması sürecinin yolunu açacaktır.
Ancak Arap dünyasında oluşan bu yeni durum, dürüst olmamız gerekirse, aynı zamanda İsrail'in, komşu Arap ülkelerindeki diktatörlüklerle arasındaki rejim karşıtlığından kaynaklanan, durumundan dolayı şu ana kadar faydalandığı Batılı ülkelerin programlanmış hoşgörüsünün sonu olabilir. İsrail'in şimdiye kadar yararlandığı empati böylece bitebilir.
2009 Aralık ayında bir Filistin devletinin kurulması için kesin desteğini oybirliği ile açıklayan Avrupa Birliği tarafından desteklenen son yıllarda Filistin Yönetimi'nin başlattığı modern bir devletin kurumlarının inşası stratejisi gerçek bir başarı kazandı. Dünya Bankası ve IMF, Filistin Yönetimi'nin gerçek bir devlet için gerekli kurumlara sahip olduğunu düşünüyorlar, Batılı diplomatlar ise Filistin Yönetimi'nin dünyadaki birçok devletten daha gelişkin bir devlet yapısına -yönetişim, bütçe, güvenlik- sahip olduğunu belirtiyorlar.
Bugünkü Filistin Yönetimi ile İsrail devletinin kurulmasından önce zaten hükümet organlarına sahip olan ve devlet olarak var olmak için sadece uluslararası düzeyde tanınmayı bekleyen Yichouv -Filistin Yahudi Cemaati- arasında parelellik kurmamak mümkün mü? Yahudi dünyası, İsrail devletinin kuruluşuna bu denli benzeyen bir arzuyu desteklemelidir.
Ancak İsrail'deki siyasi perspektif eksikliği, Filistin Yönetimi tarafından yürütülen çalışmayı kırılganlaştırıyor ve bozulmanın Filistin halkı üzerinde de zemin kazanması nedeniyle de bu çabanın sonuçsuz kalması riskine neden oluyor. Bu büyük öfke "Arap Baharı" kazanımlarının kalıcılaşmasıyla daha da ileri noktalara gidebilir.
Nihayet İsrail'in tarihinde daha önce hiç görmediği ölçüde bir toplumsal hareketle sarsıldığı ve bu hareketin savunma harcamalarının GSMH'nın % 8'ine ulaştığı ülkenin uzun zamandan beri süregelen ekonomik ve toplumsal dengelerini tartışmaya açtığı bir zamanda Filistin devletinin kurulma çabalarının hayatî bir önemi söz konusudur. Hiç kimse Filistinliler ile bir barışın sağlanmasının gelecekte daha iyi işleyen bir toplumsal model için gelişmenin motorlarından birini oluşturacağından kuşkulanmıyor. Tüm bu sıralanan nedenlerden ötürü bir Filistin devletinin kurulması hiçbir zaman şimdiki kadar gerekli olmadı; bu aynı zamanda israil'in kuruluş ilkelerine de uygundur.
Ofer Bronchtein Uluslararası Barış Forumu başkanı
Daniel Cohn-Bendit Avrupa milletvekili
Samuel Goldstein Uluslararası Barış Forumu üyesi
Bernard Kouchner eski Fransa Dışişleri Bakanı
Le Monde 22 Eylül 2011
Kaynak: Zaman