İsrail-ABD ilişkilerinin turnusol testi mahiyetinde Siyonist-Yahudi sömürgeciliğinin (üstü kapalı deyimiyle 'İsrail yerleşimleri') öne çıkması, ABD'nin kendisini bölgede yeniden konumlandırmak konusunda ne kadar hızlı hareket ettiğinin önemli bir göstergesi.

Başkan Barack Obama'yla Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın son açıklamaları, ABD'nin söyleminde dramatik bir değişimi yansıtıyor; ABD şimdi yerleşimlerin, doğal büyümenin, 'ileri karakolların' ve İsraillilerin 1967'de işgal edilen Arap topraklarına inşa edilen sömürgelere kendi nüfusunu nakletmek için yaptığı her şeyin tümüyle dondurulması çağrıları çıkarıyor.

En manidarı Obama'nın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yanındayken Oval Ofis'te yaptığı konuşmaydı. Obama İsrail'in konuşmanın odağını 'İran tehdidine' kaydırmak yönündeki her girişimini savuşturdu ve iki karşı hususu vurguladı: Arap-İsrail ihtilafının çözümü, Ortadoğu'daki gerilimleri azaltmak için daha önemli bir öncelikti ve ilerleme sağlamak için yerleşim inşasının dondurulması zaruri bir başlangıç noktasıydı.

İşgal altındaki Arap topraklarında modern Siyonist sömürgeciliğin dondurulması ABD dış politikasının önceliği. Bu dinamiğin üç önemli boyutu var ve bunların değerini bilmek gerek. İlki ABD politikasında,
Ortadoğu'nun dört yanındaki daha genel zorluklar arasında Arap-İsrail ihtilafını çözmeye artık merkezilik atfeden ve ABD'nin üst düzey temasını içeren değişim. Değişikliğin ana sebebi, ABD'nin bölgedeki çıkarlarının aşındığının idrak edilmesi; bunun birçok sebebinden biriyse ABD'nin İsrail sömürgeciliğine ve diğer suçlarına rıza göstermesiydi. ABD kendi çıkarlarını politikalarının ana kriteri olarak öne alınca, bu politikaları değiştirmesi gerektiğini hızla anladı. Bu da İsrail'e silah sağlayan ve sömürgeci tutumlarını mazur gören bir güç olmaktan ziyade, aktif ve tarafsız barış yapıcı olmak demek.

Bugünkü gelişmelerin ikinci önemli boyutu, yerleşimlerin dondurulması konusunda İsrail'le ABD arasında yaşanan irade savaşı ve bunun iki ülkenin iç politikasında ne manaya geleceği. Obama politikasını ABD'nin ulusal çıkarları açısından bir zorunluluk çerçevesine yerleştirerek İsrail yanlısı lobiyi etkisizleştiriyor. Netanyahu'nun koalisyonu kırılgan ve sağlam desteğe sahip değil. Bibi, ABD'yle uçurumu artırmayı sürdürürse sert eleştirileri davet etmiş olacak.

Üçüncü ve en önemli boyutsa, yerleşimlerin bir barışın daha genel taleplerine nasıl uyum gösterdiği.

Yerleşimlerin dondurulması ABD'de müzakereleri başlatmak açısından kritik önemde görülüyor; ama başarı umudu olan bir müzakere çok daha zorlu meselelerin (sözgelimi statü ve Filistinli mültecilerin dönüşü) üstesinden gelmek zorunda. Tehlike şu: Yerleşimlerin dondurulması noktasına varabilmek için o kadar çok siyasi çaba ve zaman harcanacak ki, mülteciler meselesinde gerekli tavizleri elde etme ihtimali önemli ölçüde azalacak.

İsrail'in stratejisi, yerleşimler konusunda çok fazla taviz verdiği görüntüsü yaratıp, Filistinlileri mülteciler konusunda karşı taviz vermeye mecbur bırakmak. İsrail'in peşinde olduğu alışveriş, yerleşimleri genişletme hakkından vazgeçmesi karşılığı Filistinlilerin kalıcı barış anlaşması çerçevesinde mültecilere geniş seçenekler önerilmesi (sözgelimi bazılarının İsrail'deki evlerine dönme hakkı) talebinden vazgeçmesi. Bu tehlikeli bir yaklaşım, zira İsrail yerleşimlerini (bütün dünyanın yaygın biçimde kınadığı yasadışı bir eylem bu), mültecilerin meşru haklarıyla (ki hukuken ve birçok BM kararı tarafından tanınıyor) eşitlemesi.

İsrail yerleşimlerinin dondurulmasına yapılan vurgu cesaret verici ve Araplardan bizim tarafımızdaki suç faaliyetlerine yönelik aynı güçte bir jest (sözgelimi sivillere karşı terörün üzerine gitmek) istemek mantıklı. ABD, İsrail'in ve Arapların suçlarının eş zamanlı kınanıp durdurulmasını gözeten adil bir yaklaşım sergilerse, iki tarafın haklarının daha muteber ve verimli biçimde ele alınabilmesi ihtimalini artırır. (Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazete, 30 Mayıs 2009)

Kaynak: Radikal