ABD Başkanı Barack Obama, yönetiminin yeni Afganistan ve Pakistan stratejisini açıkladı. Hedef Kaide'yi yenilgiye uğratmaya ve Pakistan'ın çözülmesini önlemeye yoğunlaşıyor.

Stratejinin temel unsurları şöyle: 17 bin ek asker gönderilmesi; Afganistan güçlerinin, ABD'nin 2011'de çekilmesine olanak sağlayacak şekilde ipleri alabilmesi amacıyla eğitilmesi için 4 bin askeri uzmanın tahsis edilmesi. Bu kalış değil, çıkış stratejisi. ABD'nin Irak'taki planıyla da uyuşuyor; tek bir fark var, o da iki ülke arasındaki farklar sebebiyle Afganistan'daki başarı şansının daha az olması. Irak'taki ABD güçlerinin artırılmasının şiddetin azalmasına katkı sağladığı ve Bağdat'ı önceki yıllara oranla daha güvenlik kıldığı şüphesiz. Fakat Irak'taki Amerikan stratejisi, işgali ve değişimi destekleyen Şii çoğunluğa dayanıyordu. Bu çoğunluk güçlü milislere ve yandaşlara sahip.

Afganistan'daki tabloysa tamamen farklı. Kâbil zayıf ve yolsuzluğa bulaşmış durumda. Rejim, halkın sabıkaları ve uyuşturucu ticaretine girmiş olmaları nedeniyle nefret ettiği bir grup savaş ağasına dayanıyor. Afganistan'la Irak arasındaki en önemli farksa coğrafi. Irak düz bir alanken Afganistan vadiler ve tecrit edilmiş bölgelerle dolu, dağlık bir ülke. Modern yol ağına da sahip değil. Bu durum isyancı gruplara üslerini güvenli bölgelere kurmaları için uygun ortam sağlıyor.

Obama, Peştun'lardan oluşan bir 'Sahva gücü' (Irak'ta Amerikalılarla işbirliği yapan Sünni hareket) kurmak istiyor. Yani Taliban'ı, yeni güvenlik kurumlarına girip işgalle işbirliği yapacak ılımlılarla, direnişi sürdürmek isteyen aşırılıkçılar olarak bölmeye çalışıyor. Bu girişimin başarı şansı imkânsız olmasa da zayıf. Çünkü Taliban Molla Ömer'in liderliği etrafında birleşmiş durumda ve kendisini iktidardan indirenlerden intikam almak istiyor.

Hiç kuşkusuz, kuzeydeki Tacikler ve Mezar-i Şerif'teki Şiiler gibi Taliban'a düşman olan Afgan azınlıklar, yeni Amerikan stratejisiyle işbirliğine hazır olabilir. Ancak onların etkisi Taliban'ın kontrolü dışındaki kuzey bölgeleriyle sınırlı. Obama tehlikeli ve büyük bir kumar oynuyor. Stratejisinin en zayıf noktaları, üç yılla sınırlandırılması, merkezi hükümetin zayıflığı ve Amerikan müttefiki Pakistan'daki istikrarsızlık.

Irak'ta yaşandığı gibi Kaide'nin Taliban'dan ayrılması kâğıt üzerinde mümkün, ancak pratikte umut kırıcı sonuçlar getirebilir. Zira Kaide Irak'a yabancı ve laikliğe, mezhepsel ve etnik çoğulculuğa daha meyilli olan bu ülkede aşırı İslamcı bir örgüt sayılır. Afganistan'daysa daha uyumlu bir çevrede yaşıyor.

Afganistan'ın çoğunluğu Hanefi mezhebine bağlı Sünnilerdir. Bu mezhep Hanbeli mezhebinden sonra en aşırılıkçı olan ve Vahhabi hareketine en yakın mezheptir. Kaide liderlerinin Molla Ömer'e biat ettiklerini hatırlatmak faydalı olabilir.

Taliban sadece Afganistan'da değil, Pakistan'da da güçlü. 80 bini silah altında bulunan 4 milyon üyeye sahip. Örgütün uzaklaştırılması iki ülkede de felaket sonuçlar getirebilir ve ABD hiçbir hedefini gerçekleştiremez. Yeni Amerikan stratejisi Taliban içinde 'ılımlılar' değil, 'uşaklar' araması nedeniyle başarısızlık ihtimaliyle karşı karşıya. Obama'nın sorunu Afganistan tarihini iyi okumamasında saklı. ABD başkanına nasihatimiz, can ve mal kayıplarını en aza indirmesi, içlerinden bazılarını siyasete sokmak için değil, iktidarı teslim etmek ve güçlerini derhal çekmeye başlamak için Taliban'la doğrudan görüşmeli. Başka bir tercih maliyetli olacak ve aynı sonuca yol açacaktır. Yani çekilmek ve ülkeyi anlaşarak veya anlaşmayarak Taliban'a bırakmak... (Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, genel yayın yönetmeni, 20 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal