Filistin Yönetimi Başkanı, İsrail'le ABD'nin isteği üzerine yaptığı ilk görüşmede hayal kırıklığı yarattı. Olmert'in evinde resmiyetten uzak gerçekleşen buluşmada, Filistinlilerin dönüş hakkı ve yerleşim birimlerine değinilmedi bile. Neyse ki, Fetih içinden de Abbas karşıtı sesler yükseliyor.

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'le ilk 'düzenli' görüşmesini, bu buluşmaların sürmesi ve Gazze'deki Refah sınır kapısıyla Karni geçitinin birkaç saat daha açık tutulması üzerinde anlaşarak bitirdi. Savaş halindeki iki taraf arasında yapılan bu düzeydeki bir buluşmanın, geçitler, çalışma saatleri ve bu saatlerin uzatılması gibi ikinci dereceden önemli sorunları ele almasının uygun olup olmadığını bilemiyoruz. Zira bu tür konuların, tarafların en üst düzey liderlerinin değil, düşük rütbeli güvenlik görevlilerinin ilgi alanında olması gerekir.

Barış yönünde ilerlendiği yalan

Dehşet verici noktaysa, bu buluşmanın resmi bir binada değil de Olmert'in evinde gerçekleşmesi. İki liderin resmiyet ve protokolü aştığı mesajını veren bu durum, Filistin tarafına yakışmıyor; Filistin'i karalıyor. Çünkü Abbas'la arasındaki bütün resmi engelleri kıran ve ilişkileri basitleştiren Olmert, duvarı inşa ediyor, işgal altındaki Kudüs'ü yerleşim birimlerine boğuyor ve 10 binden fazla Filistinliyi esir tutuyor. Dahası, Beyt Hanun ve Gazze sahili katliamlarını işleyen, tanklarıyla Ramallah ve Nablus'u işgal eden ve halen ölüm timlerini Cenin'e gönderen de bu adam.

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın dönüş hakkı, İsrail yerleşim birimleri ve işgal altındaki Kudüs gibi nihai çözüm gerektiren konulara değinmeyen bir barış için 'siyasi ufuk' yaratmak gerekçesiyle Filistin tarafına dayattığı bu görüşmeler, sadece füze saldırılarının durması ve İsrail askeri Gilad Şalit'in serbest bırakılmasına dair İsrail dolduruşlarıyla sınırlı kalıyorsa ne gereği var? Filistin tarafı, başkanı Mahmud Abbas tarafından temsil edildiği bu görüşmelerin sürmesini niçin kabul ediyor ki?

Bu görüşmelerin tehlikesi sadece ikincil önemdeki konularla sınırlanmasında değil, aynı zamanda bütün dünyaya Filistinlilerle İsrailliler arasındaki barış görüşmelerinin doğru yönde gittiğine yönelik yanlış bir mesaj verilmesinde. Hatta belki bazı Arap ve uluslararası çevrelerin İbrani devletiyle ilişkileri daha da doğallaştırma yönünde adımlar atması için gerekçe veya mazeret olabilir.

Filistinli başmüzakereci Saib Erekat, görüşme öncesi bir kez daha kucaklaşan Başkan Abbas ve arkadaşı Olmert'in işgal altındaki Kudüs'teki toplantılarında ilk defa barışın siyasi ufkunu ele aldığını 'müjdeledi'. Ancak bu müjdesi İsrailli sözcünün iki liderin nihai statüyle ilgili sorunları ele almadığını belirtmesi nedeniyle sadece birkaç dakika sürdü. Bu iki anlama geliyor: Ya Erekat bir ilerleme yaşandığına yönelik yalan bir umutla Filistin halkını aldatıyor, ya da İsrailli sözcü yalan söylüyor. Sözcünün yalan söylediğini düşünmüyoruz. Zira maalesef İsrail'in bu husustaki değişmez tutumunu ifade ediyordu.

Direniş 'pragmatist' değil

Olmert'i, İsrail askeri Gilad Şalit'in serbest bırakılması ilgilendiriyor. Bu yüzden istihbarat organlarının askerin bulunduğu yere ve onu esir alan kesime ulaşma başarısı göstermesi umuduyla zaman kazanmaya çalışıyor. Hal böyleyken, Abbas'ı da ABD ve dışişleri bakanını kızdırmamak ilgilendiriyor.

Bu koşuşturma içinde İsrailli askeri esir alan kesimin ustalığına işaret etmek gerek. Esiri bu kadar uzun süre muhafaza etme gücü, İsrail istihbaratının ve onlarla işbirliği içindeki bazı Filistinli tarafların askerin yerine ulaşma başarısızlığı açısından bu eylem meşrudur. Gazze ne Tora Bora ne de Beyrut gibi betondan bir orman. Her yanı açık ve yüzölçümü 380 bin kilometrekareyi geçmeyen dar bir şerit. Tamamen kuşatma altında ve ne orman var ne dağ ne de ağaç... Zira işgal güçleri bütün ağaçları kesti, tankları kolayca girebilsin diye portakal tarlaları etrafındaki çitleri kaldırdı.

Eylemi gerçekleştiren kesimin askeri bir yıldan uzun süredir gizleme başarısı ve serbest bırakılması yönündeki bütün İsrail baskılarına mucizevi direnişi, Filistin direnişinin bütün kanatlarının, uluslararası tanınma ve bazı Arap başkentlerinin hava limanlarında kırmızı halılar isteyen liderleri gibi 'gerçekçi' veya 'pragmatist' olmadığını gösteriyor.

Abbas'ın İsrailli askeri esir tutan kesim üzerinde herhangi bir otoriteye sahip olduğunu düşünmüyoruz.

Yoksa, askerin cesur fedai eylemiyle kaçırılmasından iki gün sonra serbest kalması sağlanabilirdi. 70 bin çalışanı ve yüzlerce hatta binlerce yüksek rütbeliyi içeren güvenlik organları kaçırılan BBC muhabiri Alan Johnston'ın yeri bilindiği halde serbest bırakılmasında başarısız kalıyorsa, Abbas Olmert'in İsrail askerinin bırakılması talebine cevap vermekte nasıl başarılı olacak?

Hamas'ı kimse ödüllendirmedi

Filistin yönetimi başkanıyla İbrani devleti başbakanı arasındaki bu gayri ciddi ve sonuçsuz buluşmaların ortasında, Filistin ulusal birlik hükümetinde bir başka ortak arıyoruz. Ancak hiçbir hareketlilik göremiyoruz. Hatta Hamas bu hükümetin kurulması için sunduğu bunca esnekliğe rağmen bakanlarına getirilen sınırlamalara ne zamana kadar sessiz kalacak? Zira bu esneklik dünya ve Arapların Hamas'ı tanımasına yol açmadı ve bir yılı aşkın süredir Filistin halkına dayatılan mali ambargoyu da kırmadı.

Yeni hükümet hayatına 'ulusal birlik hükümeti' olarak başladı ve 'başkanın ofisinin hükümeti' olarak son buldu. Değişen de sadece isimler. Danışmanlar bakan oldu, milli güvenlik konseyi içişleri bakanlığının yerini aldı...

Fetih içinde de yönetime isyan tohumları taşıyan dikkat çekici bir hareketlenme görüyoruz. Diğer bir hareketse, Fetih ve kararlarını ABD ve İsrail projelerine hizmete amade kılmak istiyor. Hamas içinde de benzer bir hareketlilik olmasını garipsemiyoruz. Zira şehit olup ebedi dünyaya gitmek üzerine kurulan eğitim alanın hali hazırdaki şartları kabul etmesi uzak ihtimal. Bu şartlar, Hamas'ın ideolojisine ve edebiyatına uymuyor.

Filistin şu an zorlu bir doğum sancısına sahne oluyor ve iç ve dış düzlemde tahmin edilmeyen gelişmelerle birçokları açısından sürpriz olacak bir patlamaya yol açacak.