18 Temmuz’da Şam’da ne veya neler oldu? Bu sorunun cevabı tam olarak verilemedi.  Şam’ın itiyadı dışında, güvenlik kabinesine veya kriz hücresine yönelik bombalı saldırıda ölenlerin adları açıklandı. Rejim 18 Temmuz saldırısıyla birlikte can ocağından vuruldu. Savunma Bakanı Davut Raciha, güvenlik kabinesinin Başkanı Hasan Türkmani ve Büşra’nın kocası Asıf Şevket ölenler listesinde ilk açıklanan isimlerdi. Ardından muhtelif istihbarat birimlerinin başı olan ve İran asıllı olduğu ileri sürülen Hişam Bahtiyar da yaralarından kurtulamayarak bilahare hayatını kaybetti.

Lakin bombalı saldırıyla alakalı olarak ilan edilmeyen detaylar ve ifşa edilmeyen sırlar vardı. Bu sırlardan şimdiye kadar sadece ikisinin perdesi kısmen aralandı. Bunlardan ilkinde, Rusya’nın Paris Büyükelçisi Alexandre Orlov, Beşşar Esat’ın onurlu bir çekilmeyle görevini devretmeye hazır olduğunu duyurdu. Ardından sözleri hemen tekzip edildi. Lakin Büyükelçi Orlov sözlerinde ısrarlıydı. 

Büyükelçi Orlov’un bu yöndeki açıklamaları daha sonra vuzuha kavuştu. Şöyle ki, 18 Temmuz patlamalarının ardından Beşşar Esat pes etme noktasına gelmiş ve güvenli ve onurlu bir çıkış imkanı halinde ülkeden ayrılmak istediğini Ruslara duyurmuştu. Pazarlık arıyordu. Bunun üzerine Ruslar devreye girerek Besma Kudamani ile temasa geçmişler ve Beşşar’ın teklifini duyurmuşlar. Bununla birlikte içeride taraftarlarının moralini bozmak istemeyen ve pazarlık bitmeden bunun alenileştirilmesini istemeyen Şam rejimi, gizli teklifini açıktan tekzip ve reddeder.  Belki de pazarlık için ciddi bir muhatap bulmak da zor olsa gerek. Zira muhalifler içine son sözü söyleyecek bir merci bulunmuyor.  Muhalifleri birbirine bağlayan tek ortak nokta Beşşar rejiminin devrilmesi.  Onun dışındaki siyasi teklifleri veya seçenekleri kafa karıştırma olarak algılıyorlar.

*

Beşşar Esat ve rejiminin bu tekliflerinden geri adım atmalarını sadece muhaliflerin dirayetsizliğine veya hızlı karar vermemelerine bağlamak yanlış olur. Bir de Esat cephesinde Esat’ı son ana kadar Şam’da tutmak isteyen çevreler var. Bunlar 18 Temmuz saldırısına rağmen Esat’ı kalması yönünde telkin altında tutuyorlar. Tahran’da Said Celili ve Ali Ekber Salihi gibi İran’ın manevra yapmasını yani Beşşar’ın ardından çekilmesini isteyen çevrelere mukabil desteğin artırılmasını isteyen başka bir çevre daha var. 

Tahran’daki ikinci kanadı temsil eden Hüseyin Tayyip ise Celili ve Salihi’nin hilafına desteğin azaltılması bir yana artırılmasını savunuyor. Bu kanat Beşşar’a pes etmemesi noktasında baskı uygulamış olmalı. Dolayısıyla Rusya’nın aracısı olduğu teklif daha sonra bu nedenlerden dolayı suya düşmüş olmalı. Suriye’nin Tahran Büyükelçisi  Hamid Hasan bilahare yeni bir deneme ile Beşşar’ın gözetiminde diyalog görüşmeleri olmasını teklif etse de kayda değer bulunmadı.

*

18 Temmuz’un bir diğer sırrı da Mahir Esat’ın o toplantıda olup olmadığıydı. Hatta olayın akabinde Mahir Esat’ın akıbetiyle ilgili istifhamlar oluştu ve Mahir’in yaralılar hatta ölenler arasında olduğu ileri sürüldü. Bu mesele bir türlü aydınlatılamadı. Bununla birlikte Mahir Esat’ın cenaze törenlerine katılmaması gözlerden kaçmadı. Mahir’in sırrı geçtiğimiz günlerde yine Rus kaynaklar tarafından deşifre edildi. Ruslar yine esrarengiz bir davranış içine girdiler ve Suudi Arabistan’da yayınlanan El Vatan gazetesine Mahir’in durumuyla ilgili açıklamalarda bulundular sonrasında ise kasete rağmen Rusya hariciyesinden kimsenin el Vatan’la konuşmadığını ilan ettiler.  Yine kaçamak davranmışlardı. El Vatan, röportajını Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov’a dayandırmış ve Mahir’in bacaklarının bombalı saldırıda koptuğunu iddia etmişti. Rusya bunu da yalanladı. Bununla birlikte Rus kaynağın konuşmasından sonra Batılı bir kaynak devreye girerek iddiayı doğruladı. Demek ki sadece Rusların değil Batılıların da olayın boyutlarından haberi varmış. Ruslar Mahir’in iki ayağının da koptuğunu ve ölümle pençeleştiğini söylerken Batılı kaynak ise tek ayağının koptuğunu duyurdu.   Rusya el Vatan gazetesini tekzip ederken el Vatan gazetesi de elindeki kasetle Rusları tekzip etti.  

Merak edilen şu: Ruslar müttefiklerinin sırlarını satıyor mu?  Tartus’da üs bulunduran Ruslar, Esat’ı sürgünde ağırlamaya gelince çark ediyorlar.  Demek ki zor gün dostu değiller. Esat iktidarını kaybederse hemen ellerini temizleyecekler ve hiçbir şey olmamış gibi yeni bir güne başlayacaklar.  BM’de horozlanmaları da yad-ı mazi olarak kalacak.  Ruslar müttefiklerinin sırlarını sızdırarak acaba daha önce veryansın ettikleri Körfez ülkelerine kur mu yapıyorlar? Gönüllerini mi alıyorlar?  Netice itibarıyla petrol vanalarının ve dolayısıyla fiyatlarının belirlenmesi Körfez ülkelerinin elinde.  Rusların da mideleri ve kasaları ve dolayısıyla dayılanma lüksleri  Körfez ülkelerinin kararlarına bağlı. Velhasıl: Gerçek şu ki, Ruslar açıktan Suriye rejimini memnun ederken gizliden de Körfez ülkelerine kur yapıyorlar. Buna dostluk değil ‘puştluk’ derler ama Ruslar için gam değil. Onlar ne kaybettiklerine değil ne kazandıklarına bakıyorlar!