Hızla tedaviye muhtaç olan tek ülke Irak değil. Obama yönetiminin önündeki en büyük sorun Pakistan. Bu ülke Batı'yla sağlam ilişkilerinin yanı sıra, hükümetinin zayıflığı ve Asıf Zerdari'nin devlet başkanlığı koltuğunu korumak için aşırılıkçılara verdiği ödünler sebebiyle, Taliban ve Kaide'nin eline düşmek arasında stratejik sınırlar üzerinde bulunuyor.
11 Eylül terörünün Bush yönetimini daha radikal kılan bir alâmet-i farika olması gibi, Pakistan sahnesini saran endişe de büyük bir tehlikenin yaşanmasına ve Obama yönetiminin doğrudan müdahalesine yol açabilir. Özellikle de kuzey bölgelerde aşırılıkçıların nüfuzu genişlemişken ve ittifaklarını Pencap vilayetine yayabilmişken...
Doğrudan Amerikan müdahalesine yönelik uyarı, ABD'nin Taliban'ı Svat bölgesinden geldiği Bunir'den çekilmeye zorlamak amacıyla Pakistan üzerinde baskı için başvurduğu bir araç.
Taliban yayılmasının temsil ettiği tehlike, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın 'bu durumun dünya güvenliğini tehdit ettiği'ne yönelik uyarısında açıktı. General David Petraeus da Kaide ve Taliban'ın yayılmasının Pakistan'ı tehdit ettiğini ifade etmişti.
Amerikalı yetkililer, Zerdari'nin Taliban tehlikesini görmezden gelmesinin, eski Britanya başbakanı Neville Chamberlain'in Nazizm ve Hitler rejiminin
2. Dünya Savaşında temsil ettiği tehlikeye karşı yaptığına benzediğini düşünüyor. Bu yüzden Amerikalı askerlerin İslamabad hükümetine yönelik uyarısı gayet açıktı: Ya Taliban'ı çekilmeye zorlayın ya da bunu biz yaparız.
Pakistan hükümeti Amerikan baskıları yüzünden istemeyerek de olsa bu şekilde davrandı.
İslamabad, Taliban'la Svat'ta yaşanan çatışmalardan sonra, hareketin dostluğunu kazanma umuduyla bölgeden çekildi. Fakat hükümetin Taliban liderlerine kendi kontrolleri altındaki bölgelerde istedikleri yasayı dayatma hakkı vermesi beklendiği gibi hareketin burada silah bırakmasına yol açmadı. Aksine nüfuzları attı ve Taliban'ın Afganistan'da iktidara olduğu günlerdekinden daha kötüsünü hatırlatan bir yaşam şekli dayatmaya başladılar.
Pakistan hükümetinin almadığı ders şu:
Aşırılıkçılarla varılan çözümler güçlü devletin inşasına destek olmuyor. Özellikle de aşırılıkçılar kendi yasalarını topluma dayatmanın, Pakistan'ı Batı nüfuzundan kurtaracağını düşünürken. Bu tür durumlarda hükümetin ödünleri daha fazla iç çöküşe ve devlet otoritesinin gerilmesine kapı açıyor.
Bu tehlike sadece Pakistan'ı tehdit etmiyor, Afganistan üzerindeki dikkati de dağıtıyor. ABD'nin Afganistan-Pakistan temsilcisi Richard Holbrooke'ın geçen hafta ifade ettiği üzere, Afganistan sorununun Obama yönetiminin önceliklerinin başında olması öngörülüyor. Aşırılığın nüfuzunun Afganistan-Pakistan sınırının iki tarafında İslamabad'a yaklaşacak şekilde genişlemesi, ABD'nin bir yerine iki savaşa girmesini gerektirir.
ABD Taliban sebebiyle bir savaşa girmiş durumda zaten. Diğeriyse, askeri gücü ve nükleer silahının aşırılıkçı cemaatlerin eline geçmesi durumunda dünyanın mücadele edeceği en büyük tehlikeyi oluşturacak bir ülkede göz ardı edilemez. Üstelik Zerdari de, iç rakipleriyle mücadelede makamını korumak için aşırılıkçı gruplara ödünler vermeye çalışıyor. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 27 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal