İsrail’le Arap ülkeleri ve diğer düşmanları arasında az miktarda insani girişimde bulunuluyor ya da hiç bulunulmuyor. Yaygın olan karşılıklı davranış, özellikle İsrail tarafından gelen kan akıtma girişimleri... Bu nedenle Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, İsrail’de Karmel Dağları’nı kül eden dev yangının söndürülmesi için iki uçak göndermesi dikkat çekiciydi. Zira Ankara, İsrail’in mayısta ‘Özgürlük filosuna’ saldırıp insani misyonla Gazze’ye gitmekte olan dokuz Türk’ü öldürmesinden sonra bu ülkeyle bir yabancılaşma yaşadığını herkese duyurmuştu.

Haniye’den 180 derece farklı
Acaba Türkiye’nin girişimi, Erdoğan’ın İsraillilere uygar ilişkiler temelinde ders vermeyi ve insani meselelerde husumeti kaldırmayı seçtiği anlamına mı geliyor? Ya da filo konusunda özür ve tazminat talebi karşılık bulmamışken, Erdoğan bu girişimi İsrail’in sempatisini kazanıp kopan ilişkileri düzeltme fırsatı olarak mı görüyor?

Erdoğan’ın bu adımı iyi hesapladığı kesin ve Netanyahu da böyle bir girişim beklemiyordu. Bu nedenle Erdoğan’ın yardım girişimi, iki başbakanın telefonda görüşmesiyle buzların kırılmasına yol açtı ve belki de ilişkilerin iyileşip yeni bir sayfanın açılması için Türkiye’nin önceki şartlarının aşılmasına zemin hazırladı.

Erdoğan bu girişimiyle, Arap televizyonlarını Siyonist hükümete ve emperyalizmin uşaklarına karşı haykırışlar ve yok etme tehditleriyle dolduran radikal İslamcılardan tamamen farklı, pragmatist bir İslamcı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Erdoğan’ın tutumuyla Hamas lideri İsmail Haniye’nin yangını ‘İsrail’in yaptıklarının ilahi cezası’ diye nitelemesi arasındaki fark, bu durumun anlamlı göstergelerinden biri. Peki Karmel yangını İsraillilere davranışlarından dolayı kesilen ‘ceza’ysa, acaba Haniye, Gazze dahil bütün bölgeyi vuran kuraklığı nasıl açıklayacak? Üstelik kendisi yağmur duasına çıkmıştı...

Erdoğan fırsatları kaçırmıyor
Erdoğan’ın adımının şekil ve üslup itibariyle, onu kendi saflarında gören Arap direnişçilerinkinden farklı olduğu kesin. Acaba Hamas bir yana, sözgelimi Hizbullah, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad veya bölgedeki müttefiklerinden İsrail’e böyle bir insani girişim beklemek mümkün mü? Bütün bunlardaki ders şu: Erdoğan siyasetle meşgul; onun kendi müttefikleri olduğunu düşünen Araplarsa söylem ve önerilerle meşgul. İkisi arasındaki fark şu: Erdoğan ’sıfır sorun’ ilkesi temelinde kendisine ve ülkesine yararlı fırsatları yakalıyor; diğerleriyse kendi tutumlarına ve davalarına olumlu etkide bulunacak fırsatları kaçırıyor. Erdoğan kazanmaya çalışıyor, diğerleri kayıplarını artırmaya... (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 7 Aralık 2010)


Kaynak: Radikal