Mısır devlet başkanının yasama, yürütme, yargı gibi devletin tüm otoritelerine elini uzatması, devrimden sonra kapıldığı zafer yanılgılarının ulaştığı sınırı ortaya çıkardı. Bu tehlikeli bir durum. Özellikle de kazanıldığı düşünülen bu "zafer" gerçeklikten tamamen yoksunsa... Mursi, elde ettiği liderliğinin, kendisine devrime el koymasına izin vereceğini zannetti. Ancak Mısırlıların çoğu karşısına geçip, onun ezici bir çoğunlukla zaferi elde etmediğini hatırlattı. Mursi, seçimlerde ilk oturumu kazanamadı. İkinci oturumda ise seçmenlerin sadece % 51'inin oyunu alabildi. Bu da aslında, Mısır'ın yeni liderinin, aslında devrimin tam da simgesi olmadığı ve başarısına inanan ve güvenini kazanan halkın geniş kısmına hitap etmediği anlamına geliyor.

Mursi'nin kararları aynı zamanda "olağanüstü" zaferinden faydalanmasına engel olan siyasi kusurlarını da ortaya çıkardı. Bunu yakın zamanda Gazze ve İsrail arasında arabuluculuk teklifi yapmasından sonra Mısır'da sergilediği davranışlar arasındaki çelişkilerle ispat etti. Günler öncesinde her yerde Filistin, Araplar, İsrailliler ve uluslararası toplumlar hakkında olumlu hitaplar sergileyen bu adam kendi ülkesinde en uç diktatör uygulamalarının sahibi olarak eleştiri oklarının hedefi oldu. Çünkü demokrasiyle yönetilen hiçbir ülke, bu davranış karşısında nefretle durmaktan başka hiçbir şey yapmaz.

Mursi'den beklenen şey son kararlarının yankılarıyla ilgili olarak daha akıllıca davranmasıydı. Çünkü o devrimin sesi sayesinde ülkesinde neyin dikkat çektiğini biliyor. Üstelik bunu devrim zamanı zafer hissine kapılanlar ile devrimden önceki konumlarını kaybedenler arasındayken öğrendi. Aynı şekilde – her ne kadar kendisi bunun aksini iddia etse de- iktidarda temsilcisi olduğu Müslüman Kardeşler'in tutumlarıyla ilgili olarak başkalarının olduğu kadar Mısırlıların da yaklaşımı konusunda temkinli olması gerektiğini biliyor. Bu temkinli yaklaşım ihvanın rakip parti ve karşıt görüşler konusundaki yaklaşımı konusunda da bazı şüphelere götürüyor. Aynı şekilde ülkeyi ilgilendiren meselelerde hiçbir tarafa yaslanmadan demokrasi oyununun kurallarına saygı duyma ve kararlarında her hangi bir hesaba dayanmama noktasında da şüpheleri üzerine çekiyor.

Ama Mursi, İhvan'ın gerçek tutumlarını ve farklı görüşler noktasındaki ve siyasette tüm tabakaların ortak paydada buluşmaları konusundaki bağnazlıklarını keşfetmişti. Bununla birlikte Mursi, Mısır'ın en yüksek yargı makamlarıyla çatışması ilk değil. Daha öncesinde de parlamentoyu feshetme sırasında kargaşa yaşamıştı, ancak yeni anayasanın ilanı hepsinin üzerine çıktı. Çünkü burada başkanın bundan sonra alacağı yeni kararlarda, yeni anayasanın tamamlanmasını ve parlamento seçimlerine gitmeyi bekleyen her hangi bir partiden gelecek zorlukların yolunu kesme hedefi var. Bunun anlamı şu: Mursi, bu dönemde kendisi için uzattığı eli aslında hem kendisinin ve taraftarlarını çıkarlarına uygun kurum ve kuruluşları sistemleştirmek adına yapıyor.

Ancak Muhammed Mursi ile -bu defa mısırlıların çoğunluğunu oluşturan- muhalifler arasındaki son kızışmanın bazı olumlu tarafları da var. En önemlisi protestoların kapasitesi, "Arap Baharı" olarak isimlendirilen dönemin liderlerinin de devrik rejimlerin uyguladığı diktatörizmi uygulayabileceğini ispat etti.  Mısırlılar ise, bu konuda hızlı bir ivme kazandılar ve kaderlerinin kendi ellerinde oluğunun farkına çok iyi vardılar. Ama maalesef Mursi, halkın bu nabzını hafife alarak ve Hüsnü Mübarek döneminde devrim çocuklarının yaptıklarını göz ardı ederek büyük bir hatanın içine düştü.

İkinci olumlu taraf, Mursi'nin yüksek yargı konseyiyle diyalogu esnasında ortaya çıktı. Devlet otoritesinde önemli olan yetkileri kendisinde toplayıp konseyin egemenlik alanıyla ilgili kanun ve karar haklarını daraltması kendisiyle Mısır halkı arasında demokratik kararlarına itimadı ve güveni konusundaki büyük sürtüşmeyi açığa çıkardı. Bu sürtüşmeyle beraber de Müslüman Kardeşler'in muhaliflerini bertaraf etmek ve iktidarı tekeline almak için söylediklerinin tam tersini yaptığı gerçeği gün yüzüne çıktı.

Kaynak: El Hayat
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız