ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, çeyrek asırdan uzun süredir bu düzeydeki bir Amerikalı yetkilinin Lübnan'a yaptığı ilk ziyareti gerçekleştirdi.
Dolayısıyla, ziyaret başka şartlarda yapılmış olsaydı Lübnanlılarca olumlu karşılanırdı. Zira ziyaret Lübnan'ın uluslararası ilgi haritasına dönüşünün ve dünyanın en büyük devletinin Lübnan'ın bağımsızlığını teminat altına alma azminin boyutunun kanıtıdır.
Fakat Biden'in ziyareti, iki tarafın da Lübnan'ın gelecekteki tercihlerini belirleyeceğini düşündüğü seçimlerden sadece iki hafta önce gerçekleşti. İç bölünmenin gölgesinde tarafların politikaları bölgenin krizlerini yansıtıyor.
Dolayısıyla, Hizbullah'ın ABD'nin bu ilgisine kuşkuyla bakması ve ziyareti 'içişlerine müdahale' diye eleştirmesi şaşırtıcı değil. Hizbullah'ın ABD'nin bölgesel politikalarından hoşnut olmaması gibi, Biden'ın özellikle de 14 Mart Grubu'yla yaptığı görüşmenin ardından verdiği iç meselelerle ilgili mesajlara dair endişesi de haklı.
Zira ABD'nin seçim sonrasında Lübnan'la kuracağı ilişkilerin yapısına yönelik mesajı açık: Biden'ın 'barışı bozanlar' diye adlandırdığı kimseleri desteklemekten uzaklaşma çağrısı ve seçim sonuçlarının ABD'nin Lübnan'a desteğiyle çoğunluğu orduya giden yardımları üzerindeki 'etkilerine' dair uyarısı.
Fakat Biden seçim sonucunun Amerikan tutumunun belirlenmesinde temel olmadığı sözünde gayet netti. Hatta daha önemlisinin, yeni hükümetin seçim sonrasında izleyeceği politikalar olduğunu belirtti. Yani ABD Hizbullah'ın hükümete katılımına, iç dengelerin kurallarını bozmadığı müddetçe karşı çıkmıyor.
ABD başkan yardımcısının ziyareti Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman ve Lübnan ordusuna da destek sağladı. Bu destek Süleyman'ın, muhalefete çalışan çevrelerin medya kampanyalarına maruz kaldığı bir zamanda geliyor.
Biden'ın tavrını 'Lübnan kurumları' lehinde açıklaması, bu kurumların en başında bulunan cumhurbaşkanına yönelik önemli bir Amerikan yaklaşımı olarak görülüyor. Görünen o ki, bir yıl önce cumhurbaşkanı seçimlerini koruyan ve Süleyman'ın gelişine izin veren bölgesel ve uluslararası şemsiye, cumhurbaşkanının yetkileriyle ilgili iç tartışmaya rağmen hâlâ yürürlükte. (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 23 Mayıs 2009)
Kaynak: Radikal