Lübnan Başbakanı Fuad Es-Senyora’nın bugünkü televizyon konuşmasında “terör” olarak nitelediği “Fethu’l-İslam”ın kökünü kazıma sözü vermesi, Nehru’l-Barid mülteci kampını kuşatan ordu birliklerinin katliama hazırlandığı izlenimini veriyor.
Kamptan çıkabilenler çıktıktan sonra geniş çaplı saldırı başlayacak ve Nehru’l-Barid kampı, “nehru’d-dem” olup akacak...
Filistinli mültecilerin yaşadığı Nehru’l-Barid’i ve belki de diğer mülteci kamplarını bekleyen tehlike, Lübnan’ın daha önce yaşadığı “Kamplar Savaşı”nı hatırlatıyor.
“Kamplar Savaşı”nda neler olduğunu kısaca hatırlayalım:
1985 yılı Mayıs ayında Emel örgütü milisleri “Arafat’ın nüfuzu”na son verme gerekçesiyle Beyrut’taki Filistin mülteci kamplarına saldırdı.
1982 Şaron’un Sabra ve Şatilla’da yaptığı katliamı devam ettirmek ister gibiydiler.
Hafız Esad’ın desteklediği Emel milisleriyle Filistinliler arasındaki çatışmalar üç yıl sürdü.
Yaser Arafat’a bağlı Filistinlilerin Güney’deki mülteci kamplarına çekilmesiyle sonuçlanan çatışmalarda yaklaşık 3 bin Filistinli hayatını kaybetti.
Kamplardaki evlerin yüzde 90’ı yerle bir edildi.
Kuşatma nedeniyle Filistinliler kedi-köpek yemek zorunda kaldılar; mecbur kalmaları durumunda insan eti yiyebileceklerine dair fetvalar verildi.
İtalyan La Repubblica gazetesi muhabiri, yürüyemeyecek durumda olan yaşlı bir Filistinli kadının ellerini havaya kaldırarak merhamet dilemesinin işe yaramadığını ve Emel milislerince kurşunlanarak öldürüldüğünü yazdı.
BBC, 1500 Filistinlinin Emel örgütüne ait sorgulama merkezinde ortadan kaybolduğunu duyurdu.
Batı Beyrut’taki hastanelere nakledilen yaralı Filistinlilerden bazıları boğazlanarak öldürüldü.
Dün Emel milislerinin gerçekleştirdiği bu katliamı bugün Lübnan ordusu mu yapacak?..
Ülkelerine saldırırken “İsrail askerlerine çay ikram eden” Lübnan ordusu, karizmayı çizdirmenin intikamını alacak ve “bir kaç yüz kişinin” kökünü kazıyacak!?.
Fakat bu o kadar da kolay değil...
Şimdi size bölgeyi ve konuya yakın iki yazarın izlenimlerini aktaracağım.
Ürdün El-Ğad gazetesi yazarlarından Muhammed Ebu Rumman, Al-Asr sitesi için yazdığı “Yükselişin mi, sonun mu başlangıcı?” başlıklı makalede şöyle diyor:
“Filistin mülteci grupları ve mülteci kamplarını gözlemleyen, yeni “cihadçı selefiler” dalgasının ve Isam El-Bergavi (Ebu Muhammed El-Makdisi) ve Ömer Mahmud (Ebu Katade El-Filistini) gibi bu akımın Filistin asıllı Ürdün vatandaşı teorisyenlerinin düşüncelerinin etkisini görmekte zorlanmayacaktır. Bunu, Gazze’deki Mümtaz Dağmış ve örgütü “Ceyşu’l-İslam”da, Aynu’l-Halva’daki Cündüş-Şam örneğinde olduğu gibi Fethu’l-İslam’ın Filistin kamplarındaki müttefiklerinde de açıkça görebiliriz. Bu da bizim yeniden, bu kampların yöneliminin nasıl olacağı ve Filistin çizgisinin gelecekte bu görüşlerle ne ölçüde birliktelik kurabileceği sorusunu sormamızı gerektiriyor.”
Muhammed Ebu Rumman, bu değerlendirmeden sonra makalesini, Nehru’l-Barid’deki çatışmanın sonucuna yönelik şu iki tahminle noktalıyor:
“Halihazırdaki çatışmanın sonucuyla ilgili iki görüş var. Birincisi görüşe göre; Fethu’l-İslam olgusu sınırlı ve coğrafi olarak belirli bir alanda kuşatılmış durumda. Lübnan’da siyasi desteğe sahip değil. Lübnan’daki Sünni güçler (Lübnan müftüsü ve 14 Mart grubu) ve Filistinliler (El-Fetih, Hamas ve İslami Cihad) de arka çıkmıyor. Bu nedenle, mevcut çatışma Fethu’l-İslam’ın tamamen ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanabilir.
İkinci görüşe göre, Fethu’l-İslam olgusunun siyasi ve toplumsal boyutları var. Gerek Filistin mülteci kamplarında olsun, gerekse Lübnan Sünni toplumundaki bazı gruplar arasında olsun, toplumsal desteğe sahip. Bu nedenle ortadan kaldırılması çok zor. Çatışma, Filistin mülteci kampları aracılığıyla Fethu’l-İslam’ın Lübnan’da daha güçlü bir şekilde yer almasıyla sonuçlanacaktır.”
Filistin asıllı yazar Yasir Ez-Zeatira ise, Fethu’l-İslam üyeleriyle ilgili içerden, Lübnan’daki Filistin kamplarından edindiği izlenimini şöyle yansıtıyor:
“Son günlerde Lübnan’daydım. Filistinlilerden grup (Fethu’l-İslam) üyelerinin nasıl kampın bir parçası haline geldiklerini işittim. Kendilerini seven kamp sakinleriyle evleniyorlardı. Kamp sakinleri onların yaşantılarını sahabenin yaşantısına benzetiyordu. Bunu bir çok kez duydum.”
Washington’un destek sözü verdiği Lübnan ordusu Nehru’l-Barid’i Fethu’l-İslam’a mezar mı edecek, yoksa Hizbullah’ın itirazına rağmen Suriye’nin el altından desteklediği Fethu’l-İslam ile Trablus'taki kampta başlayan çatışma diğer mülteci kamplarına da mı yayılacak?..
Bekleyip göreceğiz...