Mısır El-Ahram gazetesi 6 Mayıs’ta yayınlanan sayısında Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in bir hafta sonra Suudi Arabistan ile Mısır arasına inşa edilmesi planlanan köprünün temelini atacağını duyurdu.

Haber, diğer Arap gazetelerinde de yayınlandı.

Olayın ayrıntıları için Vakit gazetesinin “Bu köprü, İsrail’in uykusunu kaçıracak” başlığıyla yayınladığı habere bir göz atalım:

“Dünyanın en uzun köprüsü olarak planlanan proje, üç yılda bitirilecek ve üç milyar dolara mal olacak.”
 
“Suudi Arabistan'ın Tebuk kenti yakınlarındaki Ras Hamid ile Mısır'ın turistik kenti Şarm el Şeyh arasında kurulacak 50 km uzunluğundaki köprüyle iki ülke arasındaki ulaşım mesafesi 30 dakikaya inecek.”

“Akabe Körfezi üzerinde inşa edilecek köprünün sadece hac ve turistik amaçlar için kullanılmayacağını vurgulayan Mısırlı yetkililer, köprü ile Suudi Arabistan'da çalışan yaklaşık bir milyon Mısırlı ile her yıl Mısır'ı ziyaret eden yaklaşık 500 bin Suudi'ye de havayoluna alternatif bir yol açılmış olacağını belirtiyor. Yetkililere göre köprü aynı zamanda iki ülke arasındaki politik, sosyal ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine de katkıda bulunacak.”

Fakat İsrail’in projeye itirazı var...

“Projeye karşı çıkan İsrail, köprü ile İsrail'in Akabe Körfezi'ndeki tüm faaliyetlerinin kısıtlanacağını, ayrıca Mısır ve Suudi Arabistan arasındaki askerî faaliyetlerin de köprünün sağlayacağı avantajlarla kendileri için daha da tehlikeli bir hal alacağını öne sürüyor. İsrail'e göre Eilat Limanı'na da büyük gemilerin giriş çıkışı iyice zorlaşacak.

Bu projenin gerçekleşmesiyle İsrail'in hayata geçirmek istediği Eilat Limanı ile Akdeniz kıyısındaki Ashdod Limanı arasındaki demiryolu hattı da büyük bir darbe yiyecek.”

İki ülkeyi ilgilendiren böylesine önemli bir proje sadece Suudi Arabistan’ın isteğiyle gerçekleşemeyeceğine ve karşı tarafın işbirliği olmadan denize doğru tek yönlü bir köprü inşasına başlanılamayacağına göre...

Mısır da bu işin içinde...

Fakat, her ne hikmetse, Hüsnü Mübarek köprü ile ilgili basında çıkan haberlerin doğru olmadığını, böyle bir köprüye asla izin vermeyeceğini söyleyiverdi.

Mısır El-Mesa’ gazetesine verdiği demeçte, köprünün Şarm eş-Şeyh’e gelen binlerce turisti kaçıracağını öne sürdü.

Mısır ile Suudi Arabistan arasında çalışan arabalı vapurlar sık sık kazalara sebep oluyor.

Geçen yıl Kızıldeniz’de batan gemide binden fazla kişi hayatını kaybetmişti.

Daha önce de Mısırlı hacıları taşıyan gemilerden batanlar olmuştu.

Mısır’ı başkent Kahire’den çok tursitik Şarm eş-Şeyh’ten yöneten Mübarek için bunların hiç önemi yok...

Yeter ki turistler sıcaktan terlemiş işçileri ve sıradan insanları görüp kaçmasınlar!

Hem bu insanlar ve trafik nedeniyle oluşacak kalabalık başkentten uzakta kafasını dinleyen Mübarek’in keyfini kaçırabilir.

Fakat, Mübarek köprü için Şarm eş-Şeyh’e dokunmayacak alternatif bir güzargahtan da sözetmiyor.

Köprü fikrine temelden karşı çıkıyor.

Bu da kaygısının turistik olmaktan öte olduğunu akla getiriyor.

Mısır’ın resmi basın-yayın organlarında dahi yayınlanan haberi ve temel atma aşamasına gelmiş projeyi “tamamen hayal ürünü” olarak nitelemesi bu düşünceyi destekliyor.

Tel Aviv’den kendisine “gece yarısı telefonu” mu geldi acaba?..





Taliban’ın askeri lideri Molla Dadullah, Afganistan’ın Helmand eyaletinde işgal güçleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybetti.

Afgan hükümet yetkililerinin Dadullah’ın öldürüldüğü yönündeki açıklamaları ilk anda Taliban tarafından yalanlandı.

Fakat cesedin basın mensupları önünde teşhiri sonrası hareketin askeri liderinin hayatını kaybettiği kesinleşti.

Dadullah’ın istişhadı son dönemde saldırılarını yoğunlaştıran Taliban’ı nasıl etkileyecek?

Şimdi en çok sorulan ve cevabı aranan soru bu...

Taliban’ı yakından tanıyanlara göre Dadullah’ın ölümü harekette belli bir üzüntüye ve kayba yol açsa da, bazılarının beklediği gibi büyük bir yıkıma ve değişikliğe yol açmayacak.

Çünkü Taliban, birinci derecede kişilere bağlı olmayan, ideoloji ve inanç / akide temelleri üzerine kurulu bir hareket...

Taliban direnişçileri, sevdikleri bir komutanın şehadet şerbetini içtiğini söyleyip yollarına devam edeceklerdir.

Geçen yılın Aralık ayında, ABD savaş uçakları Pakistan sınırı yakınlarında Taliban’ın bir başka komutanı Molla Muhammed Aktar Osmani’yi öldürmüştü.

Osmani’nin ardından da aynı beklentiler dile getirilmişti.

Fakat hepsi boş çıktı.

İşgal var oldukça, Dadullah’lı veya Dadullah’sız, direniş de olacaktır.