Dünyada yolcu gibi olmak, yolu, yolculuğu, varılacak mekanı ve bütün bunların üstünde en kuşatıcı değeri hissetmekle, yakın durmakta alakalıdır. Hac ve umre dünyadan çıkış provası olarak ahireti daha bir yakından hissetme çalışması açısından farklı imkanlar bahşeden, ayrıcalıklı seferlerdir.
Müslümanların sahip olduğu bu ayrıcalıklı imkan sayısız hissedişi uhdesinde barındırarak iki dünya arasında yeni bir alan oluşturur. Beden, mal, zaman bileşkesi içinde gerçekleşen yolculuk merkezli ibadet, ölüm ile hayatın, dünya ile ahiretin bir bedende hesaplaşmasını içerir.
Dünyadan çıkış provası olarak; işten, evden, ülkeden uzaklaşma ile mekan kopukluğu dünyanın arkaya atılmasını sembolize eder. Günlük akış içinden ve kanıksama etkisi sunan mekanlardan ayrılmak yeni haller edinmeye hazırlık safhası oluşturur. Harem sınırları dışında giyilen ihram ile mülkten sıyrılma, kefeni can bedendeyken sınama provasına çıkılmış olur.
Helallerin bir kısmının, geçici olarak yasaklanması, azami disiplin ve dikkati yürürlüğe koyar ve bu sayede, davranış yönetiminde yeni hallere imkan veren kapılar açılmış olur.
Yeşil bir otu koparamayan, kötülüğe elsiz ve dilsiz olabilmenin , sabrın alanının alabildiğine genişlemesi bir bakıma cansızlığı deneyen canlının durumunu ifade eder. Dünyaya azami olarak yabancılaşma çabası, aynı oranda ahiret eksenli hissedişlerin peşine düşmeyi imkanlı hale getirir. Bu bahiste her mümin muteber bir durumdadır ve aşk ile yola düşmüştür.
Her gönül bir rüzgara binmiş de gelmiş
Can ateşe düşmüş duman olmuş da gelmiş
Dünyanın dört bir yanından, derelerin nehirlere, nehirlerin denizlere coşkulu akışını andıran, arzın merkezine yolculuk başlar.
Kâbe evinde zaman toplamış nehirleri
Kıta kıta yeryüzü tevbe olmuş da gelmiş
Allah'ın evi Kâbe, dört keskin köşesiyle tevhidi sembolize eder. Orda şüpheye, yoruma yer yok. Allah tektir.
Keskin köşeli olur, berrak görünür siyah
İns gözünde muhabbet ırmak olup da gelmiş
Kalbi kalbine katmış damlalar derya olmuş
Altı yön zikre durup tevhid olmuş da gelmiş
Hakikat sembolü Kâbe etrafında akış başlar. Kefen giymiş müminlerin dönüşü, varlığın aslına dönüşünü, dünyanın fani olduğunu ve heşeyin , vakti geldiğinde, O'na döneceğini anlatır gibidir. Zaman içice geçer. Geçmiş, gelecek ve an, üç boyut akışa katılır.
Söz yıldız açmış arşta gözler erişememiş
Hira'ya düşmüş cemre furkan olup da gelmiş
Yokluğu bulduğunda küle döndürür ateş
İbrahim'e değen de gülü alıp da gelmiş
Bütün farkların eridiği, mümin potasında eşitliğin ortaya çıktığı Kâbe ortamında dünya, hayli uzakta kalmıştır. Ahiret el atıldığında tutulacak sanılan mesafeye gelmiş gibidir.
Kabe canan evidir can dahi O'na kurban
Kainat sınırsız dil sırrı alıp da gelmiş
Tavaf yağmur bulutu akar semaya doğru
İnsan biçare varlık aczi alıp da gelmiş
Ununu göğe savuran değirmeni andırır tavaf. Bin bir tevbeye bir o kadar özlem eklenir. Dua... dua... dua... Dua ses bulutu olur, sonsuzluğun yoluna koyulur.
Kabe yönlerin kesiştiği, zamanın odak noktası seçtiği, dünya ile ahiretin sahici sezişlerle belirginleştiği yerdir. Tavaf göğe ağan şelaledir. İnsanın her şeyi yeniden; temiz akıl, selim kalple düşünmeye başlaması, pişmanlıkların ortaya akması, hayatın kalanına yansıyacak güzellikler olarak tebarüz eder. Hacerül Esved bir cennet işareti olarak, kalplerin ürpermesine, aklın hizaya gelmesine etki eder. Hz. Ibrahim makamı, tarihsel akışta tevhid bağının ifadesi olurken, tek başına ümmet olmanın derinliğine çağrı ilhamı sunar.
Dua sesi şelale, yolu göklere doğru
Kanat açmış arz, çöl dağı alıp da gelmiş
Çare yok; dönüş 0'nadır. Peygamberler öyküsü; hakikatin bütün çıplaklığıyla çöl dekorunda ortaya konması tesadüfi değil. İmkansızlık, çaresizlik mekanı sanılan çölün altına hazineler koyan Allah (cc) dünyanın dikkatini, varlığın çarpıcı seyrini, peygamberlerin el ele verdikleri mücadeleleriyle insanın idrakine sunuyor. Hz. İbrahim, Hz İsmail ve Hacer'in imtihanı, aklı sarsan, tevekkülü merkeze koyan, üç teslimiyetin üç farklı boyutuna dikkat çeker. İnsanlık bu üç teslimiyet öyküsü ile bir şehrin doğumuna şahadet eder.
Dünya ile ahiretin, anlamlı bir ilişki ile, dengede tutuluşu...
Mekke'nin ortaya çıkışıyla görünürlük kazandı Kabe ve insanın kurtuluşunun simgesi olarak, bu üç dengenin odaklaşması sonucunda simgeleşti. İsmail'in canı verme, Hz. İbrahim'in evladı kurban etme, Hacer'in kimsesiz bir çölde her türlü yokluğa razı gelmesi...
İnsanın görebileceği zorlukları en üst noktada yaşayıp, teslimiyet imtihanını kazanmanın ifadesi olarak Kâbe, her gelene, talebi oranında etki eder..Ölümün sahiciliğini, dönüşün kaçınılmazlığını; zamanı, mekanı özetleyen tarihiyle mümine anlatır ve daha kavi olarak dönsün diye beldesine yeni bir doğuşla yolcular.
Hayat ve ölüm, dünya ve ahiret için balans ayarı yapılmıştır.