Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "19 bin dosya zaman aşımına uğrama riski taşıyor. Bazı dairelerde 5 yılda görüşülemeyecek dosya birikti" demiş. Bakan'a göre, Yargıtay'a dosya gelişi tamamen dursa bile, bazı dairelerde 5 yıl sürede görüşülemeyecek kadar dosya mevcutmuş.
Yargıtay'daki durum bir sürpriz değil; uzun zamandır bilinen bir gerçek bu. Türkiye'de adalet sistemi tamamen işlemez hale gelmiştir. Çoğu zaman, siyasetle ilişkili konular çerçevesinde ele aldığımız yüksek yargının yapısı ve işleyişine dair meselelerin günlük hayatımız bakımından da ne kadar önemli ve etkili olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Diğer sorunlar bir yana, Türkiye'de yargı yanlış adalet bile dağıtamıyor; davaları sonuçlandıramıyor. Bunun sadece yargının fizik şartlarına indirgenemeyecek birçok sebebi var.
Yargıtay'ın birçok siyasi konuda taraf olduğunu, tamamen siyasi içerikte açıklamalar yaptığını, özellikle Başkan ve Başsavcı vasıtasıyla görüş bildiren bir siyasi parti gibi hareket ettiğini biliyoruz. Yargıtay Başkanı veya Başsavcısının açıklamalarını "kişisel" açıklamalar olmadığını biliyoruz; üyeler Başkan ve Başsavcıyı bazen açıklama yapmaya adeta zorlamaktadır. Kurumsal görüşlerdir bunlar.
Yüksek yargı organı mensuplarının bu türden siyasi içerikte açıklamalar yapması asıl görevleriyle alakalı algılarını göstermesi bakımından da önem taşımaktadır. Yüksek yargı üyeleri, Türkiye siyasetinde etkili bir güç olmayı asıl işleri olarak görmektedirler. En azından yaklaşık yirmi senedir durum bu şekildedir. Böyle olunca, hâkimler, günlük siyasetle uğraşmakta, mesailerinin tamamını buna hasretmektedir. Çok önemli bir soru: Yargıtay üyeleri baktıkları davalarda dava dosyalarını okumakta mıdır? Bu sorunun cevabı çok önemlidir; zira hâkim dava dosyasını okumadan karar verilmişse o karar yok hükmündedir. Bunu kimse açıkça itiraf etmez; ama sistemin işleyişini bilenler farkındadır. Şimdiye kadar da yüksek mahkemelere, çoğu zaman, vaktini dava dosyalarını okumakla geçirenler değil, dava dosyası okumayan, ahır ömründe de dava dosyası okumak istemeyen, sosyal, siyasi ve diğer ilişkilerini iyi kuran ve kullananlar seçilmiştir. İyi hukukçuları tenzih ederim, ama seçilen üyelerin özgeçmişleri üzerinde yapılacak en küçük bir çalışma bunu açıkça ispat edecektir. Hâkim ve savcılar dünyası küçük bir dünyadır; herkes birbirini bilir ve tanır.
Adalet Bakanlığı'nın yargı reformu üzerine yürüttüğü çalışmalarda, Yargıtay'dan gelen değerlendirme raporlarına bakalım. Yargı reformunun içinde Yargıtay'da bir nevi raportör olarak görev yapan tetkik hâkimi sayısının azaltılmasına yönelik niyetler de bulunmaktaydı. Yargıtay, tetkik hâkimi sayısının azaltılmasına şiddetle karşı çıkarken, üye hâkimlerin dava dosyalarını okuyamadıkları, bu işi tetkik hâkimlerinin yaptığını, sayı azaltılırsa işin içinden çıkılamayacağını ifade etmektedir. Yani, Yargıtay raporunda, üyelerin dava dosyası okumadıkları itiraf edilmektedir. Hatta fiili durum olarak devam eden tetkik hâkimlerinin "ilam" yazması işinin kanuni bir temele kavuşturulması talep edilmektedir.
Dava dosyalarının okunmaması sadece yüksek yargıda görev yapan hâkimlerin sorunu da değildir. Yerel mahkemelerde görev yapan hâkimler arasında da dosya okumayanların sayısı az değildir. Adalet dağıtma amacını unutan, artık tamamen, avukatlar, savcılar, hâkimler arasından bir oyun ve eğlenceden ibaret bir dünya haline gelen yargı mekanizması, diğer insanların anlamakta zorluk çekeceği bir mahiyet almıştır.
Kilitlenen Türkiye yargısının temeldeki sorunlarından birisi, hâkimlik yapmaması gerekenleri hâkimlik yapıyor oluşudur. Hukuk bilgisi, hukuk mesleğiyle ilgili algılamaları, etik anlayışı gelişmemiş kişilerin, özellikle de hukuk fakültelerinden yeni mezun olmuş gençlerin, hiçbir esaslı imtihana tabi tutulmadan, sadece bilgi ölçmeye yönelik standart testlerle mesleğe alınmaları bugünkü tablonun en önemli sebebidir. Hâkimlik sadece hukuk bilgisine değil, iyi bir karakter, ahlak ve seciyeye de dayanmalıdır. Belli bir yaş ve tecrübe olgunluğu da bir kıstas olarak aranmalıdır. Yargıtay'ın üye sayısını arttırmak, bir zihniyet değişikliğini göz ardı ettiğimiz sürece, kilitlenen yargıyı işler hale getirmeyecektir.