Mısır modern firavunu devirdi. Önceki akşam yapmış olduğu konuşma direneceğine işaret ediyordu. Şimdi anlaşılıyor ki, ertesi gün için planlanan kaçışı gizlemek içinmiş. Mısır diğer bütün Arap ülkelerinden farklıdır; orada gerçekleşen bu halk hareketinin çok büyük yanklıları ve etkileri olacaktır.
Göründüğü kadarıyla, Mübarek'İn yerine hazırlanan Ömer Süleyman da tutmamıştır.
Gerçi idareyi üstlenen ordu yönetimi de Mübarek döneminin şekilendirdiği bir yönetim. Savunma Bakanı Mübarek'in adamı. Ancak Mısır'da yaşananlar eski rejimin sürdürülmesini imkansız hale getirmiştir. Mübarek bile kalsaydı eskisi gibi olamayacaktı.
Hem Mısır'daki halk hareketini kontrol etmek isteyen ABD'nin ve Mısır'da iktidarı elinde bulunduranların birinci temel meselesi İsrail'İn güvenliğidir. Hem halk hareketinin hem ortaya çıkacak yeni yönetimin İsrail için bir tehdit oluşturmasının önüne geçilmek istenmektedir. Müslüman dünyanın en büyük devletlerinden biri olan Mısır'ın, Muhammed Ammara'nın ifadesiyle, "İsrail'in Mısır'ı kendi güvenliği için stratejik bir ülke olarak görüyor" olması ne kadar hazindir.
Mısır'da, İhvan-ı Müslimin dahil, bütün muhalefet, isyan hareketinin başladığı ilk günlerden itibaren, ordunun müdahalesini talep etmişti. Son günlerde ise özellikle İhvan'ın, askeri müdaheleden endişe ettiğine dair açıklamalar vardı. Ortaya çıkan tablo ordunun yumuşak bir müdahale ile yönetimi devralması gibi gözüküyor. Şimdi siyasi birikimin, ferasetin çok daha önemli olduğu bir sürece girilmiştir. Mısır'ın uyanışı, Müslüman vucudunun felç olmuş tarafının yeniden hayatiyete kavuşması olacaktır.
BALYOZ DAVASI VE TUTUKLAMALAR
Aynı gün Türkiye bakımından da çok önemli bir sürece girilmiştir. Balyoz Davası sanıkları hakkında mahkeme tarafından tutuklama kararı verildi. Bu kararı doğrusu bekliyordum.
Türkiye'de olayları bir fotoğraf karesi gibi, anlık, tek kesit halinde görmek yaygın bir hatadır; bir filimi şeridi gibi, bütünlük içinde değerlendirmek gerekir. Hatırlayalım, Balyoz soruşturması bitip iddianame hazırlandığında, mahkemeden sanıklar hakkında "yakalama" kararı verilmesi talep edilmişti. Temmuz sonu itibarıyla mahkeme yakalama kararı vermişti. Bir kısmı muvazzaf olan subaylar bir türlü yakalanamamıştı.
Yakalama kararının anlamı şudur; bu şahıslar mahkeme karşısına çıkartıldığında tutuklanacaktır. Hatta Yüksek Askeri Şura'da terfilerde de bu yakalama kararı tartışma konusu olmuş, Blayoz sanığı generallerin terfisine karar verilmişti. Bu kısmı ayrı bir konu. Ancak Balyoz davası sanıklarıyla ilgili verilmiş olan yakalama kararının akıbetini hatırlayalım.
Yakalama kararına bir sonraki numaralı mahkemede itiraz edilmişti. Mahkeme itirazı karara bağlamayıp uzun süre bekletmişti. Neden? Temmuz ayında bazı hâkimler izne çıkar. Adli tatilde nöbetçi olan hâkimler, tatillerini daha önce kullanmakta, adli tatilde ayrılan hakimlerin yerine onlar acil yargılama faaliyetlerinin devamını sağlamaktadırlar. Balyoz davasındaki yakalama kararına bakacak mahkemenin üyelerinden birisi de adli tatilde ayrılacak, yerine başka bir üye belirlemek gerekecekti. Bunu yapacak olan da mahkeme başkanıdır. Nitekim başkan yakalamaya itiraz kararını vermeyi ertelemiş, üyelerden birisinin tatile çıkmasını, yerine kendisinin belirleyeceği bir üyeyi tayin etmeyi beklemiştir. Bu operasyon üzerine yakalama kararları ikiye bir oy çokluğu ile kaldırılmıştır.
Balyoz davasının başından itibaren baktığımızda, ilk kez mahkeme oy birliği ile yakalama kararı vermiş, yakalama kararını kaldıran mahkeme ikiye bir oy çokluğu ile karar vermiş. Bugün bir mahkeme tekrar tutuklama kararı vermiş. Yani bugün tartışılan tutuklama kararı birden ortaya çıkmış bir karar değildir. Bu davanın sanıklarıyla ilgili yakalama / tutuklama kararı başka mahkemelerin de katıldığı bir karardır.
Şu nokta da önemliydi. Yakalama kararı kaldırıldığı için duruşmalar başladıktan sonra hemen yakalama / tutuklama kararı verilmesi mümkün değildi. İlk duruşmalar sanıkların kimlikleirnin tespiti ve iddianamenin okunması ile geçecekti. İşte bu süreç tamamlandıktan sonra savcı tutuklama ile ilgili talebini ileri sürebilmiştir. Ayrıca ortaya çıkan yeni belgelerin de savcının talebini desteklediği anlaşılmakttadır.
Son karar, ilk kez, bu kadar üst rütbeli muvazzaf subayın tutuklanması anlamına geliyor. Böyle bir sonucun ortaya çıkmaması için Temmuz sonundan itibaren, hem kişisel hem de kurumsal anlamda büyük bir gayret sarfedildiğini de unutmayalım.