28 NATO ülkesinin tek yumruk olmasına şaşırıyorsanız Kuzey Atlantik Paktı zirvesinin Lizbon'da kabul ettiği füze kalkanı sistemi anlaşması belgesinden en belirgin amacın İran olmadığını okurken de şaşırmanız gerekir.
Zira füze kalkanı sistemi tartışma konusu ve Washington, bu sistemi kendi önceliği olarak görüyor. NATO'da Ortadoğu bölgesinden tek üye olan Türkiye'nin temkinli yaklaşımıyla bu füze kalkanı sistemi kabul edildi. Türkiye'nin temkinli yaklaşımı ise İran isminin yer alması etrafındaydı. Pakt içindeki istişarelerden sonra Türklerin onay vermesi için Tahran'a işaret edilmemesi üzerinden anlaşmaya varıldı. Peki bu durum, İran'ın füze kalkanı sistemiyle hedef olmadığı anlamına gelir mi?
Doğal olarak hayır. Zira NATO, 28 Avrupa ülkesini, keza ABD ve Kanada'yı kapsıyor. Bu ülkelere Türkiye de ilave ediliyor ve Rusya ile ortaklık tesis ediliyor. Birçok Körfez-Arap ülkesiyle ve hatta İsrail'le kurulan komisyonlar var. O halde hedef kim? Kesinlikle İran listenin başında yer alıyor ve Tahran'ın isminin silinmesi ise anlaşmaya katılması için Türklerin üzerindeki sıkıntıyı giderme amaçlı yüzeysel bir uygulama sadece. İşte Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, açıkça bunu şöyle ifade etti: "NATO'nun kamuya açıklanan belgelerinde hiçbir isim yer almıyor ama biz kediye 'kedi' deriz, bugünün füze tehdidi İran'la temsil edilmektedir."
Türklerin çıkarlarını, sloganlara baskın kıldıkları açık. Bu Türk zeki hareketi ayrıca bölge ülkelerine ve özellikle de Suudi Arabistan ve Mısır'a, Türkiye ve Pakistan gibi ülkeleri yeniden dikkatlice değerlendirmek gerektiği noktasında bir mesajdır. Bölgede hiçbir gerçekçi etkisi olmayan ülkelerle vakit harcamak yerine bu konuya özel bir makale ayıracağız. Türklerin yaptıkları meşru bir haktır ve hatta aklın gözüdür. Çünkü siyaset çıkarlardır ve Türklerin görevi, başta İran Cumhurbaşkanı olmak üzere İranlı politikacıların yaptıklarının aksine, ülkelerinin ve halklarının çıkarlarını korumak. İran Cumhurbaşkanı, kendi yanlışları ve siyasi sloganlarıyla dünyayı kendisine karşı birleştirirken halkını arkasına almakta başarısız oldu. 17 gün önce Ahmedinejad ülkesine S-300 füzelerini teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmemesinden dolayı Rusya'yı eleştirmiş ve o gün, 'Bizi düşmanlarımıza sattılar.' demişti.
O gün ben Londra'da bir ağırlığa sahip İranlı bir isimle randevudaydım. Kendisine Ahmedinejad'ın söyledikleriyle ilgili görüşünü sordum. Bana şaşkın şekilde bakarak 'Makul mû? Tam bir delilik. Siyasetin çıkarlar olduğunu bilmiyor mu?' demişti. Bugün Türklerin füze kalkanı sistemi anlaşması belgesine onay vermesi sonrası acaba Tahran yine Türklerin kendilerini ABD'ye sattıklarını mı söyleyecek?
İranlılar istediklerini söyleyebilirler; ancak gelişmeler ve hatta mantık hiç kimsenin İran'la savaşmayacağını ve hiç kimsenin Tahran'ın ağır faturasını ödeme bağışında bulunamayacağını ifade ediyorlar. Hatta Tahran'ın bölgedeki müttefikleri dahi gerek İran'a karşı askerî mücadele gerekse de Tahran içinde siyasi deprem yaşanması durumunda ilk yol ayrımında İranlıları satacaktır.
Lizbon zirvesindeki Türk tutumunun en önemli dersi budur. Yoksa ders İran'ın isminin füze kalkanı sistemiyle ilgili anlaşma belgesine konulması veya çıkarılması değildir. Çünkü Avrupalılar, Amerikalılar, Türkler ve onlarla birlikte Rusya kendi çıkarlarında buluştular. En büyük kaybeden ise doğal olarak İran'dır. Londra'da Arapça yayımlanan El Şarkulevsat gazetesi, 22 Kasım 2010
Kaynak: Zaman