Esad rejiminin, karasuları üzerinde bir Türk askeri uçağını düşürmesine bir şekilde karşılık verme hususunda Ankara'nın gönülsüzlüğüne dair bir nebze kafa karışıklığı var. Bu meseleyi tahlil etmenin çok sayıda yolu var. Türkiye'yi zayıflıkla suçlayanlar olduğu gibi Ankara'nın harekete geçmekten daha çok konuştuğunu söyleyenler de var, özellikle de sık sık Erdoğan'ın sabrının bir sınırının olduğu iddia edilirken.
Bugün Türklerin -oradaki medyanın bildirdiğine göre- Türk uçağını düşürme emrinin bizzat Esad rejimi tarafından verildiği açıklamasından sonra, Türk makamları tarafından ele geçirilen kayıtlar temelinde asırlık soru şudur: Niçin pratik bir Türk tepkisi yoktur? Türkiye'nin askeri gücü Şam'daki zorbanın gücünden çok daha fazladır; aslında böyle bir mukayese yapmak bile abestir. Bunun yanı sıra, Ankara'nın elinde karşılık verebileceği çok sayıda kart var. Türkiye'nin, iki ülke arasında 822 kilometre uzunluğundaki sınır boyunca Esad rejimini yıpratma potansiyeli var, keza elektriği keserek tüm Suriye'yi karanlığa sokma ya da en azından bunu daha düzensiz hale getirme seçeneği var ki bu Esad rejimini afallatır. Türkiye, daha önce imzalanan anlaşmalara istinaden Esad kuvvetlerinin sınır boyunca hareket etmesini önleyebilir ya da Türk uçağının düşürülmesine karşılık Esad'ın yüzlerce tankını yakabilecek kalitede silahlar temin ederek Suriyeli isyancılara daha güçlü bir şekilde yardım edebilir. Tüm bu seçenekler ve daha fazlası Ankara'nın elinde hazırdır. İşte bu yüzden, Şam'daki zorbaya yönelik Türk tepkisindeki eksikliğin kafaları karıştırması garantidir.
Bu garantidir diyorum, özellikle de Türkiye'nin 1998'de, Abdullah Öcalan'ı teslim etmezse Türk ordusunun Suriye'ye saldıracağına dair Hafız Esad'a yönelik tehdidini hatırlarsak. O zaman Hafız Esad tehdide boyun eğmişti. Şimdi biz Öcalan'ın bir Türk hapishanesinde olduğunu görüyoruz. O halde Türkiye bugün Suriye hava sahasını ihlal etmiş olsa bile bir Türk uçağının düşürülmesi de dahil Beşşar Esad'ın saldırılarına nasıl hoşgörü gösterebilir? Türklerin duyurduklarına göre sadece bu sene Türk hava sahası Yunanistan, İsrail ya da diğer ülkeler tarafından 114 kere ihlal edildi. Türkiye bu uçakların hiçbirini düşürmedi. Bilhassa ülkeler arasında hava sahası ihlalleri konusunda hüküm veren uluslararası kanunlar ve düzenlemeler olduğu için karşılık verme konusunda ilk etapta hiçbir sorun da yoktu, o halde niçin Türkiye şimdi karşılık vermedi?
Elbette Türkiye'nin tepkisi, özellikle Türkiye'nin çok sayıda muhalif Suriye subayı, askeri ve bunların ailelerini aldığı haberleriyle, CNN'e göre bunlar toplam 222 civarında, resmi bir duyuru olmaksızın gerçekte başladı bile. Bu muhaliflerin Türkiye'ye gelmeleri, Ankara'nın açıkça savaş ilan etmeden ya da Esad'a karşı topyekun savaş başlatmadan da yapabileceği çok şey olduğunu akıllara getirerek hemen duyuruldu.
Şüphe yok ki, Esad rejiminin davranışı Erdoğan'ın malum zorbaya karşı daha kolay adım atmasına yardım edecek. Mesela Türk hükümeti, ele geçirdiği kayıtların Türk savaş uçağının düşürülmesinde Esad rejiminin dahli olduğunu belirten muhtevası konusunda Türkiye'deki muhalefeti bilgilendirmeye başladı. Ve Ankara Esad'a açık bir şekilde şunu söylemeye başladı: "Türk ordusunu tahrik etme." Türkler Şam'daki zorbanın beklenen çöküşünü hızlandırmak için savaş ilanı olmaksızın gerçekten harekete geçiyorlar mı, ya da harekete geçecekler mi? Göreceğiz.
Kaynak: Şark-ül Evsat
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas