Aylardan Ağustos...
Mevsimlerden yaz...
Sıcaklık bir motorsikletlinin kaza yaptığında, yere düşmesiyle vücudunda 2. derece yanık oluşturacak cinsten!..
Seçimlerden yeni çıkmışız...
Oldukça sık yıkamama rağmen, parmağımdaki seçim boyası henüz tamamen kaybolmamış!..
Seçim sonucu değerlendirmeleri, gırla gidiyor!..
İstifa davetleri, mağlup politik liderlerle sınırlı değil!.. Hoş zaten onlarda mağlup değil!..
Tahmini tutmayan yazarlar ki, genelde insanlar tahminlerini, gönüllerinden geçirdikleri şekilde yaparlar... '.... dediniz bize, nasıl geçirdik size!...' tarzında, bombardıman tacizlere muhataplar...
Aynaya bakması gerekenler, çok uzun zamandır sakladıkları aynaların yerini unuttuklarından dolayı, tutunabilecekleri tek argümana 'aptal halkım'a sarılmış vaziyetteler!..
Meclis renkli...
%85 temsil gücü, AKP, CHP, MHP, DTP, DSP, ANAP, ÖDP, BBP'siyle.... 8 partili...
Henüz ceylan derisi koltukların, mebuslarla buluşmasına ramak kalmışken sivil anayasa tartışmaları, cumhurbaşkanlığı tartışmaları ve en sonunda da genel kurmay başkanının 'o günkü sözlerim geçerlidir!..' suflesiyle, susuz ama hararetli bir yaza doğru ilerliyoruz...
Tüm gözler ve radarlar olanca dikkatiyle, milliyetçi refleks ve konsantrasyonla beraber DTP'lilerin ülkeyi ne şekilde bölebileceklerine kilitlenmiş vaziyette!.. Herkes Lacivert takım elbise giyerken... Onların beyaz ceket, siyah pantolonlu 'ocakbaşı garsonları' tarzı kıyafetleri acaba anlayamadığımız bir bölücülük girişimi olabilir mi?..
Hepsi kafadan yaftalanmış vaziyetteler!..
Kürt olmalarıyla 1-0 mağlup başladıkları ve kaç gol yiyebileceklerini hiç kimsenin kestiremediği bir maçın oyuncusu gibiler!..
Herkesde bir merak, bir merak!..
Ben şahsen merak etmiyorum... Televizyonlarda seyrettiğim görüntüler, hafızamda Adapazarı depreminin oluşturduğu yer kadar sağlam... Ben garip bir seyirci olarak bu kadar ciddi bir etkilenme içerisindeysem... Umud ediyorum ki, onlarda on yıl öncesinin özneleri olarak, hatalarından ders alsınlar ve benzeri görüntüler yaşanmasın...
Cumhurbaşkanlığı seçimleri sebebiyle çok kısa bir süre sonra, lokal bir hareketlilik daha yaşayacağız... Şöyle hep beraber bir dalgalanıp, sonra durulacağız...
İşte o durgunluk korkutuyor beni!..
Son iki yıldan, günümüze kadar gelen süreçte yaşadıklarımızı hatırlayınca...Birilerinin aklına, karpuz kabuğu getirmek gibi olmasın ama!..
Canım şöyle güzel bir darbe istiyor!..
Hesabını yaptım... Çağımız internet çağı, bir sürü televizyon var hangisine asker yolluyacağız, dünyaya nasıl anlatırız... şuydu buydu... Hiç bir şey engel olmamalı!..
Özensiz ve derinliği olmayan bir mantıkla, hiç kimsenin üzerine almak istemediği bir e-muhtıra şeklinde değil...
Tankıyla, topuyla, müfrezesiyle, mavi berelisiyle, televizyonlardan yayınlanan bildirisiyle, darbe türküleriyle...
Tam bir nostalji yaşatmalı!..
Ortada yeni seçilmiş bir meclis, halkın büyük bir katılımı, hatta bir kavle göre iktidarın oy oranını arttırması olarak askerlerin demokratik tavırlarını (!) dillendirmeleri gösteriliyorken, nereden çıktı bu darbe hezeyanı,darbe çığırtkanlığı, darbe aşkı demeyin!..
Sözde değil, şöyle ağzımıza layık özde bir darbe hayal ediyorum!..
Askeri bu kadar zor durumda bırakmamalı...
Hayatları boyunca askerlik yapıp, darbe yapmadan emekli olmuş 'emekli askerlerin' özlemlerinin bir nebze olsun giderilmesi, askerlik hayatları boyunca haklarında 'genç subaylar rahatsız' haberleri çıkmış ama bu rahatsızlıklarına bir türlü derman bulunamamış genç subaylarımız için, güneydoğuda olayın vehametini kavrayamayan hukuk adamlarının evlerinin sağını solunu bombalatan rütbeli askerlerin zor durumda kalmaması(!), sivil giyinimli iyi çocukların iş üzerinde yakalanmalarından sonra 39 yılı bulan ağır cezalara çarptırılmalarından sonra, 'baktılar yapacak bir şey yok' askeri ancak asker yargılayabilir tezinden hareketle, sivil mahkemelerin sıfırla çarpılıp, olayın askeri mahkemelere intikalini sağlama eforunun zorluğunu göz önünde bulundurduğumdan, dava dosyalarını taşıyan aracın kaza yapıp... Kaza da en önemli belgelerin ortadan kaybolmalarının gerçekten yorucu olması ve gene malum kesimi yıpratabilme olasılığını göz önünde bulundurduğumuzdan...
Ülkenin neredeyse her ilinde örgütlenen vatansever, kuvvacı, atabeyinden saunasına kadar birbiriyle 'lojistik alışverişi' telefon kayıtlarıyla tescilli, çöplükten topladıkları(!) bombalarıyla, genelkurmayın en gizli belgelerinin ellerinde olmasıyla, gazetecisinden, sivil toplum örgütü organizasyonlarına kadar birbirleriyle ilişkili... Bu yüzden de 'çete' olduğunu düşündüğümüz yapılanmalara, 'çete' denildiği için görevinden alınan savcıları düşündüğümüzde...Yani bunların münferit olaylar olduğunu çete yada organize işler olmadığını iddia (!) eden, bir hukuk sisteminde yaşamak zorunda olan bir fert olarak...
Başbakanın bir elinde bavulu... diğer elinde takkesi...
Baykalın bir elinde bavulu... diğer elinde koltuğu...
Bahçelinin bir elinde bavulu... diğer elinde ipi...
Zincirbozan'a doğru yürümelerini hayal ediyor, yok sivil anayasaymış... yok 301 miş... yok HSYK meselesiymiş...böyle lüzumsuz(!) teferruatlarla uğraşmadan, müdahil olmadan, tabanın (!) sesine kulak vereceğinizi ümit ediyorum!..
Yani uzun lafın kısası... Her Türk Asker Doğar, sözünden hareketle... Ordu'muzun en güvenilir kurumların başında geldiğinin bilincinde, bir Türk vatandaşı olarak...O itibarlı kuruma 'ara ütücü' muamelesi yapılmasını doğru bulmuyor...Postmodern, e-muhtıra tarzı, yeni icatları, neredeee o eski darbeler refleksiyle karşılıyor ve yadırgıyorum...
Hani tıpkı fıkradaki gibi son seçimlerle beraber, halkımız artık korkmadığını göstermiştir...
Albay askerlerin sigara içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır.Yazıda :
-Sigara öldürür, diye yazıyormuş.
Ertesi gün oradan geçen albay yazının altındaki cevabı görmüş :
-Türk askeri ölümden korkmaz!
Kıssadan hisse...
Türk vatandaşı darbeden korkmaz!..