İnsan başıboş bırakılmamıştır. Başıboş kaldığında en tehlikeli canavardan daha şedit duruma evrilen varlık, kendi tarafından kıskıvrak teslim alınarak fünyesi çıkmış bombaya dönüyor. İnsana Rabbi konumunu bildiriyor.

İhtiyacı olan temel bilgi ile onu donatmak istiyor ve bütün sorularına karşı açık izahlar sunuyor. Hak yolunu tavsiye ediyor Mevla.

Hayatı ve ölümü içine alan üst bir söylem, insanın yapısından toplumların devinimine kadar, bütün incelikleri insanın idrakine teklif olarak sunarken, yol ve yöntemler açısından önerileri de ihmal etmiyor.

Hakikati seçen insan için keyfince davranma durumu, kendi iç tutarlılığı açısından sıkıntılıdır. İnancı, fikri ve duygusu, davranış olarak aynı tutarlılığın ürünü olmaklıktan kaynaklanan bütünlüğü içerir.

Müslüman hayatı, statüye bakmaksızın bu bütünlüğü yansıttığı oranda makbul hale gelir. İnanan insan için hedefler kadar, hedeflere varma yolları da meşru olmak zorundadır. Bir başka söylemin böyle bir mecburiyeti yoktur.

İslam’ın tutarlılığı, yöntem ile hedef arasındaki uyumun zorunluluğu, aynı zamanda şahsiyet bütünlüğünü koruma açısından büyük önen arz eder.

Diğer bir deyişle, hedef, yöntem ve niyet aynı duyarlılığın meşruiyeti ile hareket eder. İnsan için mahsurlu olanın toplum için de faydalı olmayacağı ilkesinden hareketle, iman bahsine ulaşan koruyucu ve bütüncül yapıyı öngörür.

İnsanlar her zaman aynı hedefleri paylaşmasa dahi, muhalefet etmek için meşru sebeplere sahip olmaları gerekir. Bu durum da müminin kendini denetlemesi, niyetini kontrol etmesini daha önemli hale getirir.

Aynı yol ve yöntemi kullanmayan, her biri farklı boyutta ihya hareketi içinde olan insanların, açık ilkeyle çelişmedikçe, birbirlerine yardımcı olmaları esastır. İslam’ın kendi içinde çoğulcu bir yapıya cevaz verdiği ve bunun toplumsal imkan olarak, diğer kültür yapılarını ihata etmede etkili olduğu bilinen bir durum.

İslam’ın uygulaması ne zaman kendi içinde çeşitliliğe imkan tanıdıysa, o oranda özgüvenin ifadesi haline geldi ve farklı toplum kalıplarını etkiledi. Ne zaman da kendi içindeki muhalefeti yok etmeye yöneldi, o zaman da varlığını tehlikeye atmıştır.

Müslüman kardeşi aleyhine bir yol seçemez.

Birlikte olmanın maslahatı ne ise, ayrılmanın da o olmalıdır. Bir başka ifadeyle, insanlar O’nun rızasını korumak için bir araya gelir ve yine aynı rıza doğrultusunda ayrılabilirler. Yetersizlikler, kişisel sebepler ayrılık nedeni olabilecek değerde değildir, olmamalıdır.

Bir “Kitap”ın çocuğu olmak, bir annenin çocuğu olmaktan daha kapsamlı, daha ihtişamlı ve büyüleyici bir durumdur.

Kelamullaha sahip olmak, gökleri tutan sütuna sahip olmaktır.

Dünyalık keyifler, ucuz hesaplar adına, çatallaşan niyetler üzerinden ayrılıklar meşru görülemez. Birliktelik için, tarih üzerine düşen görevi sürekli hatırlatırken, modern dönem yapılanmaları uzun ömürlü olamamaktadır.

Uzun yol için yola çıkanlar, kısa bir süre sonra neden mitoz bölünme ile karşı karşıya kalıyorlar. Hayırlı bir eyleme matuf kurumlar, neden, zaman içinde aynı güzergahı koruyamıyorlar? Üzerinde yeterince durmadığımız, eğitimin konusu haline getirmediğimiz nedenlerden ötürü sosyal ve siyasal hayatımız kısa koşulara mahkum oluyor.

Diğer bir sebep de gevşeyen dokunun yük taşıyamaz oluşu. Dünyanın insana çeşitli yönlerden sokulma becerisi her an devrededir. Çeşitli statüler elde edince kendinde güç vehmeden insanın Şeytanla işbirliğine girmesi kaçınılmaz hale gelir. Gevşek doku toplumsal refleksleri zayıflatmakla kalmaz, farklı bir körlük oluşturur. İktidara/güce “ne pahasına olursa olsun”, sahip olma vehmi bu dönemde ortaya çıkar ve suni düşman üretme süreci de böylece devreye dahil olur.

Her zaman, güçlü yerinden vurulur insan.

Eserine güvendiğinde, veya bir başkasını küçümsediğinde ve ilkeleri tevile yöneldiğinde zaaflar oluşmaya başlar.

En küçük birliktelikten, üst yapılara kadar, içinde bulunduğumuz yapılanmalarda, işlerin şura ile yapılmaması ve sorumluluğun yanında yetkinin, aynı oranda verilmemesi, bariz yanlışlardan ikisi olarak dokumuzu hastalıklı hale getiriyor. İşlerin emanet ve ehliyet açısından dağıtılmaması yerine, yukarıya kör bağlılığın tercih edilmesi de ayrı bir zaafiyet.

Sınanma, her an, bütün yönleriyle devrede.

Ve ölüm/ hesap günü, gittikçe daha yakın.