Mısır'da 28 Kasımda gerçekleştirilen seçimler bir skandala dönüştü. Aslında açığa çıkmasını değil suhuletle halledilmesini istediğimiz bir dizi ayıbı açık etti. Zorbalık, birçok seçim kurulunda ortak özellik haline geldi. İktidardaki Vatan Partisi (Hizbul vatan) adaylarının karşısındaki rakipleri engellemek ve kovuşturmak Polislerin büyük bir bölümünün görevlerinden biri haline geldi.

Seçim sandıklarının kapatılması yaygınlaştı, hatta kamunun gözü önünde rahatça yapılır hale geldi. Devletin güvenlik güçlerinin, iktidar partisi adaylarının lehine olacak biçimde bazı seçim bölgelerini kapatmaları ve seçmenleri oy vermekten alıkoymaları durumu bir çok yerde yaşandı. Öyle ki artık bu ameliyeden kastın bazı insanların kazanmasını onların dışındakilerin başarısız kılınmasını hedefleyen bir durum odluyu apaçık görüldü. Yaşananlar bütün kriterlere göre iğrençtir. Bundan daha iğrenç olan ise bu uygulamalarındaki cüretkarlık. Şunu kastediyorum: Hile, çatışma ve çekişme üçüncü dünya ülkelerinin seçimlerinde olan bir şeydir. Ancak bütün bunların şahit olduğumuz gibi pervasız bir biçimde gerçekleşmesinin şundan başka bir açıklaması olamaz: Bu fiili gerçekleştirenler hiçbir şeyi umursamıyorlar ve kişilerin insanlık değerleriyle saygınlıklarına en ufak bir değer atfetmiyorlar. Aksine onlar topluma karşı üsten bakıcı bir ilişki biçimi kuruyorlar.

Skandal, "Eşşuruq" ve "El-Masri Elyevm" gazetelerinin sunduğu (11 Kasım 2010) şu iki örnekte apaçık ortaya çıkmaktadır:

Eş-Şuruq gazetesi, seçimlerde gözlemci olarak görevli olan Kahire istinaf mahkemesi başkanı hakim Velid Eş-Şafii'nin sözlerini yayınladı. Açıklamasında, kendisine bir okulda ki seçim komisyonunda hile yapıldığına dair yapılan ihbar üzerine yaşadıklarını aktardı. Seçim ve sayımı izleme komitesi üyesi olması itibariyle bildirilen okula yöneldi ancak kapısının kapalı olduğunu gördü. Okula girer girmez sivil giyimli bir şahıs kendisine engel oldu ve emredici bir üslupla kim olduğunu sordu. Kendisine hakim olduğunu bildirince yine aynı emredici üslupla hakim olduğunu ispat eden kimliğini göstermesini talep etti. Kimliğini gösterdiğinde bu şahıs elinden kimliği kaptı ve kibirli bir şekilde bir kenarda beklemesini istedi. Kendisine okulu terk edemeyeceğini bildirdi ve üç kişiye kendisini alıkoymalarını söyledi.

Hakim bu kişiye ismini sorduğunda kendisine o bölgedeki istihbarat başkanı bir subay olduğunu bildirdi ve sırtını döndü ve seçmenlerin okula girmelerini ve seçim sandıklarına ulaşmalarını engellemeye devam etti.

Hakim El Velid seçim komisyonu başkanını telefonla aradı ve başına gelenleri anlattı. Başkan kendisine hemen okula geleceğini söyledi. Halkın kendisini bu alçaltıcı pozisyonda görmemesi için kapıdan uzaklaştı ve sandık kurullarının durumunu görmek için içeriye yöneldiğinde oraların kapılarının da kapalı olduğunu gördü. Başka bir bölümde oy kullanmaları engellenen bayanlar dikkatini çekti. Sandık sekreterinden onlara izin verilmesini istediğinde bu isteği reddedildi.

Başka bir bölüme gittiğinde bazı genç kızların iki aday lehine pusulalar üzerinde oynama yaptıklarına şahit oldu. Pusulaları alıp saydığında 66 tane olduğunu gördü. O sırada bir kişi geldi ve ne yaptığını sordu. Genel seçim komisyonunda üye olduğunu ve seçimi gözetlemek için geldiğini bildirdiğinde O şahıs "Ne seçim ne de sayım var" diyerek cevapladı.

Bu sırada seçim komisyonu başkanı ulaştı ve hakimden olanlarla ilgili herhangi bir işlem gerçekleştirmeden seçim komisyonunun merkez binasına dönmesini istedi. Hatta hakimin olanlarla ilgili kendisine sunduğu tutanağı da kabul etmedi. Tutanağı, kendisine sunmadan yüksek seçim kuruluna yönlendirmesini istedi.

Bu çarpıcı öykü bize 2005 yılındaki seçimlerdeki hileyi açığa çıkaran danışman Neha Ez-Zeyni'yi hatırlatıyor.

El-Masri El-yevm gazetesi ise oyunu, bir sandık kurulunda görevli memurun yanına oturmuş ve oy pusulalarını karalayan bir şahsın altı fotoğrafını yayınlayarak belgeledi. Fotoğrafların birinde adam iki eliyle yan yana iki sandığa aynı anda oy pusulası atıyor.

Pazar günkü seçimlerin hakim manzarası hilekarlık ve Vatan Partisinin muarızlarını ve rakiplerini her türlü yolla elimine etme kararıydı.

Gerek seçim gerekse sandalyelerin özellikle de küçük "yardımlaşan" partilere dağılımı sürecindeki müdahaleler gelecek parlamentonun seçimle değil atamayla teşekkül ettirildiği intibaını güçlü bir biçimde vermektedir.

Önceden bizde 'kanunların kılıfına uydurulması' (terziyyetül qavanin) kavramı revaçtaydı ancak bu defa yeni profesyonel bir güruh ortaya çıktı ve kendilerini 'seçimleri kılıfına uyduran'lar olarak dayattılar.

Vatan partisi de tecrübe yoluyla 'çözüm detaydır' fikrine ikna oldu...

Kaynak: Eş-Şark gazetesi

Dünya Bülteni için çeviren Metin Ünlü