Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso geçen hafta yeni ekibini açıkladı. Birliğin günlük idaresiyle uğraşan ve tüm AB kurallarına uyulup uyulmadığını kontrol eden komisyonda bütün AB üyelerinin birer üyesi bulunur.

Adaylar önce göreve uygun olup olmadıklarının anlaşılması için Avrupa Parlamentosu'nca dinlenecek. Parlamento yeşil ışığı yaktıktan sonra, komisyonun yeni üyeleri 1 Şubat 2010'da çalışmalarına başlayacak.
Çoğunuz muhtemelen mevcut komisyon üyelerinin sadece birini tanıyorsunuz: Olli Rehn. Finli liberal 2004'ten bu yana AB'nin genişlemesinden sorumlu olduğundan, yıllardır Türk medyasında epey göz önündeydi.

Rehn, Türkiye'nin AB'ye katılımının adil ve dürüst bir savunucusu olmasının yanı sıra yumuşak konuşma tarzı, ince espiri anlayışı ve futbol sevgisiyle hatırlanacak. Çoğu uzmana göre Rehn iyi işler çıkardığından komisyon üyeliğini sürdürecek olması şaşırtıcı değil; nitekim bu sefer de komisyonun ekonomik ve mali işlerden sorumlu üyesi olacak. Bu Türkiye için de iyi haber, zira böylesine saygın ve önemli bir göreve dostunuzun gelmesi her zaman iyidir.

Rehn'in genişlemeden sorumlu üye olarak halefiyse, Mayıs'tan beri Çek hükümetinin AB İşleri Bakanlığı'nı yürüten Stefan Füle olacak. Füle zamanının büyük kısmını BM ve NATO'da harcamış olan 47 yaşındaki bir diplomat. Brüksel'de etrafa sorduğumda onunla ilgili pek bir şey bilen çıkmadı. Burada Türkiye için iyi olansa şu: Füle, Türkiye'nin AB üyeliğinin tartışmalı olmadığı bir ülkeden, yani Çek Cumhuriyeti'nden geliyor ve Türkiye'nin üyeliğinin her zaman sağlam destekçisi olmuş bir siyasi ailenin, yani sosyal demokratların mensubu. Avrupa Parlamentosu'nda Ocak'ta yapılacak oturumlarda nasıl bir iş çıkaracağını göreceğiz.

Füle'nin görevindeki en çarpıcı noktaysa, ilk kez AB'nin genişleme politikasıyla 'komşuluk' politikasını birleştiriyor olması. AB, Avrupa Komşuluk Politikası (ENP) üzerinden komşularına daha derin bir siyasi ilişki ve ekonomik entegrasyon sunmaya çalışarak onlarla daha yakın bir işbirliği sağlamaya çabalıyor.

Avrupa Komisyonu'nun internet sitesinde şöyle deniliyor: "ENP, Avrupalı komşuların AB'yle ilişkilerinin gelecekte nasıl gelişebileceği konusunda önceden hüküm vermese de, genişleme sürecinden bağımsızdır." Türkçesi: Şimdi komşuysanız, teoride günün birinde adaylığa üye de olabilirsiniz. ENP Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'deki bütün ülkelerin yanı sıra, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Moldovya, Beyaz Rusya ve en önemlisi de Ukrayna için geçerli.

Bu yeni görev birleşiminin Ankara'da bir miktar endişe yaratacağından eminim. Bu durum Türkiye'nin üyelik perspektifi seviyesinin düşürülmesine yönelik bir adım gibi mi yorumlanmalı? Bundan böyle potansiyel üyelere sempatik komşularla aynı muamele mi yapılacak? Fakat kimse hemen sonuçlara varmasın. Görünüşe göre Avrupa Komisyonu içindeki yeni işbölümü, Türkiye'yi dışlamaya yönelik hain bir komplodan ziyade, kurumun iç mantığı ve organizasyonuyla ilgili.

Komşuluk politikasından sorumlu personel muhtemelen yine Komisyon'un Genişleme Direktörlüğü'ne bağlı kalmaya devam edecek ve AB'nin yeni dışişleri bakanı Barones Ashton'a bağlı yeni diplomatik heyetin parçası olmayacak. Zaten mantıklı olan da bu. Bu durum, Ermenistan ve Suriye üzerine çalışan kişilerin Türkiye üzerine çalışanlarla aynı birimde görev yapacağı anlamına da geliyor.

Tabii prosedürler üzerinden siyaset yapma çabalarına karşı her zaman tetikte olmak gerek. Dolayısıyla Türkiye ve Batı Balkanlar, Avrupa Komisyonu'ndan kendilerinin AB üye adayı olarak farklı konumlarının altını çizen net bir açıklama talep ederlerse akıllıca davranmış olurlar. Hem bugün, hem ilerisi için.

Kaynak: Radikal