-Bir süre önce You Tube'a gönderilen 'Müslümanların masumiyeti' adlı video klip hakkında çok şey yazıldı ve söylendi.
İki haftadan kısa süre önce daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşan filmin fragmanı, tüm Müslüman âlemini saran ve 20 kişinin canına mal olan şiddetli protestoları tetikledi. İstisnasız izleyen herkes, kısa filmi, tek amacı alabildiğine çok mümini kışkırtmak olan, Müslümanlara hakarete yönelik amatörce bir girişim olarak eleştirdi.
Fanatik Müslümanların Batı karşıtı sloganlar atarak yürüdüğü, filmle hiçbir ilgisi olmayan masum insanların öldürüldüğü, mal-mülklerinin yakıldığı sahneler, Salman Rüşdi'nin 'Şeytan Ayetleri' romanı ve Danimarka'da yayımlanan Hz. Muhammed karikatürlerine yönelik Müslümanların daha önceki öfke dışavurumlarını hatırlattı pek çok kişiye. Sayıların kıyaslanacak gibi olmamasına -bu kez hemen hemen bir avuç protestocu sokaklara döküldü- ve pek çok Müslüman liderin şiddeti kınamasına rağmen, Avrupa ve ABD'de çoğunluğun algısı geçmiştekinden farksız: Müslümanlar kana susamış ve hoşgörüden nasibini almamış mahluklar.
Yapımcısı ve yönetmeniyle ilgili ilk belirsizliklerin kalkmasının ardından ulaşılan ayrıntılar gösteriyor ki, filmin yapılmasının ve bu zamanlamayla dağıtıma sokulmasının tek sebebi, önceden üretilmiş malum klişeleri pekiştirmek. Başka bir bağlamı olduğu yalanı söylenerek çekimlerine başlanan, manipüle edilen ve İslam karşıtı zehir zemberek bir manifestoya dönüştürülen filmi bir Amerikan B filmi yönetmenine çektiren yapımcı Naboula Basseley Naboula. Kendisi Kaliforniya'da yaşayan ve suç sicili bulunan bir Kıpti Hıristiyan.
Klip, aslında YouTube'a birkaç ay önce konuldu, ama gerisindeki hasta zihinlerin umduğu dikkati çekemedi. Bu durum, ABD'de yaşayan İslam karşıtı kötü şöhretli bir Kıpti eylemci olan Morris Sadek'in müdahalesiyle değişti. Yılın başlarında provokatif faaliyetleri yüzünden Mısır vatandaşlığından çıkarılan Sadek, 4 Eylül'de telefon açıp Mısırlı bir gazeteciyi rezil videonun varlığından haberdar etti.
Bundan sonra olanları McClatchy haber sitesinden öğrenebilirsiniz. Gazeteci, klibin Mısırlı Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki gerilimi tırmandırabileceği uyarısı yapan kısa bir makale kaleme aldı. Üç gün sonra film, popüler bir Selefi kanalında gösterildi ve ardından ultra Ortodoks Selefi liderler 11 Eylül'de protesto çağrısı yapmaya başladı.
Potansiyel tehlikenin hemen farkına varan ABD Büyükelçiliği, filmde hiçbir ABD'li yetkilinin dahli olmadığını vurgulamakla birlikte Selefilere özür dileyen çağrılar yaptı. Ama bir işe yaramadı ve sembolizm dolu bir gün olan 11 Eylül'de protestocular ABD elçiliğini istila etti.
Tüm bunlar yerel çapta bir kavga gürültü olarak kalabilirdi, eğer saatler sonra Bingazi'deki ABD konsolosluğu saldırıya uğrayıp Büyükelçi Chris Stevens ile üç Amerikalı daha öldürülmeseydi... Kısa sürede anlaşıldı ki, katiller protestocu değil, baskın, profesyonel biçimde planlanmış ve protestoları kılıf olarak kullanan teröristler tarafından düzenlenmiş. Sonradan öğrendik ki, Usame bin Ladin'in ölümünün ardından El-Kaide liderliğini üstlenen Mısırlı Ayman Zevahiri, elçilik saldırısından bir gün önce, 10 Eylül'de bir video yayınlayıp, Mısır ve Libya halkına Ömer Abdul Rahman'ın serbest bırakılması için savaşmaları çağrısı yapmış. Kör şeyh, 1993'teki Dünya Ticaret Örgütü'ne terör saldırısıyla bağlantısından ötürü ABD'de hapis yatıyor. Zevahiri, aynı videoda, El-Kaide ideoloğu Ebu Yahya el-Libi'nin haziranda Amerikan insansız uçaklarının saldırısında öldüğünü de doğrulurken, intikamının alınması çağrısı yapıyor. Dolayısıyla Kahire protestolarında başrolü El-Kaide liderinin kardeşi Muhammed Zevahiri'nin oynamasına ve Bingazi'de Amerikalıların öldürülmesinin sorumluluğunu El-Kaide bağlantılı bir örgütün üstlenmesine şaşmamak lazım.
Tüm bu bağlantılar gösteriyor ki, Müslüman âlemindeki Amerikan karşıtı protestolar, bir başka kazara provokasyona kendiliğinden gelişen tepkiler değil. İslamofobik propagandanın tetiklediği kendine zarar veren Müslüman öfkesinin yeni bir patlaması, seçim öncesi dönemde Amerikan hedeflerine iyi planlanmış terör saldırıları ve radikal İslamcıların Mısır ile Libya'nın ılımlı hükümetlerini itibarsızlaştırıp istikrarsızlaştırma çabalarının zehirli bir karışımına tanıklık ediyoruz bugün.
Tek amacı Müslümanlarla dünyanın geri kalanı arasındaki uçurumu büyütmek olan aşırılıkçıların kurduğu bu tuzaklara düşmek istemeyen Müslüman sayısının dünya çapında arttığını görmek ise cesaret veriyor.
Kaynak: Zaman