Tüm teşhislere göre, José Manuel Barroso -sürpriz olamayacak ve heyecan yaratmayacak bir şekilde- Avrupa milletvekilleri tarafından Avrupa Komisyonu başkanı olarak seçilecek.
Bu tek aday için sorun seçilmek değil, Avrupa Parlamentosu'nda temsil edilen 3 siyasî gruptan alacağı oylarla mümkün olan en büyük çoğunluğu yakalamaktır; kendisinin de mensubu olduğu Avrupa Halk Partisi (PPE) muhafazakârlarından ve aynı zamanda kendisinin başkanlığı konusunda ayrışma yaşayan liberal-demokratlar ve sosyalistlerden.
Daha haziran ayında 27 Avrupa ülkesinin devlet başkanları ve hükümetleri tarafından desteklenen Barroso eğer bu sonbaharda Avrupa Parlamentosu karşısında güçlü konumda bir ekip oluşturmak istiyorsa, güçlü bir "Avrupa yanlısı" çoğunluğa ihtiyaç duyacak. Bu açıdan bakıldığında, daha şimdiden 27'lerin onu Komisyon başkanlığını yönlendiren kararının yol açtığı gerilimlerin kırılganlaştırdığı biri için oylamadaki durumu belirgin değil. PPE'nin son Avrupa seçimlerinden elde ettiği ezici zafer ve sağın Avrupa hükümetleri üzerindeki etkisine rağmen Barroso'nun Komisyon başkanlığı bir mücadele alanı haline gelmiştir.
Öncelikle koşulların getirdiği sorunlar söz konusudur. Yeni Avrupa Parlamentosu'nun oluşumu, Nice ve Lizbon Antlaşmaları arasındaki belirsiz geçiş, karar anının geciktirilmesi için güçlü nedenler oldu. Komisyonun görev süresi sona eren başkanı (Barroso), genişleyen, krizin ulusal ölçekte içe dönüş eğilimlerini artırdığı bir ortamda gitgide daha fazla hükümetler arası Avrupa'da idaresi zor bir makamı işgal ettiğini gösterdi.
Ama sorun aynı zamanda kişiseldir. Zayıf bir bilançosu olan, ekonomik kriz sırasında Avrupa'nın sesini duyurmakta yetersiz kalan, Avrupa yürütme erkini neredeyse güçlü üye devletlerin sekretaryası haline getiren Barroso, görev süresi içinde oluşturma sözünü verdiği "daha iddialı" Avrupa Birliği'nin çerçevesini çizmekte zorlandı. Barroso, düzenleme konusunda ikna edici olabilmek adına, uzun süre daha liberal ve "daha az yasamacı" bir Birlik'in savunucusu oldu. Bunun yanı sıra muhaliflerinin kendisini "Caméléon" [Kertenkele] olarak adlandırdığı Barroso, Avrupa milletvekillerini etkilemek için de büyük bir mesafenin oluşması pahasına verdiği sözleri daha da artırmak zorunda kaldı.
Bay Barroso'nun ilk başarısız ve hayal kırıklığı yaratan Komisyon başkanlığı dönemi, otoritesini ve inisiyatif alma iktidarını hiç olmadığı kadar azaltacaktır. Ne yazık ki, zar zor seçilen bir başkanın eğilimi tersine çevirme düzeyinde olması çok güç. LE MONDE, BAŞYAZI 16 EYLÜL 2009
Kaynak: Zaman