İsrail varolma, gelişme ve güvenliğini tehdit edenlere karşı kendisini koruma hakkına sahip. Bunu ne Batı, ne de bu gazete tartışıyor; hatta giderek artan sayıda Arap devleti de karşı çıkmıyor. İsrail’in kendisi-ni nasıl koruduğu ve hükümetinin varolduğunu düşündüğü tehditlerin ne olduğu kimseyi ilgilendirmemeli: Demokratik ülkelerde, ulusal güvenlik seçmenler tarafından tanımlanan bir mesele olmalı.
İsrail, Hamas ve diğer düşman organların yol açtığı teröre karşı koyarken sık sık kararlılık ve hayalgücüyle hareket etmek durumunda kalmıştır. Ülkenin denizleraşırı istihbarat kurumu Mossad da yıllar içinde cüreti ve acımasızlığıyla ünlendi. İcraatları nadiren basında yer alıyor veya kabul ediliyor. Suikast da zaman zaman Mossad’ın cephaneliğinde kendisine yer bulmuştur.
Filistinli bir militanı havaya uçuran cep telefonu bombasında yaşandığı gibi, bu tür cinayetler bazen epey dikkat çekti. Diğer zamanlardaysa, İsrail’in düşmanlarına gözdağı vermek için ‘kısasa kısas’ yaklaşımı kullanıldı. Terörist liderlerin hedef alınması sadece İsrail’in politikası da değil: ABD Pakistan’da, Britanya özel güçlerinin de yardımıyla Kaide ve Taliban liderlerini öldürmek için insansız uçaklar kullanıyor. Hem Washington hem de Londra, Pakistan Taliban lideri Hakimullah Mesud’un öldürülmesini terörle savaş açısından meşru bir adım olarak değerlendirdi.
Fakat Dubai suikastı bazı kaçınılmaz soruları gündeme getirmeli. Bunun tek sebebi Mossad’ın meşhur gizliliğinin çarpıcı bir darbe alması değil, aynı zamanda ajanların sahte Avrupa pasaportları kullanmasının uzun vadedeki etkilerinin, İsrail’in Britanya ve diğer dostlarıyla ilişkilerine zarar verme kapasitesine sahip olması. Mossad 1987’de sahte Britanya pasaportları kullanarak bir operasyon gerçekleştirmişti.
Britanya protesto edince İsrail dostlarını bir daha bu şekilde utandırmayacağını taahhüt etmişti.
Fakat İsrail’in tam da Filistinlilerle barış görüşmelerine dönmenin bir yolunu bulmak için Avrupa’nın desteğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Dubai operasyonu ilişkileri bir kez daha soğuttu. Britanya’nın İsrail’le dostluğu önemli: Bu gazete Britanya hükümetinin, savaş suçları işledikleri iddia edilen eski İsrailli bakanların mahkemeler üzerinden taciz edilmesine son vermesi gerektiğini güçlü bir biçimde savunuyor. İsrail bir yandan yurtdışında kendi vatandaşlarına saygı gösterilmesini talep ederken, diğer yandan da Britanyalı pasaport sahiplerinin haklarını veya yurtdışındaki güvenliklerini dikkate almayarak kendi kendisine yardımcı olmuyor.
Kimliklerinin çalındığını fark eden İsrailliler de öfkeden küplere binmiş durumda. Çoğu İsrailli gibi onlar da, geçmişte İsraillileri öldürmüş olmasıyla övünen bir Hamas liderinin ortadan kaldırılmasını onaylıyor olabilirler. Fakat Mossad’ın, kendilerine danışmadan hayatlarını tehlikeye atabilecek bir ‘maske’ edindiğini duyduklarında dehşete kapılacaklardır. Yakalanmamak, herhangi bir casusluk kurumunun ilk kuralıdır.
Mossad bu açıdan çarpıcı bir başarısızlık elde etti. Bugünlerde ortaya çıkarılamayacak bir ‘maske’ edinmek zor olabilir: Pasaportların bilgisayarlarla kontrol edilmesi, biyometrik bilgilerin kullanılması ve her yere yerleştirilmiş güvenlik kameraları bir ajanın hareketlerini perdelemeyi zorlaştırıyor. Eğer Dubai’nin görece deneyimsiz istihbarat servisi 11 kişilik ölüm timinin faaliyetlerini ve fotoğraflarını böylesine hızlı bir biçimde biraraya getirebiliyorsa, operasyonları Batılı güvenlik kurumlarından gizlemek ne kadar zor olabilir ki?
1987, 1997 ve 2004’te de aynı olay yaşandı
Mossad daha önceden de yakalandı: 1997’de, Ürdün’de bir Hamas liderini zehirlemeye çalıştığında; 2004’te İsrail ajanları Yeni Zelanda’da ülkenin sahte pasaportlarını kullandıkları için hapse atıldığında; ve 1987’de yine Britanya’da. Mossad’ın yeni başkanının yönetiminde, ifşaat riskini içeren operasyonlara girişmekten daha az endişe duyulduğu açık. Fakat İsrail bunun bedelini de ölçüp biçmeli.
Bu ülkenin ulusal güvenlik aygıtı, halkının güvenliğini garanti altına almak açısından istinai derecede zor bir görev üstlenmiş durumda. Fakat bu kurum Britanyalı dostlarının güvenliğini düşüncesizce tehlikeye atarak kendi vatandaşlarının hayatını daha güvenli hale getirmeyecektir. (Başyazı, 18 Şubat)
Kaynak: Radikal