Mısır’da olup biteni anlamanın, Müslüman Kardeşler’in iktidardaki ilk tecrübeleri lehinde veya aleyhinde olmamıza göre değişecek iki farklı yolu var. İlk durumda, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Mübarek sonrası Mısır’ın bugünkü geçiş sürecini bloke eden gordion düğümünü kesme teşebbüsünde bulunma cesaretine sahip oldu.
Muhammed Mursi, Kasım’ın son haftası tüm gücü ele geçirdi ve yüksek yargı hiyerarşisinin defterini dürdü. Hataların, karşıtlıkların ve tüm aktörlerin karşılıklı önyargılarının (yalnızca İslamcılar veya orduya karşı değil, aynı zamanda genç devrimcilere ve liberallere karşı) bir araya gelmesiyle ülke yönetilemez hale geldi.
Kuşkusuz Mısır bir Cumhurbaşkanına (İslamcı) sahiptir. Fakat parlamento (o da İslamcı) yargı tarafından feshedilmiş durumda. Yeni bir parlamento seçmek için, kendisine karşı oybirliği yapmış olan eskisinin yerine yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulacaktır.
Ancak ilk anayasa oturumu da yargı tarafından feshedildi. Halihazırda, Haziran’da oluşturulan meclis, Müslüman Kardeşler ve selefi müttefikleriyle karşılşatırıldığında marjinalleşmiş olan devrimciler ve liberaller tarafından yargı önünde itirazla karşılanıyor.
Bu süre zarfında, IMF ile önemli kredi görüşmeleri daima engellendi ama ekonominin kötü gidişi engellenemedi. Güvenlik kayba uğradı ve devrim anarşi ile sonuçlanma riski taşıyor. Sistematik olarak engeller çıkaran eski rejimin destekçilerinin halen içine sızmış bulunduğu yargıyı tarafsızlaştırmak bir zorunluluk.
Gösteri düzenleyen hoşnutsuzlara serbestlik tanıyan Mısır Cumhurbaşkanı, yalnızca ülkenin normale dönmesinin hayalini kuran “derin devlet”in desteğinden yararlanmayı düşünüyor.
Olayların öbür yüzünde, Muhammed Mursi’nin hükümet darbesinde İsrail ile Hamas arasında son arabuluculuğunun başarısından yararlanması bulunuyor. Tıpkı Sina’da 2012 yazında tünellerde yaşanan ciddi hadiseden, Şubat 2011’de Hüsnü Mübarek’in görevden ayrılmasından itibaren ülkeyi yönetmiş olan ordunun üst kadrosunu ve silahlı kuvvetler yüksek konseyini devre dışı bırakmak için yararlandığı gibi.
Mursi bu kez avucundaki yürütme, yasama ve yargı güçlerinin iyi bir parçasına odaklanıyor. Bu beklenmedik duruma ilaveten alelacele bir İslami Anayasa’yı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Cebren yürürlüğe sokacağını düşünüyordu. Şu halde, Muhammed Mursi bir bahis oynamış ve bundan kaybı büyük olmuştur. Kayıtsız ve bölünmüş liberal kesimi bir aşamaya kadar birleştirme, basını ve yargıyı karşısına alma ve kendini göstermeye başlayan genel bir hoşnutsuzlukla sonuçlanan devrimci dinamiği diriltme becerisi göstermiştir. Tahrir Meydanı’nın (devrimciler tarafından en başından beri kazanca dönüştürülen) İslamcılar tarafından simgesel kaybı bir işarettir.
Muhammed Mursi için, taraftarlarını sokağa dökmeyerek, kanlı çatışmaları provoke edecek tırmanışlardan kaçınmak için hala zaman var. Muhalefetin yalnızca İslamcı girişime karşı birleşmesinin zamanı değil, fakat aynı zamanda toplum projesini ve krizden çıkış yollarını da arzetmesinin zamanıdır. Aksi halde, kısa zamanda Mısırlılar tarafından duyulamayacak bir hale gelecek ve Arapça karşılığıyla fawda (kaos) hastalığından bitkin düşecektir. Kamplaşmış Mısır, Mursi’nin teskin edici bir jestini ve muhalefetin yapıcı bir girişimini gözlüyor.
Kaynak: Le Monde – Başyazı – 30.11.2012
Çeviri: Muhsin Korkut