2008 başından iki gün öncesine dek, Filistin sorunu literatürüne girecek yeni bir kavram olarak 'tünel şehitleri'nin sayısı 115'e ulaştı. Bu şehitlerin kanı işgalin bombardımanı, 'iş kazaları' ve sınırın diğer tarafındaki kardeşlerinin icraatları arasında dağılıyor.
Esirlerin ve tutukluların da bu sınıf içinde kategorize edilmesi mümkün. Tabii yaralılar da var. Esirler ve tutuklular sadece Filistinliler değil; başta 'yasaklı' Mısır İşçi Partisi genel sekreteri Mecdi Hüseyin gibi tanınmış bir siyasetçi olmak üzere, aralarında bazı Mısırlılar da var.
Hüseyin son savaşın ardından Gazze halkıyla dayanışma amacıyla kapalı Refah kapısı kanalıyla değil de, tüneller kanalıyla Gazze'ye girdiği için 2 yıl hapis ve 5 bin Mısır poundu miktarında para cezasına çarptırıldı. Birçokları bölgeye bu yolla girdi, ancak kurtulabildiler. Kuveytli ünlü İslamcı milletvekili Velid El Tabatabai ve El Cezire televizyonunda 'açık buluşma' programının sunucusu ünlü gazeteci Gassan Bin Ciddu gibilerinin bir daha Mısır'a girmeleri zor olacak.
Görüldüğü üzere tünellerin de şehitleri, esirleri ve hikâyeleri var. Tünel hikâyeleri bol miktarda acı ironi içeriyor. Örnek olarak, 'tünel evlilikleri'ni alabilirsiniz. Şöyle ki, gelinin damada götürülmesi işlemi, açık olduğu bir veya birkaç günde de Filistinlilere 'yüzünü buruşturmasıyla' bilinen uzun Refah kapısı kanalıyla girişlerinin imkânsızlaşmasının ardından tüneller aracılığıyla yapılıyor.
Mısırlı yetkililer isteseler tünel olgusuyla mücadele edebilirler. Fakat olgunun bir parçası zamanın geçmesi ve gelişme ihtiyacı nedeniyle mücadeleye direnir hale geldi. Fakat Mısırlı yetkililer de, Gazze'deki insanların yaşam şartlarının iyileştirilmesi gereğine inandıkları ve şartların katlanılmaz boyutlara çıkmasından korktukları için tünellerle mücadele etmiyor. Gazzeliler, 2008 başında Refah kapısının tüm dünyanın gözleri önünde yıkılması senaryosunu tekrarlayabilirler.
Burada İsrailliler de aynı şeyi yapıyor. Zira kontrol altında tuttukları kapılar aracığılıyla, sadece bazı zaruri malzemelerin Gazze'ye girmesine izin veriyorlar. Bu izin, uluslararası hukuka göre İsrail işgali altında bulunan bölgede, toplu cezalandırma politikasına yönelik uluslararası tepki ve patlama endişesinden kaynaklanıyor.
'Herhangi bir yaşam değil', saygınlık için..
Tüneller insanların, İsrail'in 'zaruri değil' diye sınıflandırdığı malzemeleri elde etmelerinin engellenmesine karşı bir tür isyanıdır. Yeniden imar malzemeleri bu zaruri ihtiyaçlar arasında yer alıyor. Özellikle de savaş sonrası yıkılmış ve onarılması gereken evler açısından durum böyle. Ne olursa olsun, geçim sağlama noktasında sadece Filistin bağlamında kullanılmayan ve işgale karşı direnişlere taşınan yaratıcı bir olgu karşısındayız. İşgale karşı tüneller kanalıyla nice kahramanca eylem gerçekleştirildi. İsrailli subayların son Gazze savaşında yerin altından çıkan, korku saçan ve şehit olmadan önce İsrailli askerleri öldüren ve yaralayan savaşçılara dair yaptıkları itirafları hatırlıyoruz.
Tünel olgusu Filistin'in 'herhangi bir yaşam' değil de, saygın ve özgür bir yaşam arzusunun ve dolayısıyla direniş ısrarının ifadesi. 'Herhangi bir yaşam', işgalle işbirliğine, sıkıntılara son verilmesi gerekçesiyle direnişten vazgeçilme-sine yol açar. (Ürdün gazetesi Düstur, 25 Mayıs 2009)
Kaynak: Radikal