Eğitimin tatile hazırlandığı, ramazanın yaklaştığı döneme giriyoruz. Ramazanın bereketli, kendinden büyük bir zamana tekabül ettiği malum. Kitaplı bir milletin okuma ile ilişkisini irdelemeden, ramazanın açacağı idrak imkanını vesile kılarak "okumalı" tavsiyesini ortaya atmanın yerinde olacağını söyleyelim.
Ne okuyalım sorusunun cevabı tek değil, kişiye has durumdur, okuma eylemi. Ancak zamanın derdine çare babında, kimi usul kitaplarını, okunmakta olanların yanına iliştirmek isabetli olur. Hiç ihmal edilmeden, günlük ilişkiyle, "sıkı" tutulan Kitabın yanına, bir bakıma onu anlama imkanı sunan eserleri ihmal etmemek gerek.
Bu vesileyle de, başucu eserlerim arasında yer alan İmam-ı Azamın Beş Eseri'ni tavsiye etmek isterim. Belki bildiğimiz, ancak, kimi zaman farklı etkilerden dolayı, yanlışa düştüğümüz konulardan alıntı yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
İmam, iman tanımını şöyle yapıyor:
"Allah'ı (cc) ve Allah'ın (cc) katından gelen şeyleri kalp ve lisan ile tasdik eden kimse Allah (cc) katında ve insanlar yanında mümindir. Lisanıyla tasdik, kalbi ile tekzib eden kimse, Allah (cc) katında kafir, insanlara göre mümin olur. Çünkü insanlar onun kalbinde olanı bilemezler. İkrar ve şehadetinden dolayı onu mümin diye isimlendirmeleri gerekir. Zira kalptekini öğrenme külfetine girme durumu yoktur. Bir kısım kimseler de, Allah'ın (cc) katında mümin, insanlara göre kafir olur. Bu imanını gizleme durumunda, lisan ile küfür izhar etmiş kimsenin halidir. İmanını gizlemek için böyle yaptığını bilmeyen kimse, onu kafir olarak isimlendirir. Fakat o kimse Allah (cc) katında mümindir. ( İmamı Azamın Beş Eseri, sayfa, 13-14 /Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları )
Yine şirk ve günah ilişkisi konusunda açıklayıcı bahse bakalım:
"Allah'ın (cc) şirk haricinde, mutlaka cezalandıracağı günahlar hakkında bir şey bilmiyorum. Ehli kıbleden günahkar olanların her hangi biri için şirkten başka günahlar hususunda, Allah (cc) onu mutlaka cezalandıracaktır, şeklinde şehadette bulunamam. Bildiğim şudur ki; günahların bir kısmı affedilir. Amma hangisidir? Bunu bilmiyorum. Zira Kuran'ı Kerim'de " Eğer yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin kusurlarınızı örteriz...(Nisa-31) buyrulmaktadır. Büyük günahların hepsini, yahut affolunacak kusurların tamamını bilmiyorum. Zira bilmiyorum amma, Allah'ın (cc) şirkten başka bütün günahları affetmesi mümkündür. Çünkü " Şüphesiz Allah (cc) kendisine şirk koşulmasını affetmez. Onun ötesinde dilediği kimselerin günahlarını affeder." (Nisa - 48 ) buyurmaktadır. Allahu Teala kimi affetmek ister, kimi affetmek istemez, bunu bilemem." (Sayfa, 16-17)
Günümüzde özellikle, Müslümanlar arası çatışmalarda; zalim, günahkar, müşrik kavramlarının kullanım açısından birbirine karıştırıldığını ve içinde bulunan hale göre ele alındığına şahit oluyoruz. İmamı Azam bu konuda da net tanımlar yapıyor:
"Yunus'u da an. Hani o öfkelenerek çıkıp gitmiş, kendine tazyik etmeyeceğimizi sanmıştı. Karanlıklar içinde niyaz ederek, Sen'den başka ilah yoktur, seni tenzih ederim, ben zalimlerden oldum, dedi. (Enbiya-87)'' Buna göre o, zalim mümindir, kafir ve münafık değil. Hz. Yusuf'un kardeşleri; Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz muhakkak suçlu idik,'' (Yusuf- 97) dediler. Bu durumda onlar günahkardırlar, fakat kafir değildiler. Yüce Allah (cc) Peygamberi Hz. Muhammed'e ''Senin geçmiş ve gelecek günahını Allah'ın affetmesi için...'(Fetih-2) buyurmuş, günahını yerine küfrünü dememiştir. Hz. Musa kıptıyı öldürmesi dolasıyla günah işlemişti, fakat kafir değildi. (Sayfa-49)
...
Mümin tevhidi terk etmediği müddetçe, bütün günahları da işlemiş olsa, yine Allah (cc) düşmanı olmaz. Zira düşman, düşmanına buğz ve nefret besler, noksanlık izafe eder. Halbuki mümin, büyük günah işlemesine rağmen, Allah'ı (cc) her şeyden daha çok sever. Keza mümin, ateşte yakılması, yahut da Allah'a(cc) kalbinden iftirada bulunması hususunda muhayyer bırakılsa; ateşte yakılmayı, Allah'a (cc) gönülden iftira etmeye tercih eder. ( Sayfa -19)
Suyun duru olanı, kaynağa en yakın mesafededir. İlk dönem alimlerinin temel kavramları net izah edebilmelerinin pek çok nedeni sayılabilir. Kişisel ehliyetlerinin yanında yaşadıkları zamanın sadeliği, Peygamberlik döneme yakınlık, ilk elde sayılabilir. Yaşanan erken dönem problemlerinin çözümünü de aynı berraklıkta ele alma imkanı veriyor. Tahlil gücüyle ün kazanmış İmam, sade anlatımına devam ediyor:
" Kıble ehli mümindir. Onları terk ettikleri herhangi bir farizadan dolayı imandan çıkmış kabul etmem. İmanla birlikte, bütün farizaları işlemekle Allah'a (cc) itaat eden kimse, bize gör Cennet ehlidir. İmanı ve ameli terk eden kimse ise kafir ve Cehennemliktir. İmanı bulduğu halde, farizaların bazısını terk eden kimse günahkar mümindir. Onun azap görmesi yahut affedilmesi Allah’ın dilemesine bağlıdır." ( Sayfa- 68)
Temel kavramlar üzerinden kendimizi kontrol etmenin, nerede olduğumuzu anlamak açısından büyük önem taşıdığı aşikar. Yaşadığımız zaman, her dönemdekinden çok daha tehlikeli ve imana zarar açısından mahir olduğu kesin.
Müminlerin birbirilerinin velileri olmaları dolayısıyla, uyarıdan geri durmamaları ve Kitap' tan uzaklaşmamaları elzem durum olarak ortada durmaktadır.