Devletin her doğan çocuğu kendinin görmesi ve sorumluluklarına katılmadan, sadece beynini şekillendirmede belirleyici olma arzusu ulus devlete has bir tutum. Cumhuriyetin, insan "yaratma" politikasına, mühendislik ameliyesine denk düşen  "devlet baba" tezi, eğitimi içinden çıkılmaz hale getirdi. Çocuğun bütün sorumluluğunu yerine getiren aile, eğitime sıra geldiğinde, "doğru ve yanlış" bilenmeyeceği zehabıyla devre dışı bırakıldı.

Bu durum tam da "tanrı devlet" nitelemesine uygun düşmektedir. İnsana has düşünme yetisini devlet üstleniyor ve neyin doğru, neyin yanlış olabileceğini, varlık tasavvurunu nasıl oluşturacağını belirlemeye kalkıyor. Devlet derken, burada kurucu anlayışın seçkinci devlet ricalidir bahse konu olan. Kerameti kendinden menkul bu grubun, doğruyu sadece kendilerinin bilebileceği tezi, öne koydukları "bilimcilik"le de çelişki arzeder durumdaki, hep tartışma dışı tutuldu.

Sorun, devletin vatandaşına format dayatarak, insana has olan iradeyi kilitlemesidir. Varlığın merkezinde yer alan insanı, özneden nesneye dönüştüren "tanrı devlet" algısı, vatandaşını sadece görev ve sorumluluklarla tanıyor ve tanımlıyor.

Ritmik darbeler sürecinde dayatmacı devletin, "vatandaş üretme" girişiminde ilk müdahale ettiği konuların başında eğitim gelmektedir. Kesintisiz eğitim üzerinden yapılan, yapılmak istenen oynamalar, muhteva biçim arasındaki ilişki, devletin belirleyiciliğinin korunması adına ortaya atılıyor. Malum zevat, devletin çocuk üzerindeki biçimlenmesinin ergenlik yaşına kadar korunması için mücadele veriyor.

Konunun düzenleme boyutundan çıkıp, eğitim nedir, nasıl olmalıdır? sorusuna cevap aramaya çalışalım.

Eğitimin farklı tarifleri var. İnsanın kendini gerçekleştirip bilgi ve yeteneğini en üst noktaya taşıma becerisi, kabul gören tarifler arasında.

İngiliz Müfredatı ile Türk Müfredatının bir karşılaştırılması yapılmış (Eğitim Bilimleri Sayı 4–1-Mayıs 2004) Türk müfredatı özetle, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda görev ve sorumluluk yüklüyor öğrenciye.

İngiliz müfredatı, ahlaki değerlerin geliştirilmesini, öğrencilerin bağımsız düşünme becerisi kazanarak, sonuçlar elde etmesini kendini gerçekleştirmesini hedefliyor.

Eğitim, temel ilkeleri ve değişen yöntemleriyle dinamik bir muhtevaya sahiptir. Ontolojik okuyuş eğitimin amacını belirler. Her farklı varlık tasavvuru kendini gerçekleştirmek ister. Burada sorun olan yaklaşım, farklı okuyuşu tehlike görmekten kaynaklanıyor. Devleti korkularına payanda yapanların dar görüşü, farklılığa tahammül edememekten neşet etmektedir.

Çoğulculuk eğitimden başlamazsa, başka alanlara yansıması muhaldir. Zengin kavrayışların yarışı güçlü neticeler verir. İnsanla bütünleşemeyen zayıf algılar, kendiliğinden sahneden çekilir. Çok sesli, zengin bir eğitim anlayışı, korkunun yerini güvene bırakmasıyla başlar. Güven; insana, insanın sağduyularına olmalıdır. Zemini güvenle attıktan sonra yöntemleri alabildiğine çoğaltmak ve her çocuğu/insanı mutlu kılmak imkân dâhilinde olur.

Örgün eğitimi ve beraberinde ihmal edilen yaygın eğitim önyargısız ele alındığında, ipin ucu kaçar zehabına kimse kapılmamalıdır.

Eğitimde her çocuk aynı zamanda bir farktır. Örgün eğitim, değer olarak görmesi gereken farkları giderici fonksiyon taşıyor. Sınıfta bulunan her çocuk yeteneklerini geliştirmeyi beklerken vasat bir ortalamaya çekiliyor. Örgün eğitimin farklı yöntemleri denemeye izin vermesi, bu açıdan, önemli imkân olarak beliriyor.

Söz konusu iki eğitim yönteminin ortak noktası, belli seviyelerde,  imtihan üzerinden sağlanabilir.

Ailelerde, çocuğu okula yazdırmakla sorumluluktan kurtuldukları duygusu hâkim. Örgün eğitim, aileyi, çevreyi içine alarak, zemin ve zamanı aşan öğrenme ve öğretme aşkını, hayat içinde, sahici yöntemle başarma potansiyeli taşıyor.

"Beşikten mezara" insanın öğrenme ve öğretme aşkının diri tutacak, "talep" merkezli bir algıyı geçerli kılmak, aynı zamanda toplumdan soyutlanmış okulları hayata çağırmayı da beraberinde getirecektir.

Eğitimin soğuk yüzünün değişmesi elzem bir durumdur.

Öğrenim süreci, çocuk neşesini korumaya özen göstermek durumundadır.

Sistem topyekûn, öğretmenin yetişme tarzından başlayarak değişmeli.