Ateş öyle yaklaştı ki, yalazı yüzümüzü yalıyor. Ateşin içinden acı sıçrayınca duygular değişime duruyor, ilkeler yerinden oynuyor ve bahaneler daha kolay sığınıyor, zayıf yanlarımıza. Yaşanan çatışma hali en çok da umudumuzu vuruyor.

İkiye yarılıyor, umutlarımız, birlikte düş kurduğumuz sabahların kavuşulmaz büyüsü. Yanlışlar kirli niyetler, bu toprakların hak etmediği bir donanımla çalıyor kapımızı.

Çıkınında ihanet olanlar, çok değil doksanlı yıllarda, "masa" diyordu. Bütün söylem muhatap alınma ile ilgiliydi. Yapılan şiddet, öldürülen insanların gerekçesinde hep adam yerine konma, içinde bulunulan ezik konumdan çıkma hali sakalıydı.

Düğümün çözülmesi, hakir görülmekten eşit yurttaş olmaya, fakirlik bahanesiyle yatırım talep etmeye konumlanmış kurgu, önünde aniden masayı bulunca ne yapacağını, ellerini nereye koyacağını unuttu.
Devlet ilk defa, cesaret sahibi bir evladıyla, en üst hal olan kardeşlik ikliminden söz eder oldu ve kurucu iradenin yanlış tasarrufundan dolayı ortaya çıkan, haksızlığı ortadan kaldırmaya yöneldi. Bu defa siyaset yoluyla kazanımları artırma, silahı da yeri ve konumu geldiğinde kullanmak uyanıklığıyla örgüt yeni strateji belirledi. Seçim aşamasında, Kürtlerin ölüsünü sevdiğini beyan eden, sorunun temelini atan ve daha bir- kaç ay önceye kadar, barış süreci alayhinde çalışan çevrelerle bir olup sulh için hayatını ortaya koyan iradeye düşman kesilmek anlaşılır gibi değil. Anlamak için kirlenmeyi normal görmek gerekir.

Dış güçlerin yetmişli yıllarda Çekiç Güç marifetiyle olan bitene sessiz kalmadığı hafızalarda. Zamanla Küresel gönüllülerin sayısında çoğalma olması, yerliliği kalmamış örgütün öncü unsurlarının iştahını kabartı.

Şimdi iki ateş arasındayız. Milliyetçiliklerin karşılıklı sivrilme demindeyiz. Günü mahvetmeden öte, geleceğin umutlarını çar- çur ettiğimizin farkında olarak konum alma durumundayız.
Daha net ifadeyle hepimiz, imanımızın samimiyeti ile sınanıyoruz.

Barış sürecinde örgütün temel unsur olarak muhatap alınması, önemli bir hataydı. Gelinen aşamada, her çevreden emanet oylarla desteklenip çözüm olur kastıyla sunulan güven yanlış çıktı. Barajı aştıkları an, çözümün tarafıyla köprüleri atmak iyi niyetle, barış talebiyle anlaşılır bir durum değildi.
Bu temel tutarsızlıklar insafa sığmadı.

Şımarmaya, şiddeti tekrar devreye almaya ve tehdit yoluyla, kazanımları artırmaya yönelmek Kürt sorununa hizmet niyeti taşımıyordu. Bizzat savaşın kışkırtılmasını, sınırdaki değişimin ve boşluğun avantajını kullanıp dış ve iç destekle yeni hamleler tasarlamak, açılan kardeşlik kollarını boş bırakmakla mümkün olabilirdi, öyle de oldu.

Örgütün siyasi ve askeri öncü kadrolarının bu toprakların değerlerine, Kürtlerin süregelen kültürel kotlarına çoktan yabancılaşmıştı.

Problemin temelini de bu yabancılaşma teşkil ediyor. Kendilerine kucak açan Avrupa devletlerinin aguşunda desteklenen ve gelişen kadroların Kürt halkının tercihini önemsemesi beklenemezdi, öyle de oldu.

Nasyonal sosyalizmle Mecusi öğelerini meczetmeyi kuruluş döneminde deneyen ve tutmayınca aşağıladıkları halkın dinine, bir süreye kadar, ses çıkarmamayı deneyen örgüt, bu sayede pek çok dindarı yanına çekebilmiştir. Çözümde örgütün muhatap alınması,sivil alanda yeni bir umut ışığının gözükmemesi sonucu alınan destek zamanla kalıcı olma eğilimi gösterdi.

Beslenen, desteklenen sorun, şimdi halk desteğiyle yerli, öncü kadrolarla dış etkiyle takviyeli bir durumda. Üçüncü unsur olarak, koltuk değneği olma çabasındaki, tuzu kuru marjinal grupların desteğinden söz edilebilir. Tutunamayan sol gruplar, Kemalist devrimciler, sorumluluğun, çözümün kıyısından geçmeyen liberaller, düşmanlık ittifakında sınır tanımayan "kasetçiler" Cumhur Başkanına karşı olmaları nedeninin ağır bastığı zihin karmaşası içinde silahın elden bırakılmamasını istiyorlar ve bu yönde görüş beyan ediyorlar.

İçte ve dışta eksik olmayan unsurlara rağmen, meselenin ana damarını Müslümanlar oluşturuyor. Her ölümle canı yanan da onlar.

Yani biz!

Şeytanın içimize sokulup kardeşliğimize saatli bomba bağlama fırsatını gözettiği haller içindeyiz. Yapılan hatalara, söylenen sözlere bakıp ölümcül genellemeler yapmamızı istiyor, vesveseci.İki uçlu milliyetçilik aynı kaynak tarafından körükleniyor ve sonuç her yönüyle ihaneti temsil eden örgütün işine yarıyor; şeytan o yönde fikir beyan ediyor.

İmanımızın, kardeşliğimizin test edildiği günlerdeyiz. Bizim tavrımızı, sözümüzün niteliğini gerçekler değil, ancak ve ancak Hakikat ve onun onayladığı gerçeklik belirler. O gerçekliğin peşinde olma durumundayız.

Kitabı açıp tekrar, olayların etkisine kapılmadan, sorunu önce anlayış ve tavrımızla çözmeye yönelmemiz icab eder. Ortak siyasi tavrımızı oluşturup geliştirmek yine, Kürt kardeşlerimizden kopuk olarak yapılamayacağını unutmamalıyız. Yol ayrımına gelindi. Artık Kürtlerin sahiplik rolü bitti. Maliyeti acı olan bu süreçte örgüt, insaf tarafından açığa alındı. Zaman içinde bunun sonuçları da ortaya çıkmaya başlayacaktır. Masa isteyip namludan ayrılmamanın elbette insaf bahsinde karşılığı, siyasete yansıyan sonuçları olur.

Yabancılaşan unsurlar için kan dökmek, ayrılıkçı hülyalar kurmak kolay. Batı tarafından heveslendirilip kullanış süreci bitince, kenara fırlatılanların hikayesi tariihin en hüzünlü sayfalarında yer alır.
Bir Kitabın çocukları için, ayrılığı gerektiren tek madde bulmak mümkün değildir.

Kitabımız, tarihimiz, sosyal hayatımız, birlikte kurulan sayısız yuvanın varlığı bize bunu gösteriyor. Halkına ve ülkesine daha önemlisi değerlerine yabancılaşmayı maharet sanan, ilkesizliğin gücü, Türkiye'nin Küresel ölçekteki küçültülme arzusuyla doğru orantılıdır. Gerçeği kavramaya, sadece bu bahis üzerinden bile ulaşmak mümkündür.