Sisi tarzı rejimler vakıadan kopuk şizofren ve paranoya karakterli rejimlerdir. Bundan dolayı sürekli olarak yalan ve düşman üretirler. Hayali düşmanlarla mücadele ederek zaferlerini taçlandırmaya çalışırlar. Paranoyaları sınır tanımıyor. Sözgelimi canlı yayında bir yalanlarına daha şahit olduk. Mursi’nin mahkumiyetinin ertesinde Mısırlı devrimciler İstanbul’da Titanic Otelde bir basın toplantısı düzenliyorlar. Amr Derrac, Cemal Haşmet, Meha Azzam gibilerinin katıldığı basın toplantısına Sisi yanlısı medya (el Yevm es Sabi, 21 Nisan 2015) Devrimin Yarını Partisinin Lideri Eymen Nur’un da katılacağını duyuruyor. Bu paranoyalarının tekzibini bizzat canlı yayında yaşadık. O gün Eymen Nur TRT Arapça ekranlarında Beyrut’tan karşımıza çıktı. İstanbul’a beklerken Beyrut’ta çıkmıştı.
Bu rejimlerin düşmanları gibi zaferleri de hayalidir. Darbeci General Sisi Süveyş Kanalının genişletilmesi gibi çılgın projeler üretse de akıbeti meçhul görünüyor. El Hayat eski Yayın Yönetmeni Cihad Hazin, iktidar günlerinde Mursi’ye göndermiş olduğu bir mektupta çıkış yolunun ancak ekonomik başarıdan geçtiğini yazmıştır. Sisi, Mursi’nin bir yılda başaramadığını başarmaya ve kat edemediği yolu kat etmeye çalışıyor. Bunun için birkaç çılgın proje ortaya attı. Bunlardan birisi bir milyonluk yeni bir şehir kurmaktı. Hatta Kahire’yi üçüncü kez taşımayı veya İslamabad tarzı yeni bir başkent kurmayı tasarlıyor. Fustat, Kahire’den sonra yeni Kahire ile yoluna devam etmek istiyor. Bununla birlikte Yemen meselesi olmasa bölgesel ve uluslararası dayanaklarını bütünüyle yitirecek. Şansına Yemen meselesi yetişti. Körfez ülkelerini yolunacak kaz gibi görmesiyle ilgili konuşmalarının sızdırılmasından sonra Körfez liderleriyle güvensizlik meselesi ortaya çıktı. Kral Salman ile birlikte Körfez’de dengeler yeniden Türkiye lehine seyretmeye başladı. Hatta Suudi Arabistan’ın meşhur kalemlerinden ve yazarlarından Cemal Kaşıkçı atmış olduğu twitlerinde Sisi'yi kastederek ‘münafık müttefikimiz’ mealinde dokundurmalarda bulunuyor. Bu nedenle de Suudi Arabistan ile Sisi rejimi arasındaki münasebetler sıcaklığını yitirdi. Bununla birlikte zor zamanda Sisi’yi de kaybetmek istemediklerinden kerhen katlanıyorlar. Özellikle de Muhammed Bin Zayed ve BAE liderleri hala Sisi ile sıkı fıkı.
*
Bununla birlikte Sisi’yi taşımak giderek zorlaşıyor. Müslüman Kardeşlere yönelik yargı merkezli sindirme kampanyası giderek sertleşiyor ve savunulamaz hale geliyor. İttihadiye olaylarıyla alakalı olarak 2 kişinin ölümüyle ilgili Mursi’nin yargılanması ve evvelemirde 20 yıl ceza alması olayı izleyenlerin dudaklarını uçuklattı. Yargı Mursi aleyhine seçici bir şekilde işletiliyor. Halbuki orada 8’i İhvan mensubu olmak üzere 11 kişi öldü. İkisinin kanından Mursi’ye sorumlu tutuyorlar ya ötekiler? Kimvurduya gidiyor! Kimileri, Muhammed Bedii ve arkadaşlarına basit davalardan dolayı idam verilmesiyle mukayese edince Mursi’ye verilen cezanın pek da ağır olmadığı görüşünde. Belki de bu şekilde uluslar arası camia önünde manevra alanını açık bırakmak istiyorlar . Bununla birlikte Mursi üç dört davadan daha yargılanacak. Alacağı cezaların toplamı idam olması bile onu ömür boyu demir parmaklıkların ardında tutmaya yetebilir . Bundan dolayı bu rejimin gölgesinde kimse adalet beklemiyor. Devrimcilerin tek kurtuluş reçetesi devrimi tamamlamak. Bunu barışçıl zeminde yapmaya kararlı olsalar da sonuçta bu sistemin ıslahının kabil olmadığı görüşündeler. Cemal Haşmet gibi Müslüman Kardeşler ileri gelenleri iktidarın değil sistemin veya düzenin gitmesi gerektiğini savunuyorlar. ‘Devrim gelecek, rejim gidecek’ diyorlar. Adnan Menderes’e de denildiği gibi devr-i sabık yapamayanlar devr-i sabık oluyorlar. Bu Yemen gibi ülkelerde de denendi. Ali Abdullah Salih gibiler siyasi olarak yarı canlı bırakılınca devrimin önünü kestiler.
*
Sisi çılgın projeler ile İhvan düşmanlığı üzerinden kayığını yüzdürmek istiyor. İhvan düşmanlığı bir nebze tutsa bile dev projeleri yürütecek mali portföy ufukta gözükmüyor. Yeni sistem ancak nefret ve umut kefeleri üzerinde yükselebilir. İhvan üzerinden nefret kefesi veya ayağı şekilleniyor ama umut ayağı tökezliyor. Sözgelimi darbeden sonra ortaya koymuş olduğu yol haritası da işlemiyor. Parlamento seçimleri bir başka bahara ertelendi. En azından 2015 senesi içinde bir seçim öngörülmüyor. Yapılırsa sürpriz olacak. İşler daha da sarpa saracak olursa; Mısır rahatlıkla başarısız ülkeler kümesine düşebilir. Sisi İslami kesimlere yönelik tehditlerde bulunurken veya İslami kurumlarda reformdan söz ederken aksine katedrallerde katıldığı toplantılarda çok rahat görünüyor. İslami atmosferli toplantılarda yaban dururken kilise toplantılarında coşkulu görünmektedir. Bu minvalde ülkede İslami değerlere yönelik olarak büyük bir saldırı var. Okul müfredatında Ukbe Bin Nafii, Salahaddin Eyyübi ile ilgili kısıtlamaya ve kesintiye gidilirken Şerif Subaşı gibi isimler milyon ev projesine mümasil olarak milyon başörtüsü açma kampanyası başlattılar. Gize’de Eğitim Bakanlığı Vekili Prof. Büseyne Keşk ortaçağdan kalma bir adeti hortlatarak veya IŞİD’e özenerek kitap yakma kampanyası başlattı. Sabık Ezher şeyhleri de olmak üzere önüne gelen ismin kitapları aşırılık ihtiva ettiği gerekçesiyle yakılmaya tabi tutuldu. Ortada bir çılgınlık var ama bu çılgınca bir başarı öyküsü değil aksine tahribat çılgınlığı.
Bu nedenle de Sisi’yi candan destekleyen tek kurum Kıpti Kilisesi kalmıştır. Müslüman Kardeşler 80 yıllık tarihlerinde böyle bir mezalim ile karşılaşmadıklarını söylüyorlar. Sanki durum Roma’nın ilk Hıristiyanları tenkil etmesine benziyor. Çete mahiyetli rejimin gölgesinde İslami kesimler tarihteki en büyük çile dönemlerinden birinden geçiyorlar. Darbenin dayandığı Temerrüt hareketi gibi kurmaca hareketler de çözülüyor. Hareketin liderlerinden Mahmut Bedr’in bisküvi fabrikası projesinin akıbeti Sisi’nin projelerini hatırlatıyor. İstihbaratın devşirdiği isimlerden birisi olan Mahmut Bedr halka hizmet ve istihdam ihdas etmek için bisküvi fabrikası kurmak isterken proje elinde kalıyor. Mursi’yi başarısız bulanlar, ondan sihirli çözümler bekleyenler de aynı geçitten geçiyor ve sıralarını savıyorlar.