Suni bahar havası ile İslam dünyasının diktatörlerden kurtulduğu iddiası realitede isabetten uzak gözüküyor. Ortaya çıkan ve yenilenmiş, özgürlükçü varsayılan yapıların dünya sistemine bağlılık noktasında hiçbir muhalif çaba içinde olmadığı, aksine, Libya'da olduğu gibi, tarihi işgalleri medeniyet aktarma olarak kutlamaya dönüştürme, utanç hanesine yazılan tavırlardan sadece biri.
İslam dünyası, kişisel ve toplumsal alanda hayata yansıtacağı asli değerlerin uzağında bulunuyor. Çabuk alevlenmesi, uzun vadeli düşünce kabiliyetinin eksikliği, küçük; anlık başarılarla tatmin olması pasif konumda oluşunun göstergesi. Dünya sisteminin getirdiği dayatmalara direnç göstermesi bir yana, meşrulaştırma çabaları özgüvenle ilgili sorunsal olarak karşımıza çıkıyor.
"... Aralarındaki işler şura iledir..."(Şura-38) diye uyaran Kitap, toplumsal gelişmenin ve zenginleşmenin kaynağına işaret ediyor.
Hz. Peygamber'in en kritik anlarda istişareye başvurması, ümmete ait zenginliğin ortaya çıkmasına ve netice üzerinde etkisine dikkat çekilmektedir. Bedir, Uhut, Hendek savaşlarında, Hudeybiye'de ve günlük akış içinde pek çok olayda Hz. Peygamber iştişare yapmış ve çoğunluğun kararını uygulamıştır. Kendi görüşüne rağmen, çoğunluğun kararını uygulayan Peygamber'in ümmetinin, günümüz yöneticileri, her şeyi "biliyor" ve istişareye ihtiyaç duymuyorlar.
Günümüz yöneticileri şurayı danışma olarak telakki ediyorlar. Ortak bir iş için toplanan kurulda üyeler fikirlerini beyan ediyor; sonunda başkan / yönetici istediği kararı alıyor. Ve bu durum şura olarak izah ediliyor... Hz. Peygamber i Uhut savaşını Medine'de savunma stratejisi ile yapmayı öneriyor. Bedir ehline gıpta eden genç sahabeler savaşmak istiyorlar. Neticede çoğunluğun kararı uygulanıyor. Burada yatan incelik, günü, savaşı kurtarmanın ötesine taşan derslik bir değerdir. Sorumluluğu beraber sırtlananlar yetkiyi de paylaşma durumundadırlar. Şura bağlayıcıdır çoğunluğun kararı tepe yöneticiyi de bağlar.
Şuranın danışma ile karıştırıldığı alanlar mevzubahis.
Riski tamamen kendi üstlenen bir girişimci, istediği kişiye danışabilir, uzmanlardan, firmalardan danışmanlık desteği alabilir ve bu görüşler içinde dilediğini tercih edebilir. İstişarede bu türden, daha çok şahsi konulara ait, müşavereler de önemlidir, bereket yüklüdür. Ancak toplumu ilgilendiren önemli konularda, işin yükünün ortak yüklenileceği her birimde şuranın bağlayıcılığı büyük önem taşır.
Şura kültürü İslam toplumunda, eğitimden davranışa küçük yaşlarda geçmesi gereken öneme haiz konulardan biridir. İster danışma bahsinde, ister bağlayıcı statülerde olsun, istişare hesap edilemez zenginlikleri içinde barındırır. İstişare; fikrin fikri açtığı, ufukların genişlediği, zaafların eritildiği ve netice; hayrın, tahakkuk ettiği ortamlardır. İstişare, en geniş halkadan merkeze doğru takip edilerek yürütüldüğünde ülke bütünlüğünde sağlıklı tezahürler ortaya çıkar. Fikri alınan her insan kendini önemli hisseder, daha ilgili olur ve daha çok çalışması gerektiğini düşünür.
Farklı mezheplerde İslam alimlerinin tamamı, şuranın biçiminin döneme has olabileceği söylerken, önem konusunda hemfikirdirler. Açık nasların yer aldığı bir konuda istişare geçerli olmaz. Şura ile demokratik yapıları farklı kılan önemli kriterlerden biri budur.
Kur'an'ın emri, Hz. Peygamber'in çok yönlü uygulamaları ve alimlerin tafsilatlı açıklamalarıyla önümüzde duran bu zenginliğe neden ilgi gösterilmez?
Koşturulan; sorumlu, ancak yetkisiz insanlar, "Başkanım bilir" demekten başka ne yapabilir?
Yer aldığımız bölgede, ülkeleri adına karar alan yöneticiler, şura prensibiyle kararlarını almış olsalardı, sonuç böyle mi olurdu?
Arı hiçbir çiçeği es geçmez. Bal da böyle ortaya çıkar.