HSYK üyeliği için hakim ve savcılar arasından temsilci seçimi anayasa değişikliği referandumu kadar önemli bir konuydu. Anayasa değişikliği ile öngörülen HSYK’nın yeni yapısının anlam kazanabilmesi için hakim ve savcılar arasında yapılacak seçim sonucunda ortaya çıkacak tablo çok önemliydi. Anayasa değişikliği öncesi HSYK’nın temel özelliği yüksek yargının tartışılmaz ağırlığıyla oluşmuş olmasıydı. Yeni düzenlemede sayıca belirleyici olacak olan yerel mahkemelerden seçilecek hakim ve savcı temsilcileri olmakla beraber, bu temsilcilerin, önceki sistemi, yani yüksek yargının saltanatını kabul etmiş kişilerden oluşacak olması halinde anayasa değişikliğinin fazla bir anlamı kalmayacaktı.

Hakim ve savcılar arasında daha önce herhangi bir konuda seçim yapılmadığı gibi bir eğilim yoklaması da olmamıştır; nasıl düşündükleri hangi sebep ve saiklerle hareket ettikleri bilinmemekteydi. Bu sebeple yapılacak seçimlerin akıbeti hakkında doğru bir tahminde bulunmak için elimizde geçerli bir veri bulunmamaktaydı. Tahminler sadece spekülatif bazı bilgilere dayandırılmaktaydı. Bu durum HSYK üyeliği için yapılacak seçimi daha da önemli hale getirmekteydi.

Yüksek yargının uzun süredir ortaya koyduğu siyasi tutum üzerine yürütülen tartışmalarda şu görüşü daima dile getirdim: Türkiye’de yaşanan yargı ile hükümet arasındaki bir çekişme değildir; gerçek çekişme yüksek yargı ile yerelde görev yapan hakim ve savcılar arasındadır. Bu tezimi güçlendiren birçok olay yaşanmıştır son zamanlarda. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili yaşananlar bu konuda en açıklayıcı örnektir. Hatırlanacağı üzere, Başsavcı hakkında yürütülen soruşturmada HSYK’nın yüksek yargı kökenli üyelerinin inisiyatifiyle Erzurum’daki özel yetkili savcıların hepsi görevlerinden alınmıştı. Hukuka aykırılığı, dolayısıyla yetki gaspı sebebiyle yok hükmünde olduğu çok açık olan bu işlemin tek bir amacı vardı, Erzincan Başsavcısının tutuklanmasına dair kararın değiştirilmesini ağlamak. Özel yetkili savcıları görevden alan HSYK üyeleri, onların yerine kimi getirirlerse getirsinler verdikleri mesajın alınacağına ve etkili olacağına inanmaktaydılar. HSYK’nın Erzurum’da görevlendirdiği özel yetkili savcılar, beklenin aksine bir tutum ortaya koydular; görevden alınan savcıların başlattığı soruşturmayı tamamladılar ve bir iddianameye dönüştürdüler, dava açtılar. HSYK’nın örtülü mesaj verdiği hakimler ise Erzincan Başsavcısı’nın tutukluluk kararını mükerrer itirazlara rağmen kaldırmadı. Diyarbakır’daki mahkemeye yapılan itiraz da sonuçsuz kaldı. Başka çare bulunamayınca davanın, hukuka aykırılığı açık olmasına rağmen, Yargıtay’da görülmesine teşebbüs edildi; ancak o şekilde bir netice istihsal edilebildi.

Erzurum’da yaşanan bu olay şu gerçeği ortaya koyuyordu: HSYK’nın üye çoğunluğu ve onlarla birlikte hareket eden yüksek yargı üyeleri yerel mahkemelerde görev yapan hakim ve savcıları tanımamaktadır. Yüksek yargı üyelerinin kendi kapalı dünyalarında oluşan fikir ve kararların yerel mahkemelerde görev yapan hakimler ve savcılar tarafından da kabul edildiğine dair varsayımlarının geçerli olmadığı görülmüştür. Yüksek yargı sadece milletten değil yargı camiasından da kopmuştur; yüksek yargı, yargı camiasına da yabancılaşmıştır. Bu tablo yerel mahkemelerde görev yapan hakim ve savcılarla yüksek yargıdakiler arasında genel anlamda bir zihniyet farklılığının bulunduğunu açıkça göstermekteydi.

Sadece bir örnek olayla açıklamaya çalıştığım tez, yerel mahkemelerde görev yapan hakim ve savcıların çoğunluğunun yüksek yargıdakilerle aynı hareket etmeyeceği şeklindeydi. 17 Ekim günü yapılan seçimler bu tezi doğrulamıştır. Hatta tahmin olunandan çok daha fazla bir farklılığın ortaya çıktığını söyleyebilirim. Yüksek yargının, Türkiye’deki hakim ve savcılardan tamamen kopuk olduğu tescillenmiştir. Yüksek yargı ile birlikte hareket eden bazı meşhur ve sembol isimlerin esamileri okunmayacak derecede az oy almış olması çok önemli bir mesajdır. HSYK seçimleri, sadece seçilen üyelerden dolayı değil, Ankara’da yüksek yargıda olmasa bile, Türkiye’de “hakimler olduğu”nu göstermesi bakımından da tarihe geçecektir