ABD Başkanı Obama, İsrail’in Hamas’la müzakereye direnmesini anlıyordu. Hatta o kadar iyi anlıyordu ki, İsrail Başbakanı Netanyahu, AIPAC ve İsrail kamuoyuna yönelik sarf ettiği sert sözler dahilinde Hamas’a İsrail’in her zaman istediği statüyü veriyordu: İsrail’le müzakere ihtimali olmayan bir tetikleyici. Bu statü, şimdi ABD tarafından onaylanmış durumda. Zira bundan sonra İsrail’in ve Filistin lideri Mahmud Abbas’ın ne dediği önemli değil. Netanyahu, Kudüs’ü bir çizgiyle ortasından ayırsa, İsrail’in başkenti olmasından vazgeçse ve Filistinli mültecilerin İsrail’e dönmesini kabul etse bile, muhatap sorunu devam edecek. Netanyahu ve Obama’ya göre Hamas, Filistin hükümetinin parçası olduğu sürece, karşıda tüm bu ‘zorlu uzlaşmaları’ yapacak kimse yok.

İkilem, ‘Büyük İsrail’ ideolojisinin zirvelerinden ve ‘savunulabilir sınırlar’ stratejisinin derinliklerinden, şu soruya indirgendi: Hamas, resmin içinde mi, değil mi? Sanki Hamas’la Fetih arasındaki uzlaşmadan önce İsrail’in, Abbas’la müzakere etmeye, tavizler vermeye, yerleşim inşaatlarını durdurmaya veya en azından bir barış anlaşması durumunda hangi yerleşimleri topraklarına katmak istediğine karar vermeye niyeti varmış gibi... Fakat artık tarihin önemi yok. Eski ‘muhatap yok’ bahanesinin yeni bir temeli var: Hamas.

Türkler umurunda bile değil
Hamas hareketi, böyle bir diplomatik güce hiç sahip olmamıştı; 2006’da kazandığı ezici seçim zaferinden veya 2007’de Gazze’yi ele geçirip diplomatik sürece yönelik veto hakkı edinmesinden sonra bile böyle bir gücü olmadı. Abbas, İsrail’le imzalayacağı herhangi bir barış anlaşması için Hamas’ın rızasını alması gerektiğini biliyordu, fakat bu engeli Filistin’de bir referandum düzenleyerek bertaraf etmeyi umuyordu. Abbas, barış görüşmelerinin devamı için Hamas’la bir anlaşmayı şart koşmadı ve şu an bile uzlaşmanın İsrail hükümetleriyle Filistin Yönetimi arasındaki anlaşmaları etkilemeyeceğini söylüyor.

Daha geçen hafta, “Bu bir Fetih veya Hamas politikası değil; bu benim politikam”, diye konuştu. Diğer bir deyişle, barış görüşmelerinin sürmesinin önünde hiçbir engel görmüyor. Fakat Netanyahu ve Obama, nadir ve yıkıcı uzlaşma noktalarından biri dahilinde, ondan müzakere etme hakkını alıp Hamas’a veto gücü verirken

Abbas ne yapabilir?
ABD Kongresi’ndeki konuşmasında Netanyahu, yeni bir formül ortaya atıp, Abbas’ı Hamas’la anlaşmayı yırtıp atmaya çağırdı ve İsrail’in Filistin bağımsızlığını memnuniyetle karşılayacağını söyledi. Bir insan daha fazla nasıl blöf yapabilir? Hamas-Fetih uzlaşmasından uzun süre önce, Filistin meselesinin uluslararasılaştırılmasına karşı çıkan da aynı adamdı. Ve şimdi tanıyacağı devlet hangisi olacak? O devlet hangi sınırlar dahilinde olacak? Hangi yerleşimler hariç olacak? Obama sayesinde Netanyahu’nun bu soruların hiçbirine cevap vermesi gerekmiyor. Ortada muhatap olmadığında, herhangi bir diplomatik öneri ziyadesiyle farazi hale geliyor.

Bu şart koşma, İsrail’in Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın önüne koyduğu şartlardan birini hatırlatıyor: İran’la ilişkileri kopar ve ardından konuşuruz. Esad’ın kendi halkını katleden bir diktatör olup olmadığı İsrail’in umurunda değil; önemli olan küçük katilin büyük tehditle bağlarını koparması. Bu noktada da İsrail, İran’a veto gücü veriyor. Ve İsrail, hem kendisiyle hem İran’la şahane ilişkiler yürüten Türkiye’den aynı şeyi asla istemezken, Suriye neden İran’la ilişkileri koparsın? Bugün aradaki soğukluktan dolayı İsrail, Türkiye’den İran’la ilişkileri koparmasını istemeye cesaret bile edemez. Türkiye de zaten böyle bir isteği kaale bile almaz.

İsrail yalnız değil; Türklerin kiminle ittifak ettiği ABD’nin de umrunda değil. Lübnan’a askeri yardım gönderirken, Lübnan hükümetinde Hizbullahçı bakanların olmasını umursamadığı gibi, Pakistan’la Afganistan’daki yerel çetelerle de sürekli olarak anlaşmalar yapıyor. Kaide de dahil terör örgütleri, Amerikan politikalarına hizmet ettikleri sürece ABD’yi rahatsız etmiyor.

Barış yok, Hamas var
Netanyahu, Washington ziyaretinde herhangi bir başarı elde ettiyse, bu ‘muhatap yok’ stratejisini pekiştirmesi sayesinde oldu; bu strateji, İsrail liderinin hilekârlığına yaradı ve şimdi de Obama’ya yarayacak. Bu noktada sorun, Netanyahu’nun başarısıyla İsrail’in selameti arasındaki uçurumdan kaynaklanıyor. Haaretz’in geçenlerde düzenlediği bir anket, kuşkusuz Netanyahu’yu epey mutlu etti, fakat bir anketle ekmek alamazsınız. veya barış yapamazsınız. Fakat barış yapmanıza da zaten gerek yok: Ortada Hamas var. (29 Mayıs 2011)

Kaynak: Radikal