Anayasa değişiklik paketinin içinde en önemli maddelerden biri geçici 15. Maddeyi kaldıran düzenlemedir. Geçici 15. Madde, 12 Eylül darbesini yapanlarla beraber, darbeden sonraki yaklaşık üç yıllık süre içinde hemen hemen yapılan her türlü iş ve işlemlerin cezai ve hukuki sorumluluğunu kaldıran bir hüküm içermektedir. Bu maddeye göre, o süre içinde devlet adına iş yapan herkes bütün sorumluluklarından kurtulmaktadır.

Anayasada böyle bir hükmün 28 sene yer alması, yapılan birçok anayasa değişikliğinde ele alınmaması, son anayasa değişikliklerinden birinde de, kaldırılmasına yönelik değişiklik teklifinin reddedilmesi manidardır. Bugün geçici 15. Maddenin kaldırılması tartışmasının şu veya bu tarafından yer alanlar, 3 Ekim 2001 günü TBMM’de yapılan anayasa değişikliği görüşmelerinde geçici 15. Maddenin kaldırılmasına karşı çıkmışlardır. 2001 yılında TBMM Başkanlığına verilmiş olan, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz ile 288 Milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nde, geçici 15. Maddede değişiklik yapılması da öngörülmekteydi. Ancak bu değişiklik, bugün olduğu gibi, darbecilerin yargılanmasına dair engelin kaldırılmasını içermiyordu. Yani, geçici 15. Maddeye dokunan bu değişiklikte, bilinçli olarak, darbecileri koruyan hüküm muhafaza edilmekteydi.

İlgili madde hakkında TBMM’deki görüşmeler 3 Ekim 2001 Çarşamba günü yapılır. Bu görüşmeler sırasında, Dönemin Saadet Partisi Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, İstanbul Milletvekili Bahri Zengin, Hatay Milletvekili Metin Kalkan, Mardin Milletvekili Fehim Adak ve Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata tarafından verilen değişiklik önergesi şu şekildedir:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi metinden çıkarılmıştır."

Bu öneri hakkında, dönemin DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan koalisyon hükümetinin Anayasa Komisyonu Başkanı Turhan Tayan olumsuz görüş bildirmiştir. Bunun üzerine, Mehmet Bekaroğlu söz almış ve önergenin gerekçesini izah etmiştir. Ancak yapılan oylamada önerge reddedilmiştir.

2001 yılının 3 Ekiminde, geçici 15. Maddenin kaldırılması imkânı TBMM’nin eline geçmiştir; ancak bu imkân dönemin koalisyon hükümetini oluşturan partilerin milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. Geçici 15. Madde hakkında başta MHP olmak üzere, değişikliğe karşı çıkan partilerin durumunu kendi içinde tutarlı kabul etmek mi gerekir? Aynı konuda 2001’de de hayır oyu kullanmışlardır.

***

Geçici 15. Maddenin kaldırılması, 12 Eylül darbesini yapanlara yargı yolunu açacak mıdır? Bu konuda benim görüşüm olumludur; geçici 15. Madde kalkarsa yargı yolu açılır. Geçici 15. Maddenin sembolik anlamı pratikteki bu karşılığından çok daha fazladır. Darbecileri koruyan hüküm anayasada 30 yıl kalamaz, kalmamalıdır. Bu kadar uzun süre bu hükmün muhafaza edilmesi dahi Türkiye demokrasisi açısından bir züldür.

Darbecilere yargı yolunun açılması konusunda daha ayrıntılı bir yazı mümkündür. Burada kısaca, yakın zamanda yapılan tartışmalara değinmek istiyorum. Bazı hukukçular, geçici 15. Maddenin kalkması halinde darbecilerin yargılanamayacağını belirtirken iki değişik gerekçe öne sürmektedirler. Bunlardan birincisi, zamanaşımı meselesidir. İkinci gerekçe ise, geçici 15ç maddenin bir af hükmü içerdiği, dolayısıyla kalksa bile yargılamaların yapılamayacağı şeklindedir.

Zamanaşımı konusu, kanaatimce, basit bir konudur. Zamanaşımı süresi, hukuken yargılama mümkün olduğu süre içinde işlemektedir. Hukuken yargılama yapılmasına engel bir durum varsa, zamanaşımı da işlemez. Zamanaşımının temel mantığı da budur. Yargılama engeli varsa zamanaşımı yoktur. Geçici 15. Madde başlı başına bir yargılama engelidir; bu hükmün yürürlüğe girmesinden itibaren zamanaşımının işlemesi durmuştur; madde yürürlükten kalkınca zamanaşımı tekrar işlemeye başlar.
Zamanaşımı konusunda ayrıntıda kalan ikinci önemli husus, 12 Eylül darbesini yapanların işlediği suçun mütemadi suç olmasıyla alakalıdır. Temadi bitmeden zamanaşımı başlamaz. Türkiye’de darbeleri yapan merkezi bir örgütün varlığının tartışıldığı bu dönemde, siyasete müdahalelerin devam ettiği, özellikle 28 Şubat döneminde yaşananlar, 12 Eylül darbesini yapan aynı örgütün eylemlerinin devamı mahiyetinde kabul edilebilir. Bu şekliyle, zamanaşımının gerçekleşmediği düşünülebilir.

Geçici 15. Madde hükmünü bir af hükmü olarak görenlerin ise yanıldığı birkaç nokta var. Birincisi, geçici 15. Madde sadece ceza hukuku anlamında bir af içermiyor; hukuki sorumlulukları da yargılama alanı dışında bırakıyor. Hukuki sorumlulukların affı nasıl mümkün olabilir? Devlet, belki kamu görevlilerinin tazminat sorumluluğunu kendisi üstlenebilir, ama bütünüyle tazminat taleplerini ortadan kaldıran, yani vatandaşın talep edeceği tazminatlar için de bir af hükmü getiremez.

İkinci ve en önemli konu, geçici 15. Maddenin içeriğiyle ilgilidir. Geçici 15. Madde bir af hükmü olsa, hangi dönemi kapsamaktadır? Bu konuda konuşanlar bir inceliği dikkate almıyorlar. Geçici 15. Madde, “12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde” işlenmiş olan bütün fiillerle ilgili bir yargılama engeli getirmektedir. Yani, yaklaşık, Kasım 1983 sonlarına kadar… Peki, geçici 15. Madde ne zaman yürürlüğe girmiştir? 6 Kasım 1982. Hangi af kanunu, yürürlüğe girdiği tarihten sonraki bir sene içinde işlenecek suçlar için peşinen bir af hükmü getirebilir? Madem, şekline değil de, içeriğine bakarak geçici 15. Maddeye bir “af hükmü”dür diyoruz; o zaman içeriğini çok dikkatli okumak lazımdır. Bir af kanunu yürürlük tarihinden sonraki fiilleri için af hükmü getiremez.

Üçüncü önemli husus ise, bu hükmü koyanların amacına baktığımızda ortaya çıkmaktadır. Anayasaya bir geçici madde eklemek yerine, yasama yetkisini elinde tutan Milli Güvenlik Konseyi, bir af kanunu çıkartır ve konuyu hukuki bakımdan tamamen kapatmış olurdu. Bunu yapmamıştır; zira istedikleri hukuki anlamda bir “af” değildir, bir yargılama engeli koymaktır. Bunun yolu da geçici bir maddeyi anayasaya eklemektir.

Anayasanın geçici 15. Maddesi kalkarsa 12 Eylül darbecilerine yargı yolu açılır. Hem cezai, hem de hukuki bakımdan yargılanmaları mümkündür ve gerçekleşecektir.