Modern dönem dünyasında insanın maddeyi kullanma becerisi geliştikçe, tehdidin oranı da o nispette artıyor. Niyetin maddeye yansıması, değerden kopuk gelişmeyle ortaya çıkması, geriye dönüşü gayrı kabil, kırılgan emniyetsiz vasatı önümüze koyuyor.

Hiroşima'da ilk etkili "marifeti"ni ortaya koyan ilerlemeci tarih anlayışı, laboratuarların üretiminin hayır hak emeller taşıdığı konusunda şüpheye düştü. İnsana bahşedilen marifet ile kainata saklı duran imkanın terkibi öldürmeye endeksli hale gelmesi kaçınılmaz mıydı?

İnsanı bir başka insan için kurt gören bir zihni tutum için üstün şiddet, dünya mutluluğunun anahtarı olarak kabul gördü. Gelinen aşamada, "gizli" ibaresi altında en üstün öldürme silahını bulma çabası, uluslar arası üretim yarışı hızlanarak sürüyor. Hedef, en uzun mesafede en geniş alanda en çok insanı öldürme...

Savaşın başladığı yer zihindir. Şekillendiği yerler silah fabrikaları. Uygulama üçüncü ve son safhadır. Ancak silahların marifetlerini göstermeden önce siyasetin oluşturacağı mizansene ihtiyaç vardır.

Günümüzde ABD'nin yapıp ettiklerini izlediğinde sudan sebeplerin gizli ve aşikar mizansenlerle nasıl kolay gerçekleştiği anlaşılır. Çok uzağa gitmeye gerek yok, en sıcak örnek Suriye'ye bakalım.

Bölgesel güç olarak kendilerini lanse eden devletlerin, bu güçleri olmadığı önce ortaya konur. Ellerindeki kartları toplanan bölgesel aktörler, söylemleriyle güç merkezlerini işaret eder hale gelirler.

ABD'nin dünya üzerinde yapıp ettiklerine karşı tepki gösteren, terörist olarak niteleyen İslam ülkeleri aydınlarının bir kısmı ve yandaş iktidarlar müdahale için davetkar tutum içindedirler. İzahtan vareste bu tutumun arkasında, "ikna" edici etkenlerden biri, silahların marifeti değilse ne?

Siyasetin böylesine sivrilmesi ve sözünü savaşla söyleme rahatlığına erişmesinin nedenleri, bu durumda önem arz etmiyor mu?

Kararlı ve süreklilik arzeden bir düşünsel muhalefetin etkisinin olmayışı, savaşları kolaylaştırıyor. İnsan hayatının böylesine ucuz olduğunun göstergesi olarak ortaya konacak etkenler arasında, silah üretimlerinin nükleer başarıyla sürmesi gösterilebilir. Nükleer silahların kaldırılması bir yana sınırlandırma girişimleri de her defasında akim kalıyor. Silah ve karar aynı elde olunca, hayırlı sonuç beklemek hayal oluyor.

Yaşadığımız dünya her yönüyle güvensiz.

Nerede ne zaman bir patlamanın olacağı, hangi nükleer santralin kaçak vereceği; deprem, sel gibi olaylar karşısında sızıntılara kimin teminat vereceği sorusunun cevabı yok.

Uluslar arası hukuk sadece lafız olarak var. BM'ler iradesiz, güçlü ülkelere karşı yaptırıma geçemez, çünkü yürürlükte olan, onların iradesi. Herhangi muhalif karar karşı "veto" mührü ile istikballeri teminat altında.

Hileli bir mayın tarlası dünya.

Tuzaklar, maskeler, vicdanı nasırlaştırıp rahatlayan acımasız iktidarlar...

Böylesi gayri adil dünyanın egemenleri kendilerini barışsever, insanlık timsali göstermeleri, alay ve acının hayal edilemez yükseklikte buluşmasının, parıltılı illüzyonu.

Ölüm kusan işgalcinin kendini özgürlük elçisi göstermesi ve zulme uğrayanın onu öyle kabullenmesi, dünyanın içinde bulunduğu durumun göstergesi.