ABD Başkanı Barack Obama'nın Müslüman dünyaya yönelik konuşması tüm dünyada ilgiyle izlendi ve ABD başkanlığının uluslararası ağırlığını bir kez daha gösterdi. Obama'nın konuşması beklenmedik bir söylemsel güç gösterisiydi ve önemli bir bağlamı deşti: Sekiz yıldır medeniyetler çatışması zihniyeti üzerinden ilerleyen yeni muhafazakâr politikalardı bu bağlam. 'Özgür dünya'nın lideri ülkesinin barışcı yüzünü gösterdi.

Konuşma Obama'nın şahsi tarihiyle tümüyle aynı çizgideydi; geleneksel politikalardan da önemli bir sapmayı ifade ediyordu. Obama Arap-İsrail ihtilafını ve ülkesinin İran'la sürtüşmesini, şiddet yanlısı aşırılıkçılıkla mücadelenin yanı sıra demokrasi, inanç özgürlüğü ve kadın haklarını güçlendirmeyi içeren bir gündemin parçası olarak çözmeyi vaat etti. Washington'ın kararlılık ve adaletle takip etmesi halinde bu, uluslararası diplomaside yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Böylesine yaratıcı bir konuşmanın etkisini ölçmek için yaratıcı araçlara ve hazmedecek vakte ihtiyaç var. Fakat bunun bir şov olmadığını unutmayalım - bu, birinci elden güç politikasının bir tatbikiydi. Burada övgüyü muhtemelen, Obama'nın sağ kolu Rahm Emmanuel hak ediyor. İsrail yanlısı tutumu aşikâr sayılan Emmanuel olmasaydı, Obama ne Filistin ne de İran konularında İsrail yanlısı lobiye yüklenebilirdi. Emmanuel zorlu bir meydan okuma ortaya koymuştu: Ya daha iyi bir planla gelin, ya da sesinizi kesin.

Bu yüzden Obama'nın konuşması idealist ilkelerin hafif siklet bir deklarasyonu değildi; yaratıcı lideri yoluyla bir ülkenin sakince konuşmasını ve büyük bir sopa taşımasını temsil ediyordu. Obama küresel karşılıklı bağımlılığın altını çizdi. Karşılıklı bağımlılık iki şeritli bir yoldur: Buradaki insanlardan önyargılarını bırakmaları istenirken, Obama liderliğindeki ABD'nin de kendi önyargılarını bırakmaya hazır olması gerekir.
Ortaklık vurgusu da kuru laf değil; gerçek dünyada etkisi söz konusu. Diğer ülkeler ellerini

taşın altına sokarsa, tüm küresel tartışmalarda söz hakkına sahip olacaklarını göreceklerdir. Bu kusursuz bir rol dağılımı olmayabilir, zira hiçbir ülke ABD kadar güçlü değil. Fakat oyun doğru oynanırsa, adil bir uluslararası sistemde olumlu rol oynamak beraber yaşayabileceğimiz bir sonuç olabilir. (Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazete, başyazı, 5 Haziran 2009)

Kaynak: Radikal