Dış politikanın temel bir kuralı vardır ; iç meseleler içeride kalır. Kendi parlamentonuzda kıyasıya kapışabilirsiniz. Ama yabancılarla bir masaya oturduğunuzda artık iktidarıyla, muhalefetiyle, liberaliyle, sosyalistiyle, muhafazakarıyla bir olursunuz. Yabancı temsilciler bu ayırımla pek ilgilenmez. Size bir ülke, bir bütün olarak bakar. Artık partiniz, grubunuz adına değil, ülkeniz adına konuşmalısınız. İnsanlar sizin iç sorunlarınızdan anlamaz, anlamak istemez. Toplantı, adı üstünde, uluslar – arasındadır. Partiler, dar gruplar arasında değil. Burası temsil makamıdır. Gereğince davranmak gerekir.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iç politikayla dış politikayı ayırabilecek durumda olmadığını bir kez daha gösterdi. Avrupa Sosyalistleri kongresi liderler oturumunda AK Parti'den övgüyle bahseden Norveç Savunma Bakanı Espen Barth Eide ile tartıştı. Neden ? Çünkü oturumu yöneten Norveçli Sosyalist Bakan Eide, Türkiye hakkında "olumlu" ifadeler kullandı.

Eide şöyle diyor ; ''Son 10 yılda tarihiyle daha barışık, siyasi ve ekonomik gündeminde daha çok ileriye bakan ve Avrupa standartlarından çok daha hızlı ekonomik büyüme gerçekleştiren ve son yıllarda dünyada yeni bir rol düşüncesiyle hareket eden Türkiye yeniden sahneye çıkıyor." Eide şöyle devam ediyor ; "Tarihiyle ve Müslüman kökenleriyle uzlaşan Türkiye, Kemalist Türkiye'nin otoriter yöntemlerle Batılılaşma çabasından daha Avrupalıdır."

Eide Kılıçdaroğlu'na söz vermeden önce soruyor ; Türkiye Arap Baharı'nda rol modeli oluyor mu ? Kılıçdaroğlu soruya ülkesi adına cevap verecek durumda değildir. TBMM koridorlarındaki, Parti grup toplantısındaki tartışmayı oraya da taşıyor. Ezberinde ne varsa onları söylüyor;

''Türkiye son dönemde parlak gelişmeler sağladı diyorsunuz. Doğrudur. Ama o gelişmelerin hangi bedeller ödenerek sağlandığını acaba tahlil ettik mi? Dünyada cari açıkta bir numarayız, bu hiç sorgulanmıyor. Hapisteki gazeteci sayımız Çin'den daha fazla, bu hiç sorgulanmıyor. Medya özgürlüğü yok, bu hiç sorgulanmıyor''.

Kılıçdaroğlu şöyle devam ediyor ; "Arap halkları, Ortadoğu halkları Türkiye'deki yurttaşların yaşadığı gibi demokrasisi gelişmiş bir ülkede yaşamak istiyorlar. Bizim halkımıza, Türkiye halkına özeniyorlar. Ama bizim yöneticilerimiz Arap yöneticilere, Ortadoğu yöneticilerine özeniyorlar."

Halk Partisi çizgisinin Arap edebiyatı hiç bitmemiştir. İslamiyetle ilgili her durumu Araplarla, Araplaşmakla ilişkilendirmeye bayılır. Oklardan birisi ulusalcılıktır ama bu daha çok Ortadoğuya karşı kullanılır. Batı ülkelerine karşı ise bir zaaf vardır. Sanki ulusal kuruluş savaşı Arap ülkelerine karşı verilmiştir. CHP kültürünün Türkiye'nin seçkinci kültürüyle örtüşen, halk karşıtı ve hiç de batılı anlamda "sosyalist" olmayan bu yönü ayrıca ele alınmalıdır. Burada konumuz dış politikadaki tavrıdır.

Bir CHP temsilcisinin ulular arası bir platformda Türkiye'yi ve hükümeti şikayet etmesi ilk defa olmuyor. Meclisteki tartışmaları dünyada gittikleri yerlerde aynen paylaşmaktan çekinmiyorlar. Bu şekilde elbette şaşkın bakışları üzerlerinde topluyorlar. Dış toplantılarda insanların onları CHP değil de "Türkiye" gibi gördüklerini fark edemiyorlar.

Bu durumu, on yıllardır iktidar olamamanın verdiği hırçınlığa yorabilirsiniz. Ama yabancıların bu hırçınlığı anlamasını bekleyemezsiniz. Onlar sizden ülkeniz hakkında sakin açıklamalar bekliyorlar. Ülkenizdeki atmosferi aynen oraya taşımanızı beklemiyorlar. Sizin bütünüyle ülkenizi temsil etmenizi bekliyorlar. Bu nedenle yurt dışında hükümetinizi şikayet ettiğinizde, kendinizi şikayet etmiş olursunuz. Kendi arızanızı deşifre etmiş olursunuz.

Halk Partisinin ele güne karşı bu şekilde rezil olmasına gönlümüz razı olmuyor. Çünkü dışarıdan bakıldığında ayrılıklar flulaşıyor. Hepimiz aynı tablonun desenleri olarak görünüyoruz.