Bayramlar eşsiz bahaneler. İki bayram da farklı özelliklerle gelirler ve mümini algı derinliğinden başlayarak tamir ederler. Güncel hesapların, tutkuların, çarpıklıkların ve ahiret yolunu işgal eden suni üretimlerin temizliğinde bayramlar birer lütuf olarak, tam zamanında gelirler.

Dünyanın semasına kandil misali asılır ve insanı sarsarak yeniden düşünmeye, akletmeye, günlük yanıltıcı, kesik malumattan kurtarmak için cansiperane işe koyulurlar.

Kurban bayramı işi Habil'e kadar götürür. Kurbanın nasıl, hangi niyetle ve nasıl bir duruşla sahih olabileceğini, kavi bu duruştan can pahasına vaz geçilmeyeceğini ortaya koyar.

Hz. İbrahim'de kurban bütün görkemiyle, dramatik görüntü içinde, keskin vurgulara kavuşur. İlgisiz insan kalmasın için, eşine rastlanması zor sahneler ortaya çıkar.

İnsan, bir aile üzerinden varlık ve ölümle sahne alan, her dem yeniden yaşanıyor gibi idrak yolculuğuna çağrılır.

Baba, anne, çocuk; dünyadan, arasattan, ahiretten gerçeklikler yüklenip icraya yöneldiklerinde, her biri bir başka boyutun imtihanını veriyordu. Üç boyutu bir sahne içine alan büyük yükseliş aynı zamanda, aile bütünlüğünün önemini ve eğitimdeki yerini işaret etme açısından da farklı öneme haiz.

Hz. İbrahim, insanlığın sorabileceği bütün soruları sırtlanıp varlığı sorgularken, imanın görünenden öteye bir hikmetinin açığa çıkmasını sağlıyordu. Bu haliyle bugünkü malum grubun eline düşse, anında ölümü hak ederdi.

Dünyayı içindekilerle birlikte ve araya evladı da alarak feda edebilmeyi miras bırakması, şüphesiz insanın ruh dünyasının tanzimi ve gelişmesi açısından eşsiz bir eğitim gücüne haizdir.

Hz. İsmail, canı ait olduğu yere teslim etmede tereddüt göstermeyerek adanmışlığın zirvesinde tüm insanlığa sözü tazeleyerek sunma imkanına kavuşmuş oldu. Bir başka boyuttan gerçekleşen varlık sorgulamasında insana güçlü bir izlek bahşedilmiş.

Ve Hz. Hacer bir anne ve bir eş olarak izahı gayri kabil haller içinde, duygunun bütün gel-gitleriyle aynı yönelişi ve yücelişi gerçekleştirerek, insanlığa ve özellikle annelere eşsiz bir örneklik bırakmıştır. Çocuğunu ne adına, kime gönderdiğini bilen bu anneyi Mevla, bir şehrin banisi kılmıştır. İçinde Allah'ın (cc) evi olan bir şehir bahşetmiştir.

Zemzem, Mekke ve Kabe...

Üç yücelmiş insan ve üç eşsiz nimet...

Biri eksik olsa Mekke inşa olunamayacak. Fizik aleminin yetersiz kaldığı düzlemde gerçekleşen sahnelerin nereye ait olduğundan ziyade, meyvelerinin mekanda cisimleşmesi ve kıyamete kadar bütün müminlere eğitmenlik yapması öne çıkıyor.

Dünyayı her yıl, bütün halleriyle çağırıp eksenine taşımak isteyen Hac, insan ve toplum ilişkisiyle bir kardeşlik şöleni ihdas ederek geçmişle geleceği an üzerinden aynı mekanda yaşatır. Tevhid merkezli kardeşlik sofrasında, bütün ayrımları geçersiz kılan ve en büyük aidiyetle insanlara Müslüman sıfatını belletir.

Hac; dünya, arasat, mahşer sahnelerini bir araya getiren, ırkların renklerin her şeyden vazgeçerek kardeşlik bilincine,  Allah'a(cc) kul olmanın hazzına varma yolculuğudur. Dünyayı bir ucundan ahirete ekleme, yaşamak için, elde edilmesi gereken kıvamın yüklenildiği merhaledir.

Bayramla birlikte, ümmet olarak bayramın, haccın ne kadar uzağında olduğumuzu, köleleşmiş, dünyaperest halde kötürüm kaldığımızı daha derinden anlamış oluyoruz.

Yalnız, ıssız bir coğrafyada, parça parça olmuşuz.

Her parçamız bir başka açmaza hizmet ediyor. Algılarımız aklımızın önünde, öfkemizi sevgimizi ezip geçmiş, sabır bilinmez bir diyar ismi gibi.

Bayramlar geliyor, bayramlar geçiyor etkisi meltem mesabesinde. Her türlü okumaya açık nimetler, seçkin bahaneler inmeye devam ediyor; algı başka bir seçim peşinde.

Bilincimiz yaralı ve kim kimi nereye kadar öldürecek, neticede hangi saldırganın uşaklığı avantajlı çıkacak?

Kitaba sığmaz haller içindeyiz.

Ruhunda bahar yerine, çöller uzanan, dostunu düşmanın kaybetmiş, kargaşaya destek sunan durumu, ülke ülke aramızda pay ettik.

İşte bayram bu halden çıkışı işaretlerini getiriyor.

Erkeğe, kadına, çocuğa...

Eşsiz bir aile kurulabileceğini ve bunun devletler arası, Kabe merkezli gönülle ümmet haline getirilebileceğini, bayramlar haber veriyor; uyarıyor, yineliyor, düşündürüyor, Kitaba çağrı yaparak ortaya koyuyor.

Bu nedenle de bayramlar gelmeli ve bir daha gitmemeli.