Gecikmiş, tamamlanmamış, suç ortağı... Neredeyse unutulmuş olan büyük Avrupa bankalarının yeni bir finansal şoka dayanma gücü hakkındaki testlerinden çıkan iyi sonuçlar 23 Temmuz'da yayımlandı.

Bankaların aktiflerinden hareketle gerçekleştirilen bu simülasyonlar bankaların krize cevap verme kapasitelerini ölçmeye adanmıştır.

2009 Mayıs ayında açıklanan ABD'de Amerikan bankalarına uyguladığı testlerle kıyaslandığında -Atlantik ötesinde % 52 olan sonuç Avrupa'da % 92- görülen yüksek başarı yüzdesi bu araştırmanın güvenilirliğini azaltabilir mi? Ekonomik hipotezler yeterince sert değil miydi? Notlama fazla mı hoşgörülüydü?

Oysa, bu testlerin üzerinde oluşturulduğu Avrupa senaryosu Amerikan senaryosundan daha katı bir senaryoydu. Bu senaryo daha zorlu gerçeklikten harekete ediyordu: Euro alanının 2008-2009'da yaşadığı buhranı üzerine bir ikinci buhranı eklemek için kullandılar. ABD ise senaryosunu birkaç yıllık büyümenin sonrasında kurmuştu.

Özellikle, sıkıntılı ruhları rahatsız etmesin ama, bu geniş kolektif başarının basit ve kesin bir açıklaması bulunmaktadır. Avrupa testleri Haziran 2010'da daha önce zaten kriz geçirmiş ve en zayıflarının sermayeleri yeniden yapılandırılmış bankalar üzerinde uygulandı. ABD'de ise sınav 2008 Eylül ayında gerçekleşen Lehman Brothers bankasının yıkım getiren iflasının hemen ardından ve sermayelerin yeniden yapılandırılmasından önce kararlaştırılmıştı. Avrupa'da önemli bir başarısızlık yüzdesi olması gerektiği fikri saçmaydı.

Tüm bunlardan sonra, Avrupa Birliği'nde gerçekleşmekte olan benzeri daha önce görülmemiş şeffaflık egzersizi ile mutlu olunabilir. Bu gerçeklik-operasyon, 1929'dan sonraki en ağır krizden çıkan bankacılık sektörünün durumunu bilme konusunda takıntılı olan Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından bir yıldan beri talep ediliyordu.

Fakat ne bankacılık lobisi ne de en kırılgan devletler, damgalanma kaygısıyla, bunun yapılmasını istiyorlardı. Gerçekliğinin reddi içinde kalma durumu ise, Avrupa'da muhtemel banka iflasları hakkında dedikoduları cesaretlendiriyordu. Bu durum finansal piyasalara güvenin dönüşünü engelliyordu.

Şimdi bilinmesi gereken, aynı piyasaların testleri nasıl karşılayacağı ve Avrupalıların bankaları hakkında verdiği şeffaflık kararının derecesini yeterli bulup bulmayacağıdır. Kriz ile finans sektörünün gerçek kayıplarıyla ilgili yalanlarla ısınan piyasalar artık gördüklerine kolay kolay inanmıyor. Piyasalar kendi görüşlerini oluşturmak için tam ve ayrıntılı bir enformasyon talep ediyorlar.

Bunun da ötesinde, başarısız olan ya da incelemeden zar zor çıkan bankaların sermayelerinin nasıl yeniden yapılandırılacağının yöntemiyle de ilgilenilmeli. Bu bankaların çoğunluğu kriz sıkıntısını çeken ve çok katı planlara angaje olan İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde bulunmaktadır.

Onlar için söz konusu durum mayıs ayında Euro krizi esnasında Avrupa Finansal İstikrarı Kolaylaştırma (FESB) Fonu'na çağrı için bir fırsat olabilirdi... Bu kez, Avrupa Birliği'ni "test etme" için bir yöntem. Le Monde başyazı, 25 Temmuz 2010

 
Kaynak: Zaman