Türkiye değişik bir yerel seçim süreci yaşadı. Seçim kampanyalarında yaşananlar, kullanılan kirli dil ve seçim sonuçlarıyla eski seçimlere benzeyen ve benzemeyen yönleriyle, her maksada matuf okumalara açık bir netice ortaya çıkmış oldu.

Seçimi farklı kılan faktörlerin başında, küresel müdahale ve yerli aktörlerin yöntem ve gayretlerini, öncelikle değerlendirmek yerinde olur. Küresel sisteminTürkiye ile sınırlı olmayan bu yeni temayülü, yerli dirençlerin küresellik karşısındaki tutumu seçimi küresel açıdan önemli kılıyor. Bu açıdan bakıldığında Anadolu’nun sezgisini ve direncini taktirle karşılamak gerekiyor.

Diğer yandan, iktidar ile çatışmaya giren yapılanmanın mücadelesinde ortaya çıkan durum, mümminler açısından; kardeşliğin parçalanmasını içermesi açısından çok daha sarsıcı bir ortam oluşturmuştur. Her iki taraf da çatışmanın karekterine dayalı olarak, dalmış oldukları mücadelede araçları amaç haline getirdiklerinin farkında olamıyorlar.

Hükümetin korunması devletin sırtlanılmasına, cansiperane savunulmasına kayarken netameli pek çok ulus devlete ait kavram, farkına varılmadan içselleştiriliyor. Devletin adil, insanı önceleyen küçülmüş haline yapılacak yolculuğu engelleyen bu tutum, çatışma sıcaklığında anlaşılamıyor.Sıradan bir koruma refleksi, serinkanlı bir tutumu hatırlamanını uzağına düşerken, adalet devletine dönüşümü geciktirip mevcudu savunurken kutsatmayı psokolojik dönüşümle gerçekleştiriyor.

Diğer taraftan, dinle mücadele ile malul bir siyasi oluşumun ortağı olarak, dün kardeş saydığı insanlara cephe açan grubun elinde kalan argümanlara bakıldığında, “Evrensel değerler “ vurgusuyla liberalizmi içselleştirme ve aynı mantalite üzerinde yeni bir direnç oluşturma çabasını görüyoruz. Dünyanın etkin güç odaklarına ontolojik değişim vurgusunu içeren bu göz kırpmanın, karşılıksız kalıp kalmaması da bu aşamadan sonra önem taşımaz.

Her iki tutum da araçları amaç yapma açısından ortak bir düzleme gelmiştir. Kendine hapishane örmenin böylesi bir maharetle gerçekleşebileceğini kimse akledemezdi. Ulus devletin cansiperane savunusu zihinsel adaptasyonu getirmekle kalmaz, ileriye dönük düşleri küçültür ve içe kıvrılmayı millicilik altında laik devlet hamiliğini sırtlandırır.

“Evrensel değerler” vurgusuyla hedef ve yöntem oluşturma çabası , küresel güçlerin argümanlarıyla sınırlı bir algı üretir. Ait olduğunuz kültürle, yaşadığınız ülkeyle iğreti bir ilişki içinde kalma ve zaman içinde yabancılaşma bu durumda kaçınılmazdır.

Seçim sonuçlarına bu açıdan bakıldığında, küresel iştahın müdahle arzusuna Anadolu’nun verdiği karşılık olarak ele alınabilir. Ancak konu etteğimiz iki eğilim bu karşılığı taşıma potansiyelini kavrayıp taşıyabilecek midir?

Bir başka açıdan bakıldığında, Türkiye’deki İslami anlayışın arınma becerisinden yoksun , kendini yenileyemediğinin ve problem çözme yeteneğinin olmayışının göstergesidir.

Sözkonusu nakısaların nedenleri araştırıldığında, kişiye endeksli bir anlayışın yapılara hakim olduğu, bu nedenle gelişmeye, açıklığa ve zamanın ruhuha yabancılaştığı ilk bakışta göze çarpıyor.

Henüz müdahale gücüne ermemiş pek çok grubun İslam anlayışı, ortada olandan çok farklı değil. İlmi gelenekten kopuş, medreselerin kapanmasıyla daha bir vahim hale geldi ve ilmi denetimden yoksun, söze dayalı, hocaya endeksli ve gizeme yaslanan yapılar mahrumiyet ortamının oluşturduğu açıkla ortaya çıktı.

Kitap merkezli, açık, mütaalayı önemseyen, gönüllü yapılanmayı öngören ve şahsiyetin değerini yadsımayan oluşumlar ancak Anadolu’nun sezgisine önderlik edebilir.

Kaynağına başvurmadan hakikate ulaşmak mümkün değil.

Kitabı açmadan, meramıyla hemhal olmadan göz göresi değil.

Işık İslam'ın aydınlığıdır göz onunla görür.