Doğrudur... İran'ın Sistan-Belucistan bölgesindeki Zahedan kentinde yaşanılan ve 20 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonlanan cami bombalama eyleminden hemen sonra asılan 3 kişinin bu eylemle bir ilişkisi yoktu.

Bölge Vali Yardımcısı Celal Sayyah, söz konusu üç kişinin bombalamayı gerçekleştiren örgütün üyesi olmak ve benzer eylemleri yaptıkları için hapiste olduklarını, bombalamadan sonra idamlarının gerçekleştirildiğini açıkladı. Ali İbni Ebutalip Camii'ndeki bombalamanın gerçek faillerini yakalamak için insan avı sürüyor İran'da...

Bombalamayı gerçekleştiren, Pakistan topraklarında yerleşik El-Kaide'nin İran'a dönük kolu olarak tanımlanan Rigi örgütü. Suudi Arabistan başta Körfez ülkeleri tarafından desteklendiği belirtilen Sünni bir örgüt ve İran'daki eylemleri ağırlıklı olarak bir Şii-Sünni çatışması yaratmaya dönük...

Nitekim, bölgenin güçlü Sünni dini liderlerinden Molavi Abdülhamit, cuma hutbesinde, Şii-Sünni çatışmasını körüklemeye dönük bu tür eylemleri sert bir şekilde kınayınca, terör ögütünün bir numaralı hedefi haline geldi.

El-Kaide'ye bağlı Sünni terör gruplarının İran'a dönük kanlı eylem artışında belli bir neden var tabii ki...

Bir garip ittifak...

Ortadoğu'da İsrail kaynaklı haber akışının yaratmaya çalıştığı görüntünün aksine, Amerikan yönetimi ile Tahran arasında giderek güçlenen 'garip bir ittifak'ın şekilenmesini izliyoruz...

Washington labirentlerinde 'nefret edilen adamlar listesinin' başında yer almasına rağmen, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın Amerikan kontrolündeki Irak'a yaptığı ziyaretle (Şubat 2008) ete kemiğe bürünen bir 'arka kapı diplomasisinden' söz ediyoruz.

Amerikan-İran ilişkisi iki ana strateijk zeminde tutarlı bir mekanizmaya dönüşüyor:

1. Amerikan askerlerinin Irak'tan çekilmesi sürecinde, İran, Irak'ın güneyindeki şii radikal grupların kontrol altına alınması, ülkedeki Şii-Sünni çatışmasının durdurulması ve Irak'a özellikle son bir yıldır yaşanılan istikrarın kazandırılmasında önemli rol oynadı.

2. Hemen yanıbaşında Sünni-radikal Taliban tarzı bir rejimin varlığından çok rahatsızdı, bu nedenle, Amerika'nın Afganistan harekatına başından beri destekledi, hatta bazen zor durumda kalan NATO askerlerinin kurtarılması için hava sahasının kullanılmasına bile izin verdi.

Bütün bu perde arkası gelişmelerin bölgeye yansıyan yüzünde, Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdari'nin 24 Mayıs'ta İran doğalgazını ülkesi üzerinden Hindistan'a taşıyacak 'Barış Boru Hattı' projesini imzalaması gibi gelişmeler vardır...Bölgede amaç, İran'ı sürekli 'sistem içinde tutmaya' dönüktür.

İsrail'in rahatsızlığı...

İşbaşına geldiği günden bu yana, Afganistan-Pakistan hattındaki gelişmelere hakim olmaya çalışan, bu nedenle İran'la ilişkilerini de kontrollü bir iyimserlik içinde tutmaya çalışan Obama yönetimine Kudüs ve Washington'daki güçlü Yahudi lobisinden kaynaklanan sert muhalefetin temelinde bu 'perde arkası' gelişmeden duyulan rahatsızlık var.

İsrail, İran'ı, özellikle de sürdürmekte olduğu nükleer programı ulusal varlığına tehdit olarak algılıyor. ABD Genelkurmay Başkanı General Mullen'in, 'İran üç yıl içinde nükleer silah üretebilir' sözleri de ortada ve Obama yönetiminin İran'ı engellememesi halinde kendisinin müdahale edeceğini de ısrarla vurguluyor.

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine dönük tek taraflı bir askeri müdahalesi,yaşadığımız bölgeyi gerçekten yaşanmaz hale getirecek vahimlikte bir risktir.

Obama'nın işi zor...

Başkan Obama bu hafta İslam dünyasına Kahire'den seslenmeyi tercih etti ama, bu konuşmadan hemen önce Suudi Arabistan'a gidip Suudi yetkililer ile konuşmayı da ıskalamıyor. Amerikan Başkanı,bir yanda Suudi-Mısır liderliğinde Sünni Arap rejimlerinin anti-İran cephesini güçlü kılmak, diğer yanda İsrail ile 'geleneksel' stratejik ittifakı sürdürmek, ama bütün bunların ötesinde de İran'ı, Afganistan ve Irak deneyimlerinde kendi yanında tutmak zorunda...

Çok zor...Ama imkansız değil...

Başkan Obama'nın 'ilk resmi ziyaretini' neden Türkiye'ye yaptığı giderek daha net belli oluyor.Bütün bu 'garip denklemde', sözü edilen bütün unsurlar ile karşılıklı güvene dayalı ilişkiye sahip tek bölge ülkesi Türkiye'nin Washington'a sağlayacağı 'arka kapı diplomasisi desteğinin' büyük önemi var.

'Hariciye'ye güvenim tam, bunu başarabilirler...

Kaynak: Star