Bu yaz her anlamda sıcak geçti. Normalin üstündeki hava sıcaklıkları bir yana Türkiye'nin yakın çevresindeki gelişmeler de her anlamda sıcaklığını koruyor.

Yakın çevremizde olup bitenlere baktığımızda gerilimin daha da artacağını,  ortamın ısınacağını söyleyebiliriz.  Hem içerde hem dışarıda yaşananlar siyaseti olduğu kadar, sosyal hayatımızı da etkilemeye başladı.

ORTADOĞU NEREYE GİDİYOR?

Suriye'de yaşanan sıcak çatışmalar kısa sürede sona erecek gibi görünmüyor.  Biraz da batının müdahil olacağı beklentisiyle yükselen ve Esad rejiminin kanlı tepkisine neden olan gösteriler, kısa sürede silahlı ayaklanmaya dönüştü. Ne var ki, geçen bir yılı aşkın süre ne muhaliflerin zaferi, ne de Esad rejiminin kontrolü ele geçirmesiyle sonuçlanabildi. Her iki taraf açısından şiddet dengesinin devam etmesi bölge dışı güçlerin hesaplarına şimdilik uygun düşüyor gibi görünüyor.

Amerika ve Avrupa'nın müdahaleye isteksiz ama muhalefeti cesaretlendirici tutumlarına karşın Çin ve Rusya'nın Esad rejiminden yana tavır alması bölgede yeni bir soğuk savaşın fiili olarak devreye girdiğini gösteriyor. ABD'nin ve kendi başına rol kapma stratejisi güden Fransa'nın Suriye planları şimdilik muhalefetin içyapısının nasıl şekilleneceğine endeksli görünüyor. Suriye muhalefetini daha seküler, İsrail'i tehdit etmeyecek ve batı ile anlaşabilecek güçlerin temsil ettiğinden emin oluncaya kadar bu kan akmaya devam edecek gibi görünüyor.

Bu açıdan bakıldığında özellikle Amerika'nın Suriye'ye yönelik bekle gör politikası izlediği çok belliydi. Yeni olan artık açık biçimde muhalefetin siyasal ve örgütsel yapısını değiştirmek istediğini beyan etmiş olması.

Türkiye'nin ise hem ABD, hem de bölgedeki gelişmelere doğrudan müdahil Arap ülkeleri ile Suriye muhalefetini açıktan destekleyen politikası, yeni bir aşama kaydedilmezse tıkanmış görünüyor. Türkiye'yi lojistik saha olarak gören ama siyasal maliyetini üstlenmeyen Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelere karşın Amerika'nın ve Avrupa'nın yalnız bıraktığı bir manzara ortaya çıkıyor. Türkiye'nin kontrolsüz biçimde Suriye olaylarına itildiğini, gösterilerin başladığı andan itibaren uyarmıştık.

Bölgede gelişmelerin seyrini etkileyecek ülkelerden birinin de İran olduğu çok açık. Suriye üzerinden İran'a yönelik bir çökertme hamlesinin yapıldığını da açıkça söylemek gerekir. Bu durumda bir yanda Baas rejiminin acımasız katliamları ile bölgede gelişme istidadı gösteren dış müdahale tehdidi arasında kalınan bir görüntü mevcut.

İran'ın kendi çıkar hesapları ile Baas rejimine destek vermesi arasında mezhepsel bir ilişki kurulması, olayı daha da tehlikeli bir evreye getiriyor. Bu durum Suriye'yi aşan bölgesel etnik ve mezhep kökenli kışkırtmaya zemin hazırlıyor.

Tüm bu şartlar altında Türkiye'nin Suriye muhalefetine verdiği destek karşılığı üstlendiği riskle Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olma kapasitesi ters orantılı işlemektedir. Bu risk hem bölgesel ilişkiler, hem de iç dengeleri sarsabilecek tehlikede. Özellikle PKK meselesi üzerinden yeniden alevlenen güvenlik sorunu Kürt meselesi olarak yeniden paketlenip siyasal sorun olarak tüm ülkenin gündemini rehin almaktadır.

Bunca sorun ve birbiriyle çatışan çıkar ve strateji hesapları arasında Dünya Bülteni, sağlıklı haber ve yorumlarıyla, her şeyden önce haksızlığa karşı mağdurun yanında ama adaleti elden bırakmayan bir bakış açısıyla yayınlarını sürdürecek. Bu çizginin uzun vadede tesisi ettiği güvenin anlamını her geçen gün artan ilgiden çıkarabiliyoruz.

Dünya Bülteni kendine özgü özgür ve özgün bir platform olmaya devam edecek.