Türk dışişleri bakanının Kahire'de geçirdiği üç gün zarfında bu adam bizi hasret ve hüzünle bıraktığı oranda gözümüzü kamaştırdı.
Son altı yılda komşu Suriye'yi 36 kez ziyaret ettiğini belirttiğini duydum. Neredeyse utançtan yüzümü çevirecektim. Çünkü Mısır dışişleri bakanının Mısır için oldukça önemli Sudan'ı aynı süre zarfında sadece iki defa ziyaret ettiğini biliyordum. Bu ziyaretle de Sudan için değil, Arap ve Afrika zirvelerine katılmak içindi.
Bu ziyaret Davutoğlu'nun Kahire'ye yaptığı ilk ziyaret değil. Doktora tezini hazırlaması sırasında Kahire'de üç ay yaşamıştı. Dr. Ahmet Davutoğlu, Mısırlılardan geniş bir kesimle -üst düzey yetkililer, gazeteciler, aydınlar, genç diplomatlar- görüşmeye çalıştı. Bütün görüşmelerinde şu iki hedefi gerçekleştirmekte kararlıydı. İlki kendisini dinleyenlere Türkiye'nin kendi bölgesinde nasıl düşündüğünü açıklamak. İkincisi Mısırlı siyasilerin Türkiye'nin hareketlenmelerine yönelik izlenimlerini ve görüşlerini öğrenmek.
Dr. Davutoğlu Suriye'deki bazı Baasçıların suçlandığı Irak'ın başkentindeki son patlamalar krizi sonrası Bağdat ile Şam arasındaki arabuluculuk ziyaretinden geliyordu. Davutoğlu bu arabuluculuk ve mekik turlarını Türkiye'nin farklı cephelerde oynadığı 'itfaiyeci' rolünden bahsetmek için başkentler arasında yapıyordu. Zira başbakanın ileri gelen danışmanı ve sonra dışişleri bakanı olarak çalıştığı altı yıl boyunca Kafkaslardan Çin sınırlarına uzanan Türk dünyasında veya Ortadoğu'da hiçbir sorun yaşanmadı.
Davutoğlu'na göre Türkiye, Mısır gibi kendi içine kapanamıyor ve her ikisinin tarih ve coğrafik yapı gereği kaderin çizdiği rolleri var. Bir ülke kendi politikalarında ve yürüyüşünde çok şey değiştirebilir; ancak tarih veya coğrafyayı değiştiremez. Gerçi tarihe ve coğrafyaya bakışını veya ilişki biçimini değiştirebilir.
Soyunulan misyon İstanbul Bilkent Üniversitesi'nde siyaset bilimleri öğretim görevlisi olarak akademik deneyiminin özünü hayata geçirmek için fırsat oldu. Davutoğlu en önemlisi -2001'de basılan ve şu an Arapçaya çevrilen-'Stratejik Derinlik ve Türkiye'nin Uluslararası Konumu' kitabı olan birçok kitap ve araştırmada görüşünü yaydı. Siyaset bilimleri öğretim görevlisi Dr. İbrahim El Beyyumi Ganim, Kahire'de yayınlanan iki kitabını tercüme etmişti. Türk rolüne bakışı içinde Davutoğlu temel yoğunlaşma noktasına gitti. Bu nokta iç cephenin istikrarı, kenetlenmesi, büyük derecede özgürlük, demokrasi ve ekonomik güçten beslenmesi. İç şartların istikrara kavuşması ve güven vermesini 'sıfır sorun' ilkesine dayalı başka bir adım izliyor. Sıfır sorun, bütün komşularla stratejik bölgede uzlaşı ve askıdaki sorunların sıfır derecesine getirilmesi anlamında. Türkiye gerek 1998'de askerî operasyon yapmakla tehdit ettiği Suriye ile ilgili gerekse de Yunanistan, Ermenistan ve Balkan ülkeleriyle bu noktada başarılı oldu. Her biriyle olan tarihî acılar sicili mayınlarla doluydu. Bu hedefin başarılı olması Türkiye'ye uluslararası örgüt ve toplantılarda varlığını ispatlaması için ilerleme imkânı sağladı. Türkiye şu an gerek BM'nin örgütleri bağlamında gerekse de Körfez İşbirliği Konseyi'nde, ASEAN örgütü, Afrika Birliği ve Arap dünyasında istikrarlı ve sakin şekilde hareket ediyor. Türkiye bütün bu çevrelerle işbirliği anlaşmaları yaptı.
Her konuşmanın bitiminde Dr. Ahmet Davutoğlu ülkesinin bu başarıları demokrasiyi yerleştirdiği, iradesini bağımsız kıldığı ve açık stratejik vizyona sahip olduğu için elde etmesiyle övünüyor. Bu sözleri duyduğum zaman beni bir hüzün aldı. Çünkü Türklerin pratiğe geçirdiği siyaset, bizde halen özlem duyduğumuz bir umut ve ulaşılması uzak bir hayal. Katar gazetesİ El Şark 6 Eylül 2009
Kaynak: Zaman