AKP lideri Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye genel seçimlerinden zaferle çıktı ve eşi görülmemiş bir halk desteğiyle art arda üçüncü kez hükümet kurmaya hak kazandı. Erdoğan’ın ülke içi reform sicili göz kamaştırıcı. Fakat vaktiyle keskin bir şiir okuduğu için hapse giren biri bile (Ankara’da durum, kısmen Erdoğan’ın da sayesinde değişti), esas zorlu günlerin şimdi başladığını muhakkak idrak etmeli.

Sarsıcı bir değişim rüzgârının estiği bölgenin ucunda yer alan Türkiye, geleneksel olarak Suudi Arabistan ve İran gibi iki devin etkilediği bir dünyada, başrol oynamaya hevesli. Erdoğan, kurnaz Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da desteğiyle, kuşkusuz Ortadoğu’nun güçler masasında üçüncü sandalyeyi alma şansını kullanmaya bakacak.

Davutoğlu’nun istikrarlı bir Türkiye’nin istikrarlı komşuları gerektirdiği düşüncesi üzerine inşa ettiği dış politikası, zaten ülkenin bölgesel gücünün artmasına imkân sağlamış durumda. Şu ana dek nihai sınavdan geçmemiş olsa da son derece başarılı bir politika olduğu görülmekte.

İhtilafları çözme görevi
Suriye, Erdoğan ve diğerleri için daha önce rastlanmayan bir baş ağrısı. Komşu bir ülkede güvenlik güçleri barışçı protestocuları öldürürken bile, Arap liderler arasındaki popülaritesi azalmamış görünen bir devlet adamıyla ve binlerce mültecinin Türkiye’ye akmasından kaynaklanan insani krizle yüz yüze kalan Erdoğan’ın, şimdi Suriye’ye yönelik becerikli bir yaklaşım sergileyeceğine de kuşku yok. Türkiye, doğu sınırına çok sayıda mültecinin yığılmasını istemeyecek, fakat reformcu kimliğiyle tanınan bir liderin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın masum sivilleri ezmesine rıza göstermesi de açıkça ikiyüzlülük olacak.

Ancak AKP’nin son dönemde edindiği güç açısından bölgesel bir sınav teşkil eden tek ülke, Suriye değil. Laik bir ülke olarak Türkiye, Araplar arasında mevcut Suudi Arabistan-İran polemiğiyle kendini dayatan mezhep gerilimlerinin yatıştırılmasında rol oynayabilir. Daha genel olarak AB’ye coğrafi ve ideolojik yakınlığı ve küresel süper güçlerle iyi ilişkileri sayesinde Türkiye, kalıcı Ortadoğu barışının yaratılması yönündeki tüm çabalara öncülük edebilir.

Ülke içi desteğinin artmasıyla birlikte Erdoğan ve hükümeti, Türkiye’deki herhangi bir etnik çatışmayı sona erdirmeye de çalışmalı. Gerek bölgedeki gerek Türkiye’deki atmosfer, bu hedefe ulaşmak için halihazırda çok uygun olmayabilir. Fakat Türkiye başbakanı, cesur kararlar almaktan korkmadığını kanıtladı.

Mevcut popülaritesini devreye sokarak bölgeyi ihtilaf sebeplerinden arındırmaya karar vermek ve bu yönde çaba göstermek, Erdoğan için imkânsız olmamalı. (Başyazı, 13 Haziran 2011)


Kaynak: Radikal